25 Eylül 2011 Pazar

Mucizeyi Kadınlar Yaratır...

Blog okuyucularım çalışan kadın konusunda görüşlerimi iyi bilirler. Yoğun ve acımasız geçen iş yaşamının kalbinden gelmiş, ilk çocuğumu büyütürken çalışan bir anne olarak yaşadığım sıkıntıları, traji komik anıları ve seneler sonrası vicdanımı acıtan muhasebelerimi, ikinci çocuğumun kaldıramayacağı kadar ağır bir iş yaşamını, aklımı başıma getiren küçücük kızımın gözündeki iki damla yaş için, kariyerimin zirvesindeyken, gözümü bile kırpmadan ve arkama bile dönüp bakmadan bırakışımı, seneler boyu gittikçe azalan tempoda ve tatmin edicilikte olan iş yaşamımın sonlanması ve işsizliğin hissettirdiği işe yaramama kabusu, gerçek mutluluğu arayış, hobiler, yıllarca yapmak isteyıpte yapılamayanların yapılabilmesinin verdiği haz, tam kabulleniş ve huzura erişin arkasından gelen yeniden iş yaşamına dönüş serüvenini yaşadığım şu sıralar vizyona girdiğini gördüğüm bu film tam bana göre diye düşündüm. İyi ki izlemeye gitmişim.Müthiş keyif aldım. Gerçeğe o kadar yakın saptamaları var ki filmin.
Kadının iş dünyasında var olmasıyla değişen kadın-erkek ilişkileri farklı bir boyut aldı. Kadın olmanın sorumlulukları yanında Çalışan olmanın da getirdiği sorumluluklar ve özel yaşamının gerekleri aralarında uyum sağlamayı becemeyen kadınları bir hortum gibi darmadağın edişine çok şahit oldum. Mucizeyi Kadınlar Yaratır çalışan ve aynı zamanda mutlu bir evliliği ve iki çocuğu olan bir annenin üzerinden günümüz çalışan kadınının zorluklarını, sorunlarını ve doğasını inceliyor. Çalışan kadının, çocukları, eşi, eşinin ailesi, kadın ve erkek çalışma arkadaşları, amiri  arasında gelişen diyalogların gerçekçiliği beni şaşırtmadı desem yalan olur. Bir Amerikan yapımı filmin bu kadar evrensel bir gerçekliği taşıması beni çok şaşırttı. Hiç unutamam, çalıştığım bölümde beş erkek arasında bir kadın olarak çalışan biri olarak, müdürümün kadınlarla çalışmak istememesini hiç çekinmeden ve küstahça dile getirmesinden bugün hala midem bulanır.Film kesinlikle kadının yanında olan ve bir kadın tarafından yazıldığını hissettirecek kadar feminen bir anlatım taşıyor. Filmin bazı sahnelerinde öyle cümleler var ki, ben çok beğendim.

"Kadınlar ve erkekler eşit olamaz. Çünkü bir erkeği tuvalet kâğıdı bittiğinde değiştirmeye programlayamazsınız"

"I Don't Know How She Does It" ismiyle dünya sinemalarında vizyona giren, bizde "Mucizeyi Kadınlar Yaratır" olarak oynatılan film gerçekte, Allison Pearson tarafından 2002 yılında aynı adla yazılmış romandan uyarlanmış. Allison Paerson'ı biraz araştırdım. Güney Galler Bölgesi'nde doğan Allison Pearson, Cambridge Clare College eğitiminden sonra, The Independent ve ardından The Daily Telegraph gazetelerinde çalışmaya başlamış. Her hafta Daily Telegraph'da yazdığı "Kate Reddy" sütunuyla ünlü olmuş ve İngiliz Basını'nın Yılın Eleştirmeni ve Yılın En İyi Röportajısı ödüllerini almış. 
Kendi deneyimlerinden ve gerçek hayat hikayesinden uyarlayarak yazdığı, çalışan iki çocuklu bir annenin, özel hayatı ile iş hayatında yaşadığı güçlükleri ve bir hokkabaz gibi  tüm bu sorunların üstesinden gelebilme becerisini anlattığı kitabı, 2002 yılında İngiltere ve Amerika'da en çok satanlar listesine girmiş daha sonra filme uyarlanmış. Pearson "Pekçok anne gibi ben de çoğu zaman üç çift elimin olmasına ihtiyaç duyduğumu hissettim "diyor.Yazar, halen Evening Standard ve Daily Telegraph'da haftalık yazılar yazmaya devam ediyor aynı zamanda BBC2'nin Gece Haberleri'nde çalışıyormuş.



 Kitap 32 dile çevrilmiş. Bizde "Nasıl Yetişiyor Her İşe Bilmem! "  ismiyle 2003 yılında Epsilon Yayıncılıktan çıkmış.Kitabın arkasında yazan tanıtım yazısı ise şöyle: "Romanın kahramanı Kate, diğer kadınların kalorileri hesap etmesi gibi, saniyeleri hesap etmek zorundadır. Uluslararası, hatta kıtalararası fon yöneticisi olarak randevudan randevuya koşarken, kafasında, çalışan annelere özgü bir liste vardır: "Hafta sonu çağıracağın konuklar için yemek listesi!.. Müşteri raporlarını yanına almayı, Amerika`ya telefon etmeyi, İsveç`teki müşteriyi kontrol etmeyi unutma!.. Kalça kaslarını çalıştır... Kayınvalidelere gitmeden mutlaka oğlana emziği bıraktır... Dikkat Dow Jones!!! Emily`nin doğum günü partisi!.. Salı günkü prezantasyon için okuyacağın dosyalar!.. Sos tarifi!... Doktor randevunu iptal et!... Emily`nin okulunda müsamere!..Yeni müşteri için dosya hazırla!... Seks için zaman ayır!.. Çocuk bakıcısı!... Zaman!... Zaman!... Zaman!..."

Uzun süredir aranızdaki iletişimsizlikten rahatsız olan bir kocanız; sizi parmağında oynatan bir çocuk bakıcınız; annelerinin ilgisine muhtaç iki çocuğunuz; yaptığınız her şeye hayretler içinde bakan kayınvalide-kayınpederiniz; gözlerini göğüslerinizden ayırmayan bir patronunuz; işe geç geldiğinizde mutlu olan bir yardımcınız ve bir e-mail aşığınız varsa; yani siz bir jonglör gibi pek çok topu aynı anda çevirmekte olan bir kadınsanız, öyle bir an gelir ki, toplardan birinin yere düşmesi kaçınılmaz olur. "
2010 da yayınlanan yeni kitabının ismi ise " I think I love you"


  Artık kitabını mı alırsınız, filmine mi gidersiniz size bağlı. Ben  Paerson'ın  gerçekçi bir bakış açısıyla anlattığı ve sonuçta vardığı noktaya gelmiş ve biraz da ilerisine geçmiş bir çalışan anne olarak  filmin verdiği mesajı çok sevdim. Çalışan, evli ve çocuklu bir kadın olmak gerçekten bir HOKKABAZLIK...









11 yorum:

  1. Seneler önce, iki kızım, işim, hiç aksamasın dediğim evim üçgeninde top gibi gidip gelirken,bu arada aman sosyal yaşamdan kopmayalım derken, içine girdiğim çarktan ayağımın kırılmasıyla dışarı çıktım... Ayağımın alçıda olduğu 45 günde,okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, okuldan eve gelen kızımın gözündeki parıltıyı dünyalara değişmem dedim. Bir tek kolleksiyon dönemlerimzi ve katolog çekimlerimizdeki heyecanı özledim. Şimdilerde de unuttum bile galiba derken sizin yazınızı okuyup o günlere gittim.
    Filmi , hatta hemen bvu gün izlemek isterim.

    YanıtlaSil
  2. Henüz bahsedilen durumda değilim ama çok güzel anlatmışsınız, kendi deneyiminizden bahsettiğiniz kısım ise beni duygulandırdı, gerçekten kadınların yükü ne kadar fazla...

    YanıtlaSil
  3. O zaman bu film size de çok keyifli gelecek sevgili Lale.

    Erenciğim, aklını kullanan ve dengeyi yakalayan her zorluğuna karşın üstesinden gelir. İşin sırrı kariyer girdabının içine çekilmeden, dengenin farkına varıp devam etmekte.

    YanıtlaSil
  4. Çok yoğun bir çalışma yaşamından bu günlere geldim. En çok özendiğim ise, haftasonları ailece pikniğe giden insanlardı. Bol stresli işimde mide ağrılarım ve taşikardim hiç eksik olmasa da güzel işler başardım ama ''yeter!'' diyebilmeli insan.

    Kitabı mutlaka okuyacağım. Sevgiler, selamlar..

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Begonvilli ev. Farkındalık çok önemli. İpin ucunu kaçırınca taşınan yükün altında eziliyorsun. O nedenle taşıdığın yükün ağırlığı, taşıyabileceğin kadar olduğunun farkında olmak ve yeter diyebilmesini bilmek. Filmin de ana teması buydu zaten. Teşekkürler.Benden de sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Defne,
    Öncelikle yeni işiniz hayırlı olsun..

    Kendi yaşamınızdan örnek vererek kadının iş ve özel yaşamındaki konumunu anlattığınız düşüncelerinize yürekten katılıyorum.. ve yaşadıklarınıza hiç yabancı değilim bende!..bu anlamsız insanlar ve çetrefelli düzen içinde kariyer, ünvan vs.. hırsı yapmak öylesine anlamsız ki!..en önemlisi hayattaki her şeyi dengede tutabilmek..hem kendinin hem de akıp giden hayatın farkına varabilmek..ve zamanı geldiğinde de durabilmek!..(yazınızı okuyunca bir dönem çalıştığım x firmasında yayınlanan aylık dergide hkm.da yazılan yazının yanına, beni tasvir eden karikatür resmindeki ahtapot geldi gözümün önüne bir anda:) onlarca kolum ve bacağım vardı..her yere uzanabilen..:))şimdi daha sakinim:)izin verdim kendime:))

    Kadın olmak böyle bir şey işte.."mucizeyi kadınlar yaratır" film ve kitap hk.da verdiğiniz bilgiler ışığında kabaran :)"alınacaklar listeme" ilave ettim..

    sevgiler ve esenlikler dilerim...

    YanıtlaSil
  7. Film tamamen bizi anlatiyor. Anne olmak hele hele calisan bir anne tamamen caba ozveri kosusmaca ve fedakarlik istiyor.

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Esmir, aynı duygularıve yaşanmışlıkları paylaşmak sanırım bizleri daha yakınlaştırıyor. Teşekkürler güzel yorumunuza.

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Didem, Film bizi anlattığı için belki ben okadar sevdim, resmen terapi oldu bana.Sevgiler

    YanıtlaSil
  10. ne kadar aynı duygular, aynı çizgi üzerindeymısız. filmini izlemeyi tercih ederim.

    YanıtlaSil
  11. Zeynepcim, bazen ben de benzer durumları yazan kalemleri okuyunca şaşkınlık geçiriyorum.Sadece kendini o durumda hissederken benzer duyguları yaşayan insanlarla karşılaşınca rahatlıyor insan. Terapi gibi. Dostluk sadece yazılar paylaşmak değil, yaşananları da paylaşmak değilmidir? Sevgiler.

    YanıtlaSil