tag:blogger.com,1999:blog-33909694106875268412024-03-08T03:34:04.268-08:00Define AdasıIssız bir adaya düşerseniz yanınıza almak isteyeceğiniz üç şey nedir? geyik sorusunun cevabını düşünmeyen var mı aranızda? Ama şu anda düştüğünüz bu ada ıssız bir ada değil.Yanınıza almak için düşündüğünüz termometre, yağmurluk paraşüt gibi nesneleri düşünmeden, düşüncelerinizdeki ağırlıkları atıp, bu ada da zenginleşeceksiniz. İyi ki geldiniz.Hoş geldinizDefne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.comBlogger163125tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-60858070836712417162024-02-03T01:43:00.000-08:002024-02-03T02:05:28.364-08:00Elimize alacağımız bir avuç kar yüreğimizde bir dünya sevgiye yer açar.<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiKNBGWClVQAnQuRAuI9YXgAqhWZt3K-XFWVFxoCCn-hBOScsDjRE97DXvMkNpR6vldnvl3Lk89UxwHGyuOJj9TlK9-CG3s3lR_wNIrTLt709ifgEi1PBCw-4vzXfbQssZ7SwtJtYiJJxyRfwzFvskFQgCBnStYqPvhKGZfi0GbMtWdUUeoHHyOta8bCwI/s1124/FGGv6fcXwAsoac7.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="761" data-original-width="1124" height="434" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiKNBGWClVQAnQuRAuI9YXgAqhWZt3K-XFWVFxoCCn-hBOScsDjRE97DXvMkNpR6vldnvl3Lk89UxwHGyuOJj9TlK9-CG3s3lR_wNIrTLt709ifgEi1PBCw-4vzXfbQssZ7SwtJtYiJJxyRfwzFvskFQgCBnStYqPvhKGZfi0GbMtWdUUeoHHyOta8bCwI/w640-h434/FGGv6fcXwAsoac7.jpg" width="640" /></a></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Benim çocukluğumda hatta gençlik yıllarımda hatta 10 sene öncesine kadar kış aylarında kar yağması en doğal durumdu. Kar tanelerinin doğanın canlılara sunduğu bir mucize olduğunu düşünmüşümdür her zaman.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bir zamanlar bizim coğrafyamızda karın yağması yılın sadece kış ayında bir ve/veya birkaç kez yaşayabildiğimiz doğa ananın bir ritüeliydi. Yağmaya başlayınca çocuksu bir sevinç duyardım. Kristal taneciklerinin, gün ışığıyla dansının ortaya çıkardığı o eşsiz güzellik bembeyaz örtüsüyle tüm pisliklerin, sahteliklerin, kötülüklerin üstünü örtermiş gibi gelirdi bana. İçinde inanılmaz mucizeler barındıran kar tanelerinin her biri birbirinden farklı kristaller olarak gökyüzünden yeryüzüne inip, çocuksu saflığın temizliğini sunardı yüreklerimize. Yeni yağmış kar, ses dalgalarını absorbe ettiği için ortamın daha sessiz olmasına, neden olduğu huzur, sakinlik, güven, teslimiyet hisleriyle doldururdu içimizi. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Çocukluğumda karın yağmasını, sıcacık kaloriferin üzerine oturup, annemin getirdiği sıcak kakaolu sütü içerek seyreder, karın durmasıyla sımsıkı giyinip, buzdolabında kalan son havucu ve iki zeytini kapıp kardan adam yapmaya, kartopu oynamaya çıkardık. Yorulmuş ve sırıksıklam olarak sıcacık evimize girdiğimizde, mutluluğu tarifi et deseler galiba o günleri anlatırdım. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sonraki nesil için şehirleşmenin etkisiyle karın yağışı ertesi gün okulun tatil olması anlamına gelmeye başladı. Mutluluğun tarifi değişti. Yine de bir kar yağışı vardı ve bu bile insanı mutlu etmeye yetiyordu. Mim ile gece yağan kar seyretme ritüelimiz vardı. Salonun tüm perdelerini açar, ışıkları söndürüp mum ışığında dışarıda sakince yağan karı seyrederken hatırlıyorum bizi. Huzuru tarif et deseler sanırım o anları anlatırdım.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Oysa bugün karı beklemek yerine kara gitmeye mecbur kalır olduk. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yaşamın gerçekleri doğa kitabında yazılıdır. Okumasını öğrenmeye çalışmak, varoluş gerçeğimize açılan birer kapıdır. Eşsiz bir doğa olayı olan her bir kar tanesi, fraktal yapıdadır. Bu yapı farklı ölçeklerde tekrarlanan ve çok ilginç bir görsel efekt oluşturan geometrik şekillerdir. Prizmalar, altıgen plakalar, yıldızlar olarak bir araya gelen buz kristalleri, hepsinin altı tarafı olmasına rağmen, her kar tanesini benzersiz kılar. Sıcaklık ne kadar düşükse, kar tanesi o kadar basit ve boyutu o kadar küçük olur. Kar kristalleri doğanın matematiğinin somutlanmış göstergeleridir.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hem sonra kar sağlık demektir. Soğukluğunun altında bizi hasta eden mikropları öldürür. Kar düşmeden kış sebzeleri lahana, kereviz, pırasa, brokkoli, pancar lezzetlenmez. Kar düşerse gelecek bahara bereket verir, bitkiler, ağaçlar, sebze ve meyveler bol mahsul verir derdi Şaman atalarımız. Ayrıca biriken kar kristalleri arasında oluşan hava transferi az olduğundan kış uykusuna yatan canlılar ve Eskimolar gibi pek çok canlı karın bu yalıtım özelliğinden yararlanır. </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyP6eA1r_ZsFwtAZtMgAry0Xr56HEv1aJpGhpnbTdvwX7VOBxdb49T5hBv2T1buWHW3y1NdSCs-XK-qDjE0ciNzoeXgYH3_NSLg8_sRvYUSWsUE2ktERJVCLQkKg5gjixzXsxLQenwy5_PixKvFBJtP1z4faFuJcKd5AmEpfT1fGGl3fNs7_gt4xTWPMLO/s1600/8c17ee3e-26f3-4174-9c1c-51cc7c217ad5.jpg" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyP6eA1r_ZsFwtAZtMgAry0Xr56HEv1aJpGhpnbTdvwX7VOBxdb49T5hBv2T1buWHW3y1NdSCs-XK-qDjE0ciNzoeXgYH3_NSLg8_sRvYUSWsUE2ktERJVCLQkKg5gjixzXsxLQenwy5_PixKvFBJtP1z4faFuJcKd5AmEpfT1fGGl3fNs7_gt4xTWPMLO/s320/8c17ee3e-26f3-4174-9c1c-51cc7c217ad5.jpg" width="240" /></a><br /></div><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu güne gelecek olursak İstanbul'da artık kar yağamıyor. Hava yeterince soğusa bile şehrin kalabalık yapısı binaların, araçların çıkardığı sıcak hava, daha kar tanecikleri yere düşmeden onları eritiyor. Silivri’ye kadar gelip, İstanbul merkezinin kapısına dayanan yağış, kent merkezinde gelindiğinde yağmura dönüşüyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarına göre bu duruma iklim değişikliğinin de etkisi var. Kar yağışı için deniz suyu sıcaklıklarının 8 derecelere kadar inmesi gerekiyormuş. Çünkü biriken enerjinin yani iklim değişikliğinden kaynaklı biriken enerjinin büyük bir kısmını da denizler absorbe ediyormuş. Bu yüzden de deniz suyu sıcaklıkları kar yağışı için gereken derecelere inemiyor. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Meteoroloji bile bu etkenler sebebiyle tahminlerindc gerçeği yakalayamıyor. Her gün haber başlıklarında ''İstanbul'a Kar Ne Zaman Yağacak?'' cümlesine bakıp umut beslemekten çoktan vazgeçtim. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Doğan Cücenoğlu Mış Gibi Yaşamlar kitabında ''Biz insanlar doğayla uyum içinde yaşamayı seçip seçmemekte özgür değiliz, buna mecburuz. İnsanlığın geleceği buna bağlı. Süreç çok yavaş olduğu için fark edemiyoruz, ama doğayı yok ediyoruz, yağmalıyoruz. Doğanın tolerans sınırını geçince yine çok yavaş olarak doğa da bizi yok etmeye başlayacaktır. Hem bireysel düzeyde hem de toplumsal düzeyde'' </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu gerçek bir saptama. Bence bunun daha da ötesinde doğanın tolerans sınırı çoktan doldu. Sadece bedenlerimiz değil ruhlarımız da köreliyor. Doğanın cömertce sunduklarının değerini bilemeyip, onlardan mahrum kanldıkça biz de bedenen ve ruhen yok oluyoruz.Yere düşen her kar tanesinde yaşam ne kadar temiz ve safsa, yokluğunda o kadar siyah. Lapa lapa yağan kar, yaşamsal bir hediyedir. Dilerim insanoğlu bu değerli hediyenin öneminin bilincine çok geç olmadan varır...</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Çünkü elimize alacağımız bir avuç kar yüreğimizde bir dünya sevgiye yer açar.</span></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div></span><p></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><p></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-60884360693975274062024-01-08T12:57:00.000-08:002024-01-08T13:29:43.240-08:00Bir Kedinin Düşündürdükleri<p><br /></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKbSx4D2gOs-Wf1o-Rq-Tl9xosmE4dT7-I1QjZIRZ7VYH4CdMlMFBBNwwt10VwhkgB3gOKprzbVwKgZsACy1Aa0rOnslMJJzBcYZQeort1IM2zkViFHsMCEqeIl7BIQEkyPjfeF2m9ZBEdw7nG-bLFF3nOACjKjsrQ9F-PjUJMOMaeCm0vF-DCLjOKRp-P/s1797/WhatsApp%20Image%202023-12-14%20at%2013.48.53.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1797" data-original-width="1313" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKbSx4D2gOs-Wf1o-Rq-Tl9xosmE4dT7-I1QjZIRZ7VYH4CdMlMFBBNwwt10VwhkgB3gOKprzbVwKgZsACy1Aa0rOnslMJJzBcYZQeort1IM2zkViFHsMCEqeIl7BIQEkyPjfeF2m9ZBEdw7nG-bLFF3nOACjKjsrQ9F-PjUJMOMaeCm0vF-DCLjOKRp-P/w293-h400/WhatsApp%20Image%202023-12-14%20at%2013.48.53.jpeg" width="293" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"></td></tr></tbody></table><div style="text-align: center;">Ginger</div><div style="text-align: center;">Tuval üzerine Akrilik 50X70 ©Aralık2023 </div><div><br /></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /><br /></span><div><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;">Albert Schweitzer, <i><b>"Hayatın sıkıntılarından uzaklaşmak için iki sığınak vardır: Müzik ve kediler." </b></i>der. Ne kadar doğru... </span><span style="font-family: trebuchet;">Son 15 yıldır hayatımın en sadık dostları, en zor zamanlarımda can yoldaşlarım kediler ve unutulmaya yüz tutmuş anılarımın en vefalı dostları müzikler... </span></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Gece yarısı</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kaldırımda hiç ses yok</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ay hiçbir şey hatırlamıyor mu?</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Gülümsüyor kendi kendine</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sokak lambası ışığında</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kurumuş yapraklar ayaklarımın altında birikiyor</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ve rüzgar inlemeye başlıyor.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hatıra, ay ışığında yalnız başına</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Eski günlerde gülümseyebiliyordum</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hayat güzeldi o zamanlar</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Mutluluğun ne olduğunu bildiğim zamanları hatırlıyorum</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bırak tekrar yaşasın anılar.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Her bir sokak lambası</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kadere baş eğmiş gibi.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Birisi mırıldanıyor ve lambanın ışığı dağılıyor</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sabah olmak üzere</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Gün ışığı, güneşin doğmasını beklemeliyim,</span></div><div style="text-align: center;"><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yeni bir hayat düşünmeliyim</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ve pes etmemeliyim.</span></div></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Şafak vakti geldiğinde, bu gece de hatıralara karışacak,</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ve yeni bir gün başlayacak</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Dumanlı günlerin yakıcı sonları,</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sabahın bayat soğuk kokusu,</span></div></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Lambanın ışığı sönüyor, </span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bir başka gece bitiyor, bir başka gün doğuyor.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Dokun bana</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Aydınlık günlerimin anılarıyla </span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Öyle kolay ki beni bırakmak</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Eğer bana dokunursan,</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Mutluluğun ne olduğunu anlayabilirsin</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bak işte, yeni bir gün başlıyor...</span></div><div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/B9LSyw6ZhTA" width="320" youtube-src-id="B9LSyw6ZhTA"></iframe></div><br /><div><br /></div><p></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-51674533196826170322023-12-19T10:27:00.000-08:002023-12-20T05:43:23.125-08:00Moda Sanattır<div class="separator"><br /></div><div class="separator"><p style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"> <br /></p></div><div class="separator"><p style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;"><br /> </span></p></div><p style="text-align: center;"></p><p style="text-align: left;"></p><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div style="font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh3sKULtBFQqXVrxKX4c28Hv-8ZPVozVSD4tGOcAeQ-_r8acs6WDWonIf3KIQTpIYODJ4nEF2p7G8VqUxA5Dp3Fcssh1QQl1uLea3mkysbOqRbeE088shCUCly5yrDlLuzTd5DZ7j-bQShhV3B4FOq0bu8iCNF7yIT2GYYvdvGuBjzBU99_UC0IXAt3sEM/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.21%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh3sKULtBFQqXVrxKX4c28Hv-8ZPVozVSD4tGOcAeQ-_r8acs6WDWonIf3KIQTpIYODJ4nEF2p7G8VqUxA5Dp3Fcssh1QQl1uLea3mkysbOqRbeE088shCUCly5yrDlLuzTd5DZ7j-bQShhV3B4FOq0bu8iCNF7yIT2GYYvdvGuBjzBU99_UC0IXAt3sEM/w480-h640/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.21%20-%20Kopya.jpeg" width="480" /></a></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; text-align: center;"><br /></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; text-align: center;"><br /></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; text-align: center;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>“Benim için gelecek, geçmişle şimdinin kesiş</b></span></i><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>tiği bir köprüdür. Gelenekselin yüzlerce yıllık </b></span></i><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b> dokunuşlarının ilmek ilmek bugüne yansıdığı bir ilham köprüsü. Halkın Sanatı hayatımın en büyük keyif ve keşif yolculuğuydu.” Dilek Hanif</b></span></i></div><div style="text-align: left;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b><br /></b></span></i></div><div style="text-align: left;"><p><span style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Asya’nın değişik yerlerinden zaman zaman kopup gelen Türk kolları, Anadolu topraklardaki insanlar ile zengin bir kültürün oluşmasını sağlamıştır. Anadolu’nun zengin motifleri O'nu gören ve öğrenen ellerde yüzyılın çağdaş formlarına kavuşur, evrenselleşir. </span></span><span> </span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">İşte Dilek Hanif'in Türkiye'nin yüzlerce yıl öncesine dayanan unutulmaya yüz tutmuş dokuma sanatını ustalarından öğrenerek hikayeleri ve teknikleriyle modernize ettiği tasarımlarını gördüğümde, modanın da bir sanat olduğu fikrine vardım.</span></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;"><div style="text-align: left;"><div>Her biri birbirinden güzel giysi tasarımlarının yanında, Anadolu'nun eşsiz mirası, zengin el sanatlarını bugünün bilgisiyle harmanladığı dokumalar izleyenleri büyülüyor. Sergide Hanif'in, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden derlediği BartınTel Kırması, Sivrihisar Sarkası, Kırklareli Poyralısı, Bursa İpek Dokuması, Gaziantep Kutnusu, Beypazarı Bürgüsü, Ödemiş Keçesi, Midyat Telkârisi, Tokat Taş Baskısı, Nallıhan İğne Oyası, Rize Feretikosu, Trabzon Kazaziyesi, Ankara iğneoyası, Rize beziferetiko, Bayburt ehramı, İzmir beledisi, Denizli Buldanı, Hatay ipeği gibi 151 çeşit dokuma türünü çağdaş tasarımlara dönüştürerek oluşturduğu 32 kıyafet sergileniyor. </div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;"><div style="text-align: left;">Tokat’ın tahta baskısı, Erzurum’un kaybolmaya yüz tutmuş ehramı, Antepli ustaların ellerinde gelecek kuşaklara taşınan kutnusu, Bartınlı kadınların göz nuru tel kırması, Kastamonu’nun tırnak bağı, dünyanın ilk tekstil ürünü keçe yanında Hatay ve Bursa ipeklisini hikayeleriyle keşfetmek güzel bir deneyimdi. </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-H5p0oaiIlXRZDw3-L_zvlWXUzmH92_awL-J2iKJn4NMUvx4yT919ZVVK7B82UXYiCbTlIAprCD_C3ctyRz9UEfF9Jls7Qdkr4FA1vh0GKpO3XYgapUwKv0hpfeKZ95LEZxAJ_T1vMWYwLYBFNI1PGyr8ya4t4zpaI_TKpcvf1wGzlyzqvR8JK6w4tXkk/s1280/1701003202092.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="960" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-H5p0oaiIlXRZDw3-L_zvlWXUzmH92_awL-J2iKJn4NMUvx4yT919ZVVK7B82UXYiCbTlIAprCD_C3ctyRz9UEfF9Jls7Qdkr4FA1vh0GKpO3XYgapUwKv0hpfeKZ95LEZxAJ_T1vMWYwLYBFNI1PGyr8ya4t4zpaI_TKpcvf1wGzlyzqvR8JK6w4tXkk/w300-h400/1701003202092.jpg" width="300" /></a></div><b>POYRALI DOKUMASI Kırklareli</b><br /><div style="text-align: left;"><div><span> </span>Dokumaya başlamadan önce çözgü ipleri hazırlanır. Çözgü, atkı ve desen ipleri, koyunların yünlerinden elde edilir. Çözgü ipliklerinin gücülerden ve taraktan geçirilmesi belli bir düzen içinde yapılmaktadır.</div><div>Poyralı Köyü dokumalarında eriş (yün) denilen çözgü ipi siyahtır. Atkı ve desen iplerinde beyaz, kırmızı, sarı, yeşil, mavi, krem, mor, siyah ve ana renklerin açık ve koyu tonları kullanılmaktadır. Çözgüde siyah rengin tercih edilmesi, üzerine pek çok rengin uyumlu olarak kullanılabilecek olmasıdır.</div><div><br /></div></div><div style="text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLz8RUWoKBOZlAZWQTPYWyD0ORO8WxWtqvQ-GcckeX2NcMkciXrXJzyB5K4TbLg8Arlni0RMi1RX98qV809d3h8OdVNrIJkY1JhM8IgeBv_33p04P-NfdCu6b4tghjP_M4N4BgMfhdg2kPORUn_8UGUFgOpAOmAe5y8Z8ChZZa0I48CUfHt8Gkm-I3pB5s/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.19.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLz8RUWoKBOZlAZWQTPYWyD0ORO8WxWtqvQ-GcckeX2NcMkciXrXJzyB5K4TbLg8Arlni0RMi1RX98qV809d3h8OdVNrIJkY1JhM8IgeBv_33p04P-NfdCu6b4tghjP_M4N4BgMfhdg2kPORUn_8UGUFgOpAOmAe5y8Z8ChZZa0I48CUfHt8Gkm-I3pB5s/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.19.jpeg" width="300" /></a></div><b>İĞNE OYASI Nallıhan Ankara </b> <span> </span>Nallıhan İğne Oyası'nın en önemli özelliği ipin bükülmesi tekniğinin kullanılması ve kökün hiçbir zaman tülbent ya da kumaş üzerine yapılmamasıdır. </span></span>İğne Oyasında kullanılan “ip bükme” olarak adlandırılan yöntem, iğne oyası ister örtme üzerine ayrı bir kök şeklinde monte edilecek olsun istenirse ayrı motiflerle aksesuar olarak kullanılsın sadece Nallıhan İğne Oyalarında kullanılan bir yöntemdir. Bu teknik İğne Oyası'na sert bir duruş vermektedir ve bu teknikle yapıldığı için Nallıhan İğne Oyaları yıkamaya oldukça dayanıklıdır. Nallıhan İğne Oyalarında herhangi bir sertleştirici kimyasal madde kullanılmaz </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoaD0F8_sRUvgwyAb4WrDp-amB_rWylcw8yaaOjakaWpHsxClNgGiSSLhfuyYyRuPam_NfwBzzt6JKY-lmPxAKODZWS54RTYY9to7kC8mrKpqMSIpjlGhQju_wFX_U5PVJSGKx70UWu8g0LDj6FNU_Pf9K2C02NNbA75NfMzSUetHwcvnqLA1TCErqmu4s/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.31%20(1).jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoaD0F8_sRUvgwyAb4WrDp-amB_rWylcw8yaaOjakaWpHsxClNgGiSSLhfuyYyRuPam_NfwBzzt6JKY-lmPxAKODZWS54RTYY9to7kC8mrKpqMSIpjlGhQju_wFX_U5PVJSGKx70UWu8g0LDj6FNU_Pf9K2C02NNbA75NfMzSUetHwcvnqLA1TCErqmu4s/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.31%20(1).jpeg" width="300" /></a></div><b>BELEDİ DOKUMASI Tire İzmir </b> <span> </span></span>Yaklaşık 500 yıllık bir geçmişe sahip ve Anadolu’ya özgü bir dokuma türüdür. Beledi dokumasını diğer dokumalardan ayıran en önemli özelliği çift taraflı dokunmasıdır. Bundan dolayı çok sağlam kumaşlardır. Dokumanın alt tarafı beyaz olup diğer tarafı beyaz, sarı, kırmızı, mavi, lacivert renklerdedir. Bu çift taraflı kumaş dokumanın desenleri ile birleşmektedir.Beledi dokumaları geçmişte 16. yüzyılda ortaya çıkan çok karmaşık bir tezgah olan; bununla birlikte başka tezgahlarda elde edilmeyen özgün bir çok nakışı olması nedeniyle talebi çok olan bir dokuma türü olmuştur. </div></div></div></div></span></span><div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div></div></div></div><div style="text-align: left;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b><br /></b></span></i></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b><br /></b></span></i></div><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMcFWyFWzyPkKxGvvt-4w8kd4Z_PWsWvYZWWhweEv_WVUNQD0YcE_EFUYH0ZFYWmfAOjTQypuqOztfnn1k31WseQIrAuM1m9n34ygSY0qXvbVekPqlDo798j2kjFgXnyOkBSOoNMnRpMMxQL8mjg5vUF0RMo516EOqf_0PgHldKhjz_5Qp6j0W6ixJwr92/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.19%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMcFWyFWzyPkKxGvvt-4w8kd4Z_PWsWvYZWWhweEv_WVUNQD0YcE_EFUYH0ZFYWmfAOjTQypuqOztfnn1k31WseQIrAuM1m9n34ygSY0qXvbVekPqlDo798j2kjFgXnyOkBSOoNMnRpMMxQL8mjg5vUF0RMo516EOqf_0PgHldKhjz_5Qp6j0W6ixJwr92/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.19%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></a></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>SİM SARMA Kahramanmaraş</b> <span> <span> </span></span></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span></span><span> </span><span> </span>Selçuklularından günümüze ulaşan geçmişte Osmanlı saraylarını süsleyen bu ürünler “Maraş işi” diye adlandırılır. Sırmacılık önceleri saraçlar tarafından yapılmıştır. Bunlar keçe </span><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">üzerine işlenen ve işçiliği kaba olan ürünlerdir. Fatih Sultan Mehmet’e </span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">eş olarak Maraş’tan giden Sitti Hatun’un 40 katır yükü sırma işi çeyizi </span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">bu sanatın Trakya bölgesinde ve bilahare İstanbul’da yayılmasını ve gelişmesini sağlar. Zamanla sırma işlemeciliği saraçlıktan ayrılarak </span></span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">özel bir sanat dalı haline gelir. Altın ve gümüşün haddeden geçirilerek iplik gibi incecik hale </span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">getirilmiş şekline SİM denmektedir. Sim’in üretim merkezi İstanbul’dur. Sim çekilen yere SİMKEŞHANE denir.16.ve17.yüzyıl</span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">da çok fazla sim üretilmiş ve kullanılmıştır. 18. yy da ise sim, ipek ipliklerle karıştırılarak yeni bir ip üretilmiş ve adına KLAPTON </span><span style="font-family: trebuchet; text-align: justify;">denilmiştir. </span></div></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5brt6GGQD87At2LHImS8zmIiu8br41cumudb7736-2ggL28ribtHA2b3F4ht_m-tPKmsMffyesPOD2X5Lsl_CpBLhcZx7n6nB9hpZRCkcoZq-27QKywOlDHGtXKeFPr_wZbjLUbZNfV9ICDDAVCUGwKHSDl6zCx_LbShU0LCtMjQVhRGtTFEZ7hnysNb-/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.14%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5brt6GGQD87At2LHImS8zmIiu8br41cumudb7736-2ggL28ribtHA2b3F4ht_m-tPKmsMffyesPOD2X5Lsl_CpBLhcZx7n6nB9hpZRCkcoZq-27QKywOlDHGtXKeFPr_wZbjLUbZNfV9ICDDAVCUGwKHSDl6zCx_LbShU0LCtMjQVhRGtTFEZ7hnysNb-/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.14%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDRFqBnENn-9MeiWLfIm6vleeeYlM4MLSBMPm_Gl7iI8YZ2hsSi5PXE6gOv7EVWFJ9SqBR6xj9E1YQoI-G3SEjvXwaAvWnZBa0mHEi-jnG321OE1G5qIgfF1PMV0cWF9wlK415SZnXWLT_xlbr8TdzNkwa5foS7Jdv602hr_Gj09zGw1q9b64L84bXz2TJ/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.20%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDRFqBnENn-9MeiWLfIm6vleeeYlM4MLSBMPm_Gl7iI8YZ2hsSi5PXE6gOv7EVWFJ9SqBR6xj9E1YQoI-G3SEjvXwaAvWnZBa0mHEi-jnG321OE1G5qIgfF1PMV0cWF9wlK415SZnXWLT_xlbr8TdzNkwa5foS7Jdv602hr_Gj09zGw1q9b64L84bXz2TJ/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.20%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>TELKARİ Mardin</b> </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Geçmişi M.Ö. 3000 yılına kadar dayanan Telkari Sanatı Süryani ustaların elinden çıkan altın ve gümüş tellerle motiflenir. Telkari ince gümüş iplerin birleştirilmesinden ibaret olan bir gümüş işleme sanatıdır. Telkari, bir altın veya gümüş tel yada levhadan özel bir alet ile elde edilmiş tane veya kürelerden oluşur. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Telkari yapılacak gümüş, ilk önce eritilerek rizeğin içine çubuk olarak dökülür. Dökülen çubuk, tel makinasında 30 mikrona kadar inceltilir ve iki çiviyle hazırlanan kalıpta bükülür. Kaynakla orta bölgesi kaynatılan telin iç kısmındaki boşluklara telkari teli ile şekil verilir. Monte edilen parçalar kaynakla sabitlenir ve suyla karıştırılmış sülfirik asit ile sabitleme yapılır. Son olarak fırçalama işlemi ile telkari tamamlanır.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Telkari işi iki ana bölümden oluşur.Telkarinin iskeleti olan kısıma kılavuz denir. İskeletin içinde yer alan motif ise gül, vav, kake, düdey, güverse ve tırtıl gibi isimlerle anılır. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMf6N70b1mGev7AmO8XjGqFnc_R3I5zX3sB_1eeh94Q76pk9G5DZmpeTXt9YZIFGo3YH1hdIq0spfGQ311s9IP4yiyzzHT80G-mSOdLTh-OjxYIdKhoIIWXMz-bITkTj2DoRd5IIR9hizTTxvyokUVrFNGxhMB-wCXVksA9nKvdlaeHsOyW3r1J2xGLWUI/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.20%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMf6N70b1mGev7AmO8XjGqFnc_R3I5zX3sB_1eeh94Q76pk9G5DZmpeTXt9YZIFGo3YH1hdIq0spfGQ311s9IP4yiyzzHT80G-mSOdLTh-OjxYIdKhoIIWXMz-bITkTj2DoRd5IIR9hizTTxvyokUVrFNGxhMB-wCXVksA9nKvdlaeHsOyW3r1J2xGLWUI/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.20%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>TELKIRMA Bartın </b></span><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Tarihi 17. yüzyıla dayanan Telkırma, günümüze kadar gelebilmiş değerli sanatlarımızdandır. O dönemin kadınları, uçmasını engellemek amacıyla başörtülerinin kenarlarına ellerindeki tellerle motif işleyerek, kumaşa ağırlık kazandırmışlardır. Bu işlem esnasında, tel herhangi bir kesici alete gerek kalmadan, kendiliğinden kırıldığı için "tel kırma” adını almıştır.Bu sanatta, 1,5 mm. genişliğinde altın, gümüş ve bakır madenlerinden yapılmış yassı teller ve yine kendine özel bir iğne kullanılmaktadır. Görünüşü ve genişliği gelin teline benzer. Tırnaklar arasında hafif aşağı, hafif yukarı bükme yolu ile kırılır.<br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMqlMg6voiOZWoTe1BxOkvenoz7GsU69t3S3B1x6yY7Yr7mWpA_rkwQbGvTqUfczcdMbphgb-SqSzlA3QEFg2KTeXMLdBMYmZ7862QT6cH-cUYxTRo26fz_iin7CY1Q5DNGM6lTDLHDHG2AfkO1wueq0GJ4WbHrWkiaoGUJuJLbnrdI47lfr8_PzCnVFbS/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.25%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMqlMg6voiOZWoTe1BxOkvenoz7GsU69t3S3B1x6yY7Yr7mWpA_rkwQbGvTqUfczcdMbphgb-SqSzlA3QEFg2KTeXMLdBMYmZ7862QT6cH-cUYxTRo26fz_iin7CY1Q5DNGM6lTDLHDHG2AfkO1wueq0GJ4WbHrWkiaoGUJuJLbnrdI47lfr8_PzCnVFbS/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.25%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">KARACAKILAVUZ DİMİ DOKUMASI Tekirdağ </span></b></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Meşe ve gürgen ağaçlarından yapılan, düzen adı verilen, dört pedallı tezgahlarda dokunan bu dokumaların en önemli özelliği mekikli dokuma tekniklerinden biri olan dimi ve kirkitli dokuma tekniklerinden cicim tekniğinin bir arada kullanılmasıyla yapılmasıdır. Dimi dokumalarının malzemesi, kolay elde edilebilir olmasından dolayı yün ve pamuk ipler tercih edilmektedir. Genellikle canlı görünüme sahip olan dokumalarda kullanılan iplerin doğal ve anilin boyalarla renklendirildiği görülmektedir. Yöre dokumalarının kompozisyonlarını oluşturmak için kullanılan motiflerin, Anadolu'nun farklı yörelerinde meydana getirilen dokumalarda görülen motiflerle büyük benzerlik taşıdığı, yalnızca motiflerin isimlendirilmesinde farklılıklar taşıdığı gözlenmektedir.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMtTFx8OMwxb5infSXCVS1an24ue9wrnocTfXF10T4JicZntXX5ln1aLjpx292a7TiggHQIL1xXM-VUl6k5oNSxngc8JR5Ybo3RtTCC0UcJ8rtb9S-mSwBxnWdArfSSCrjJd-YXuA7WzdYyyprDkvLNBYsOYWGEsd_9FpHWM2z1zNtIh0z8Cmb5BrX6LSw/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.26%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMtTFx8OMwxb5infSXCVS1an24ue9wrnocTfXF10T4JicZntXX5ln1aLjpx292a7TiggHQIL1xXM-VUl6k5oNSxngc8JR5Ybo3RtTCC0UcJ8rtb9S-mSwBxnWdArfSSCrjJd-YXuA7WzdYyyprDkvLNBYsOYWGEsd_9FpHWM2z1zNtIh0z8Cmb5BrX6LSw/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.26%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></b></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>KANDIRA BEZİ Kocaeli</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Anadolu'da 2 bin yıllık geçmişe sahip köy evlerindeki tezgahlarda dokunarak üretilmekteydi. Karadeniz kıyılarının nemli iklimlerinde yetiştirilen keten bitkisinden üretilen bu bezlerden yapılmış olan giysiler çağlar boyunca bölgede bulunan diğer yerleşim yerlerinde kullanılan bir giyim malzemesi olmuştur. İç giyim eşyası olarak kullanılmış olan bu keten bezi vücudun nemde etkilenmesini önleme özelliğinden dolayı, bu bölgenin nemli havasına uygun bir giysi olduğu bilinmektedir.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWFB4kIj0yiWuGQkJwb-uu25t-qynQVPQoZQ9Qi4s8DD5FqAkMxbCSpxyGs8JIikqCv_otuK5H5J3dU0tqvhIYS4FCDcsGyT1Lsc1Ib1JDKpNJfKozK5sNTQmmu4WL48uRikItL_wOEjo13CFoq8CENplYhn1Z-SopX5uiGOWAPClukCYqEYka1Mx38ihl/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.27%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWFB4kIj0yiWuGQkJwb-uu25t-qynQVPQoZQ9Qi4s8DD5FqAkMxbCSpxyGs8JIikqCv_otuK5H5J3dU0tqvhIYS4FCDcsGyT1Lsc1Ib1JDKpNJfKozK5sNTQmmu4WL48uRikItL_wOEjo13CFoq8CENplYhn1Z-SopX5uiGOWAPClukCYqEYka1Mx38ihl/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.27%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">KAZAZİYE Trabzon </span></b></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>5000 yıllık bir geçmişi olan Kazaziye sanatı, M.Ö 2800 yılının ikinci yarısına kadar Anadolu’da hüküm süren Lidyalı’ların Anadolu insanına bıraktığı bir kültürel mirastır. 0,08 mikron inceliğinde 24 ayar altın veya 1000 ayar gümüş telin iğne ve tığ yardımıyla örülerek yapılan tamamen el emeğine bağlı yöresel bir sanattır. Kazaziye kelime manası ipek işleyen, ipek satan, Kazazlık eski
ham ipekçiliğinde iplik, ibrişim ören, işleyen veya satan kimse olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde ise kazazlık gümüş tel
kullanılarak yapılır. En çok kullanılan kazaziye teknikleri, kısa sürgü, uzun sürgü, top örgüsü, balıksırtı, ajur, şemse düğümü, bıcırık, yonca ve yeminli sürgü teknikleridir.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuS8K6g0MKZ9Tf38HK5oKR5Yt4oSwtI-KTT3cSuW0CeQARS5POprB-_aPqEiM3S8RpErZEnburTF41SxHsBhtRszMf5hyphenhyphentqgYftX_3_3o4LC1DgipyJzxqYsmsPaVKc1ZcSr59HWuHJnNlzA0bJnkzS7w18JWqLDnkAhubwZ-PdS9e381ePVc3sQkduZrt/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.27%20(2)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuS8K6g0MKZ9Tf38HK5oKR5Yt4oSwtI-KTT3cSuW0CeQARS5POprB-_aPqEiM3S8RpErZEnburTF41SxHsBhtRszMf5hyphenhyphentqgYftX_3_3o4LC1DgipyJzxqYsmsPaVKc1ZcSr59HWuHJnNlzA0bJnkzS7w18JWqLDnkAhubwZ-PdS9e381ePVc3sQkduZrt/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.27%20(2)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a><div style="text-align: left;"><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">BÜRÜMCÜK DOKUMASI Muğla </span></b></div><div style="text-align: left;"><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Ham ipeğe, pamuk veya keten ipliği karıştırılarak bezayağı dokuma tekniğine göre yapılan bir kumaştır. İnce seyrek dokulu krepon görünüşündedir. Bürümcük kumaşlar, atkısı ve çözgüsü çok iyi büküldüğünden dokuma kıvrımlı ve yumuşak olur.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bürümcük kumaşlar genellikle beyaz ve krem rengindedir. Beyaz çözgü iplikleri arasına, pamuk ipliği karıştırılmışsa, dokuma kumaş yapısı biraz daha sert olur. Bu tür bürümcüklere hilali denir. Dokuma tamamlandıktan sonra sıcak sabunlu su ile yıkanarak karakteristik yapısı olan buruşukluk özelliğini kazanmakta ve dokuma eni daralmaktadır.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div></div></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQzkPP4I3MMkiftJPC7Zaeycqw0nZoG2k28s13LuY2Cmlp-bvtxiISxWAAx_A1Bn95DziCPxN-InmAo9pin2_5grI1OEzTwaOh185jocNIJoATaA75Tg2b-UBqknOlL705vXi-3HulQr6M6exFBd9XsnnMUnU8MosOnWaFPZ0-_NCFgNj9vA15VB9wK4ne/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.27%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQzkPP4I3MMkiftJPC7Zaeycqw0nZoG2k28s13LuY2Cmlp-bvtxiISxWAAx_A1Bn95DziCPxN-InmAo9pin2_5grI1OEzTwaOh185jocNIJoATaA75Tg2b-UBqknOlL705vXi-3HulQr6M6exFBd9XsnnMUnU8MosOnWaFPZ0-_NCFgNj9vA15VB9wK4ne/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.27%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>GÖYNEK YAKASI AYANCIK KETENİ Sinop</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div><br /></div><div><span> </span>Ayancık Göynek Yakası pamuğa pamuk dokuma kumaşlardan veya Ayancık’ta yetiştirilip ip haline getirilen saf keten bitkisinden veya bunun pamuk ile karışımından yapılan Ayancık Keten Bezinden göyneklerin üzerine işlenmektedir. Yapılan işlemeler göynek üzerine kasnak v.b. germe araçları kullanmadan pamuk veya</div><div>ipek iplikle yapılmaktadır. İşlemelerin temizliği kül suyu ile yapılmaktadır.Ayancık Göynek Yakası oya yaka, yüzlü yaka ve sökme yaka olarak üç farklı şekilde işlenir. Yakalarda verev hesap iğnesi, ajur (sökme),kanava, gözeme, sarma, oyulgama dikişi ve iğne oyası teknikleri kullanılmıştır. Sülüğen, gaytan, harem suyu,</div><div>dırnak yöre halkının kullandığı iğne teknikleridir</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijnL9VpFiY1CtojBjwrn2kvix0lkVq2OzSNpM75CxYLcdKHLOlzJRpQP8NUhmJJX4F52gapuiVwevMq_dFZ0Sn1OMQYCEnYvJFMZH6YP-_Rb8d8bBEiiJC5USycimYmCDxNaDUfvXFd6bXhe1Z9hqXJHTrtaCnDKNEsmuuKjsFX4-4MxlVk2sF7iPblBpy/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijnL9VpFiY1CtojBjwrn2kvix0lkVq2OzSNpM75CxYLcdKHLOlzJRpQP8NUhmJJX4F52gapuiVwevMq_dFZ0Sn1OMQYCEnYvJFMZH6YP-_Rb8d8bBEiiJC5USycimYmCDxNaDUfvXFd6bXhe1Z9hqXJHTrtaCnDKNEsmuuKjsFX4-4MxlVk2sF7iPblBpy/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>KEÇE Ödemiş Seferihisat İzmir</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;"><span> </span>Tarihi M.Ö 2. yüzyıla kadar giden n bu yana keçenin buluntuları, koyunun olduğu her coğrafyadaki kazıdan çıkmıştır. Özellikle Orta Asya göçerleri, keçeyi ürününü ana temel ihtiyaç olarak kullanmışlardır. Geçmişte iklim şartlarına ve yaşam tarzına uygunluğu, sağlıklı olması, nemi tutması ve yalıtıma yatkı olması özellikleri nedeniyle "çadır örtüsünden yer örtüsüne, giysilerden günlük yaşamda kullanım ve taşıma aksesuarlarına kadar birçok alanda yaygın olarak kullanılmıştırKeçenin soğuğa dayanıklı ve su geçirmez olması, onu kullanım aracı olarak ilk sırada tutmuştur. 11. Yüzyılda batıya göç eden Türkler tarafından Anadolu’ya getirilmiş en eski tekstil yüzeyli el sanatı ürünü olarak kabul gören keçe sanatı; tiftik keçisi, koyun, tavşan, deve gibi hayvan yünlerinin su, sabun ve ısı teknikleri uygulanarak liflerinin birbirine kaynaşmasıyla elde ediliyor.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs1Glyfot0yALjdexElmJb8eszOAB6A-inwpZMopbr1fXDXc3dp2sYWZLrDrObHdZp7gBJnt9pmrrYhSxpEz_ciW6ZPocVItb6GLcvV6YOBZ2Gg4uQZtRMtAmccRtQDUGYSUPPfOqaQF6T1ChX4GDk1Gub3Yfe6E92_ZMZkVBAUj8ELypMMHnISkzrQVoh/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20(3)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs1Glyfot0yALjdexElmJb8eszOAB6A-inwpZMopbr1fXDXc3dp2sYWZLrDrObHdZp7gBJnt9pmrrYhSxpEz_ciW6ZPocVItb6GLcvV6YOBZ2Gg4uQZtRMtAmccRtQDUGYSUPPfOqaQF6T1ChX4GDk1Gub3Yfe6E92_ZMZkVBAUj8ELypMMHnISkzrQVoh/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20(3)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">TAHTA BASKI VE YAZMACILIK Tokat</span></b></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>700 yıllık yazmacılık sanatı tekstilin ilk kumaş desenleme yöntemlerinden biridir. Desenler, ağaç kalıplarına adeta bir nakış gibi işlenerek aktarılır, canlı renklerle de taçlandırılır.<div>Kalıplar genellikle yumuşak, kolay oyulabilir, dayanıklı ve boyayı iyi tutan bir ağaç cinsi olan kuru ıhlamur ağacından oyulmakta, farklı tarz desenler ortaya çıkarılmaktadır.</div>Figürlerin ahşap kalıplara oyulduktan sonra boyanarak, kumaş üzerine baskı uygulanmasıyla elde edilen tahta baskılar, yıllar boyunca Türk milletinin geleneksel el sanatları arasında önemle yerini almıştır.</span></div><div><b><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></i></b></div><div><b><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></i></b></div><div><b><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></i></b></div><div><br /></div><div><br /></div><div><b><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">''Yazmacılık geleneği Tokat'ta 1300'lerden beri devam ediyor. Tokat Yazma Sanatı'nın en önemli özelliği, elvan baskı denilen çok renkli desenler. Elvan yazmalarındaki siyah yaldız, motiflerin dış çizgilerinde kullanılıyor. Yazmaların üzerindeki desenlerin her birinin bir hikâyesi var. Tokat asma yaprağı, Tokat zambağı, Tokat'ın gülü, Tokat elmalısı, öne çıkan motifler arasında ilk akla gelenler.''</span></i></b></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqB_-a20DvzWQTeSbiKYT-Uq-o5qXKAJQ3djx3EMvXhYg4586HR_VF1qjb0LT_76VXmyfyCnJdaieiR4SscZ_Mb1Z4RAp3SnjBwyVxV80aPj2MY7tUZNCiBUQemR3jEpnj-ir7HL5VB2nm_VkLSYES3NIAjvvFmkfNOmzG_XtRTI1MtNd3ERXp5HPZiVj2/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20(4)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqB_-a20DvzWQTeSbiKYT-Uq-o5qXKAJQ3djx3EMvXhYg4586HR_VF1qjb0LT_76VXmyfyCnJdaieiR4SscZ_Mb1Z4RAp3SnjBwyVxV80aPj2MY7tUZNCiBUQemR3jEpnj-ir7HL5VB2nm_VkLSYES3NIAjvvFmkfNOmzG_XtRTI1MtNd3ERXp5HPZiVj2/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20(4)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">ÇINARCIK İŞİ Çınarcık Yalova</span></b></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Çınarcık İşi ham ipek, pamuklu ve keten kumaşlar üzerinde iplik çekilmesi ve doğal ipliklerle kumaşın işlenmesi ile yapılır. Kumaşın el dokuması olmasına dikkat edilir.Atkı ve çözgü iplikleri birbiriyle orantılı ve ölçülü olmalıdır.İpliklerde doğal renk olan ekru tercih edilir. İplik çekimi sırasında yanlış çekim yapmak, telafisi olmayan bir sonuca yol açar kumaş bu durumda değiştirilmelidir.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrhYsTMjt0BNpcCSyhX-z0evbNQem-UJ8zzWtCY_uo2iC9sC27ut3U4P6Azq2R4KIvKSwEJwInqcupktRVheMJ8sq1823eDvGIl4wqgU2ztdCy4GBLi_ApGfLdyHPeLfmukoqU5QKfDCpoKP0BsiST-Ly-WuVKMwbI6Pn4ulCjoAsH6DSxV072zjy61f2Z/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrhYsTMjt0BNpcCSyhX-z0evbNQem-UJ8zzWtCY_uo2iC9sC27ut3U4P6Azq2R4KIvKSwEJwInqcupktRVheMJ8sq1823eDvGIl4wqgU2ztdCy4GBLi_ApGfLdyHPeLfmukoqU5QKfDCpoKP0BsiST-Ly-WuVKMwbI6Pn4ulCjoAsH6DSxV072zjy61f2Z/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.28%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>ALACA DOKUMA Burdur</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Yöresel adıyla dastar olarak bilinen Alaca Dokuma yaklaşık 300 yıllık geçmişe sahiptir. Bir günde sadece 15 cm dokumak mümkün olabilen Burdur Alaca Dokuması, ince ve yumuşak bir dokuya sahiptir ve desenleri renkli atkılarla yapılmaktadır. Alacalar, farklı renkte çözgü iplikleri kullanılarak, pamuk, ipek, keten gibi malzemeler ile bez ayağı tekniğinde dokunmaktadır. Genellikle kırmızı ve sarı çizgilidir. Ayrıca koyu kırmızı/bordo, saman rengi, koyu mavi, lacivert, yeşil gibi renklerde de dokunmuştur. Kumaş, genellikle geometrik desenler kullanılarak üretilir. Dokumanın desenleri, geleneksel motiflerden ve doğadan esinlenerek oluşturulur.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCF5ryXVRyWbvyx6Fm0L13sGcSUtrmTtXKF3HE6_77Zwzb-v_wXstRmWXu-9XQSV7_2Qqmo7JbxrYAz3DEln-UvIFgEzDQ0s2oL9_87Jnt4agI_WvM62wDH-eYHkyxyD-Q6xnehfascLF81178mybsnyJiosqarNBiIGzubVTqTgcLuC4nOARaf7fpJK6V/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCF5ryXVRyWbvyx6Fm0L13sGcSUtrmTtXKF3HE6_77Zwzb-v_wXstRmWXu-9XQSV7_2Qqmo7JbxrYAz3DEln-UvIFgEzDQ0s2oL9_87Jnt4agI_WvM62wDH-eYHkyxyD-Q6xnehfascLF81178mybsnyJiosqarNBiIGzubVTqTgcLuC4nOARaf7fpJK6V/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>ŞİLE BEZİ Şile</b></span></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Şile bezi vücutta ter tutmaması, ütü gerektirmemesi ve sağlıklı, pamuklu bir kumaş olması sebebiyle yaz aylarında kullanım için çok uygundur. Yüzde yüz pamuklu ve lifli bir yapısı olan Şile bezi en sıcak günlerde bile serin kalmanızı sağlar. Kumaşın dokusu, dokuma şekli, dokunma tekniğinde yer alan kıvrımlı yapısı, bu şekilde hazırlanan başka benzer bir kumaş olmaması ve üretim aşamalarının bir hayli zor olması en önemli özelliğidir. Çerçevelerin gözeneklerinden tek tek el yordamıyla 1400 tel iplik geçirildikten sonra dokuma yapılır. Şile Bezi dokunduktan sonra Şile denizinde yıkanır. Kuma serilerek de kurutulur. Bu da kumaşa özel doku verir ve deniz suyu ipliklerin gözeneklerini seyreltir.</span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrf5R40_8O3mAOyZjonGxtI_pr9M6Jnrf1khJ2GLqXm__IdbbYp8Qv9fEiP7at-_STL9qfauot48gBDBnLM316voqNEy2jMLoe36-inwlL-GGfLQifaoAhuW1zFBt-45JmAEFZo-PDEC752hmFif4SSEYhQDpkJaE0oO-Gp_Py_rhsp0EeJ6sJDCDnSS_C/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20(2)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrf5R40_8O3mAOyZjonGxtI_pr9M6Jnrf1khJ2GLqXm__IdbbYp8Qv9fEiP7at-_STL9qfauot48gBDBnLM316voqNEy2jMLoe36-inwlL-GGfLQifaoAhuW1zFBt-45JmAEFZo-PDEC752hmFif4SSEYhQDpkJaE0oO-Gp_Py_rhsp0EeJ6sJDCDnSS_C/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20(2)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>FERETİKO BEZİ Rize</b></span></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Kökü 15 yy kadar uzanmakta olan ve kendir ipinden el tezgahında dokunan Rize Bezi(Feretiko) dokuma Bezayağı örgü şekli ile örülür. Doğal kendir ve pamuk ipliklerinden dokunur. Bir metre kare düz Feretikoda yaklaşık 150 grdır. Ketene nispeten ince ve dört kat daha sağlamdır. Uzun süre saklanılabilen bir üründür. Hammaddesi olan kendir lifleri nedeniyle kokusu kurutulmuş ot gibidir. Bu koku bezin hiçbir kimyasal süreçten geçmediğinin kanıtıdır.Tamamen doğaldır. En büyük özelliği klima görevi yaparak soğuk ortamda vücudu sıcak tutması, sıcak ortamda ise serin tutmasıdır.</span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWIZ3hRw5yPnikciU4LaFCptjD4cLqEDEfx5Lqh_j1zK67VsI7fhKUIyXcyBAEK33bQClHmEkLbBIxN36rxr7aqr7OW0zoonPoE5zv7JrYyKobNOHj3QF2DqeSQh3l0en0CY9J-pwlMw9Wyy88wszl1yeXvHfZiWljrRWy9lb5ADRIJwLsY2_TFR6lM2Hx/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20(4)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWIZ3hRw5yPnikciU4LaFCptjD4cLqEDEfx5Lqh_j1zK67VsI7fhKUIyXcyBAEK33bQClHmEkLbBIxN36rxr7aqr7OW0zoonPoE5zv7JrYyKobNOHj3QF2DqeSQh3l0en0CY9J-pwlMw9Wyy88wszl1yeXvHfZiWljrRWy9lb5ADRIJwLsY2_TFR6lM2Hx/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20(4)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>TEFEBAŞI Kütahya</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Kütahya düğün giysilerinin en ağırı ve en değerlisidir. Evvelce İran'dan gelen el tezgâhı dokuması ipek gibi yumuşak yün kumaş üzerine altın suyuna batırılmış gümüş sırma ile el ve gergef işi ile işlenirdi. Şimdilerde canfes ve ince yünlü kumaş üzerine ipek sarı, beyaz bükme, kesme yassı teller ile işlenerek pullarla ve tırtıllarla zenginleştirilmiş ağır kumaştır. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj82ymK0GKRO9DlB5mgTHFzvVOZzQ3WMFpFwHNfwZ6_dLhDZKLkCIbyzwP7eiFYQWilQwxIwesvevWcg5FN6tXGyw47rhwYgIUmT1ic9fX3iAxXAlIWE3d0HqQYAGHg4BJA4jsvoJSw9T7vnMLO7x7vf-2wu42IhzPWxiX_hstWOQPzH71kbPmKmBtFKoMO/s1984/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1984" data-original-width="1488" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj82ymK0GKRO9DlB5mgTHFzvVOZzQ3WMFpFwHNfwZ6_dLhDZKLkCIbyzwP7eiFYQWilQwxIwesvevWcg5FN6tXGyw47rhwYgIUmT1ic9fX3iAxXAlIWE3d0HqQYAGHg4BJA4jsvoJSw9T7vnMLO7x7vf-2wu42IhzPWxiX_hstWOQPzH71kbPmKmBtFKoMO/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.29%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>BULDAN BEZİ Denizli</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Çatalhöyük’te yapılan arkeolojik kazılarda bulunan bez parçaları, Buldan Bezi’nin tarihiniM.Ö 6 binli yıllara kadar gittiğini göstermektedir. Sağlıklı dokusu ve dayanıklılığı ile Buldan Bezi, yüzyıllardır Anadolu’da kullanılmaktadır.%100 pamuk olmasından dolayı terletmeyen, alerjik özelliği olmayan sağlıklı bir üründür. Buldan bezi dokunmadan önce pamuk “hamını alma” denilen bir işlemden geçirilir. Sonrasında boyama işlemi yapılır. Buldan bezinin kalitesinde boyama işlemi çok önem taşır. Boyamada, ceviz yaprağı, meyan kökü, mazı, defne, palamut, soğan kabuğu, kestane ve çehriden yapılan doğal boyalar kullanılır.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İplikler boyandıktan sonra kurutulur. Bobinlere sarılır. Son aşamada el veya makina tezgâhlarında dokunur.</span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEindYhoA9VdgTLmp998_Nx7zXKdtywHjESDcaC-s7Kb0boCDdFba8TnqtYFs12VM2WyZWjITPGhIEKEUa-vKEkyUQjOWGGIyyPHgPaiDf3WBiq6E0a63EfcYczZBGaPDv4JNas88fy4SFLH2FMlOhXUnUZgtesq8kj3mvEDsYl8gnGMTQPXqH-OiyvY2RrF/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEindYhoA9VdgTLmp998_Nx7zXKdtywHjESDcaC-s7Kb0boCDdFba8TnqtYFs12VM2WyZWjITPGhIEKEUa-vKEkyUQjOWGGIyyPHgPaiDf3WBiq6E0a63EfcYczZBGaPDv4JNas88fy4SFLH2FMlOhXUnUZgtesq8kj3mvEDsYl8gnGMTQPXqH-OiyvY2RrF/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(1)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>TOKALI ÖRTME Göynük Bolu</b></span></span></div><div><span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div><br /></div><div><span> </span>Tokalı örtme iki parça, ince</div><div>pamuklu bez dokumanın birleşmesinden meydana gelir. Ôrtmelerin baş üstü ve kısa</div><div>kenarları yoğun, uzun kenarları seyrek bezemelidir. Yörede kısa kenarları püsküllerle süslü örtmelere tokalı örtme denir. Bu örtmeler çeyiz olarak da çok sayıda hazırlanır ve gelin</div><div>tarafindan kayınvalide, görümce, yenge, hala, teyze gibi damat yakınlarına hediye verilir.Ürünün en belirgin ayırt edici özelliği toka adı verilen püsküllerdir. </div></span></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6wTXxADCLc1xM34DYLbt6ShYh_Iy8MMdvM4JG19yhzUw2-c74St_T6EPUnghLuVCyo8cEVN44eqigq4LoDqNwFbTfv4DJszHCr-tNWaQybqEd4CO-6eNngnYI_q1e7sSJAc4eHGyFVLGGrJ-dWjOkOADdGgzPzrSwH7qaHCckJjn36viVNkn7Sw80wCyj/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(2)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6wTXxADCLc1xM34DYLbt6ShYh_Iy8MMdvM4JG19yhzUw2-c74St_T6EPUnghLuVCyo8cEVN44eqigq4LoDqNwFbTfv4DJszHCr-tNWaQybqEd4CO-6eNngnYI_q1e7sSJAc4eHGyFVLGGrJ-dWjOkOADdGgzPzrSwH7qaHCckJjn36viVNkn7Sw80wCyj/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(2)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>BEYPAZARI BÜRGÜSÜ Ankara</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Beypazarı’nın 900 Yılllık Geleneği olan </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">bürgü dokumaları, Çulfalık adı verilen tezgahlarda, çözgüsü pamuk ve atkısı, ipek, floş ve pamuk ipliği ile dokunan atkı yüzlü dokumalardır. Bürgü, temelinde bezayağı dokuma olup, bezayağı türevi olarak yapılan ribs tekniği ile desenli örnekleri oluşturulmuştur. Bezayağı, dokumanın en temel tekniği olan bu dokuma türü atkı ipliğinin çözgü ipliğinin bir altından bir üstünden geçerek bağlantı kurması yoluyla oluşturulmaktadır. Bağlantı noktalarının sıklığından dolayı dayanıklıdır. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU8p6gmhdNI-BcePel0c8GgucauX5JrMJbVTtuAoNIzpyp8U2d1HkoSe9h1mULRSAEaU8UDzXzPo9BARKCUvATqVIuopH-KJV_B0agpwL-UYofT5fmy-ulHJEUxnZ6WtYoeETjpw_jL8KY0zCZXII7Grya_pINw5qajCaAyk4XkY5ZbRkFlgkNNoDmpR8J/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(3)%20-%20Kopya.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiU8p6gmhdNI-BcePel0c8GgucauX5JrMJbVTtuAoNIzpyp8U2d1HkoSe9h1mULRSAEaU8UDzXzPo9BARKCUvATqVIuopH-KJV_B0agpwL-UYofT5fmy-ulHJEUxnZ6WtYoeETjpw_jL8KY0zCZXII7Grya_pINw5qajCaAyk4XkY5ZbRkFlgkNNoDmpR8J/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(3)%20-%20Kopya.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>HATAY İPEK DOKUMA Hatay</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Hatay İpeği kullanılarak dokuma kumaşların en önemli özelliği, en ve boy olarak dikilebilir olmasıdır. El tezgâhlarında ipekler dokunurken koza ipek iplikleri elle çekildiği için ince oluyor, kalın oluyor, kırçıllı oluyor, bunlara dikkat edip düzgün bir şekilde dokunması lazım. Kumaşlar tezgâhtan çıktıktan sonra odun külüyle, defne sabunuyla yıkanarak hamlığı alınıyor. Bu aşamada eninden ve boyundan 3-4 santimetre kadar çeken ipek kumaşlar satışa hazır hale getiriliyor. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf6S04d4dwfZTdy91naPWoGdRoPscAmP-FAdAUeMOTjw8vzwusjY1mn7OqO-UoRGUsj11Ug_7V-rgrVNoz0GTZAB_5rDN9tjSuw5pH2NELKIejIOnJ35QcMnoFMzdOB2z9j_I4iHe-biHQoqCbb3b8E15dOO8n-Yh8kZjAsC3A9TrjvyFuaPzJE4dArnET/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(4).jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf6S04d4dwfZTdy91naPWoGdRoPscAmP-FAdAUeMOTjw8vzwusjY1mn7OqO-UoRGUsj11Ug_7V-rgrVNoz0GTZAB_5rDN9tjSuw5pH2NELKIejIOnJ35QcMnoFMzdOB2z9j_I4iHe-biHQoqCbb3b8E15dOO8n-Yh8kZjAsC3A9TrjvyFuaPzJE4dArnET/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30%20(4).jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>EHRAM Bayburt</b></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;"> </span><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;"> Ana maddesi saf yün olan ehram; ince eğrilmiş koyun yününden yapılmış düz yüzeyli bir dokumadır.Bayburt Ehramı Bayburt’ta bilinen en köklü el sanatlarından biridir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Bayburt Kanunnamelerindeki vergilerden, Bayburt’ta dokuma tezgâhlarının bulunduğundan ve muhtelif dokumaların üretildiğinden bahsedir. Bayburt Ehramı koyun yününden hazırlanan yün iplerin tezgâhta dokunması ile elde edilen iki parçalı, dikdörtgen şeklinde düz veya yöresel motifler ile süslenen kadın kıyafetidir. Bayburt Ehramının üretim sürecinde hiçbir kimyevi işleme tabi tutulmaması ve tezgâhlarda elle dokunması değerini daha da arttırır. En büyük özelliği dikişsiz işlenmesi ve yöresel motiflere sahip olmasıdır. Bayburt Ehramı iki kanat olarak birleştirildikten sonra enine veya boyuna şekilde, vücut ve başa sarılarak kullanılır. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgQsPYjA35ezUWqQE1fnaUHb_2e-yajgzplU5Nb-4MVEGfDBWXlst5IvRH164l5kRU9W2vjgrrO1ELajPv9Vs-tEDu8XIn_8FcTYQLvXdWkJPgfKH3Eg_iHfymx_7m9vHNh0qZ-bFVubq2MbDHu9g5XmxZ_N91Stz6R1M9FwHdF2mFnD_6UkEWYNU7d_8N/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgQsPYjA35ezUWqQE1fnaUHb_2e-yajgzplU5Nb-4MVEGfDBWXlst5IvRH164l5kRU9W2vjgrrO1ELajPv9Vs-tEDu8XIn_8FcTYQLvXdWkJPgfKH3Eg_iHfymx_7m9vHNh0qZ-bFVubq2MbDHu9g5XmxZ_N91Stz6R1M9FwHdF2mFnD_6UkEWYNU7d_8N/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.30.jpeg" width="300" /></span></a><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b>KUTNU Gaziantep</b></span></div><div style="text-align: left;"><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Kökeni Selçuklulara dayanan ve Osmanlı</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İmparatorluğu döneminde de üretimi yapılan</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">kutnu kumaşı, 16’ncı yüzyıldan bu yana Gaziantep</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">ve civarında dokunmaktadır. Genellikle çözgü sateni veya bez ayağı örgü ile dokunan, boyuna çizgili desenlerden oluşan bir tür atlas kumaştır. “Kutnuları atlaslardan ayıran en önemli özellik, pamuklu ya da yarı ipekli olmaları ve renkli çözgülerin oluşturduğu çizgili desenleridir. Ham maddelerinin ipek ve pamuk</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">oluşu gerekse boyanmasındaki ve dokunmasındaki</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">zorluklar sebebiyle değer kazanır</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div></div></div></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3qPBwdTmXvf9diop1VtDXpUa3kHTeO1t9h9MuWQaMXi-xqmFz16OWP9BmmhzYPZLAXbCCIOgliWs0EkTcK3HdRFnzyxjagaWJVNvml1D_c33aAdfS9jhIk6fush9hjv7nhhGD36wCDwPQYtMNEb7IxlHhGkpNhKk8bTjitvv1YWQHe4GWhqS34M0_dlsJ/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.31.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3qPBwdTmXvf9diop1VtDXpUa3kHTeO1t9h9MuWQaMXi-xqmFz16OWP9BmmhzYPZLAXbCCIOgliWs0EkTcK3HdRFnzyxjagaWJVNvml1D_c33aAdfS9jhIk6fush9hjv7nhhGD36wCDwPQYtMNEb7IxlHhGkpNhKk8bTjitvv1YWQHe4GWhqS34M0_dlsJ/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.31.jpeg" width="300" /></span></a></div><b><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">ÜZÜMLÜ DASTARI Muğla</span></b></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Dastar dokumalar, yöredeki kadınların başlarını örtmek için yaptığı dokumalardır. Eskiden yünün doğal rengi değiştirilmeden dokunan zemin üzerine pamuk ipliği ile desenler işlenmiştir. Günümüzde ise 21 numara</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">doğal renkli pamuk ipliği zemin üzerine ağartılmış pamuk ipliği ile desenler</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">işlenmektedir. Pamuk ipliğinin kıvrak</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">(bükümlü) olması en önemli özelliğidir.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Dastar dokumalar yazın serin, kışın sıcak tutma özelliğinden dolayı çok</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">kullanılmaktadır. </span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxgRzk7n74QkWbeyKBs5dTqRGQuIWUFCYqmyQ3GDxHHpjN00yNNakYUbimd2vzz_d91bnlWCZ4VZI6353uD9WX6AWrc67cD7-mJj2Mf2qqHXz8zZpls9d4Q1lWXYTXNHTWjTrKp4OQJeQBx4DnOnt3DPtTDliuYg8YGjaDbpqokrsMUEBTtQ-bavsW6wNm/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.32%20(1).jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxgRzk7n74QkWbeyKBs5dTqRGQuIWUFCYqmyQ3GDxHHpjN00yNNakYUbimd2vzz_d91bnlWCZ4VZI6353uD9WX6AWrc67cD7-mJj2Mf2qqHXz8zZpls9d4Q1lWXYTXNHTWjTrKp4OQJeQBx4DnOnt3DPtTDliuYg8YGjaDbpqokrsMUEBTtQ-bavsW6wNm/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.32%20(1).jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">TAMZARA DOKUMASI Giresun</span></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>18. yüzyıldan bu yana üretilen yerel halk kültürünün önemli bir öğesidir. Tamzara Dokumasının ayırt edici özelliği bezayağı ve rips dokuma örgüsünün dokumalarda yoğun olarak kullanılmasıdır. Bununla birlikte panama ve krep dokuma da kullanılır.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Tamzara Dokumasının desenleri kareli ve çizgili formda olup, farklı büyüklük ve kalınlıklarda kareler ile çizgi hatları, bu dokumanın temel özelliğini oluşturur. Desenler dokuma esnasında renkli iplerle verilir. Son yıllarda ajur tekniği desenleri de bulunmakla birlikte kareli ve çizgili desenler Tamzara Dokumasında ağırlıklı olarak kullanılır.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Tamzara Dokuması, dokuma tezgâhlarında el emeği ile dokunur. Genelde pamuk ipliği kullanılmakla birlikte keten ve kenevir ipleri de kullanılır. Tamzara Dokumasının çözgü ipliği %100 pamuktur. Tamzara Dokumasının ince olması, örme aralarında yer alan boşluklar suyu absorbe eder ve gözeneklerin tuttuğu su, hava akımı ile kolay kaybolur. Bu nedenle teri çeken ve kolaylıkla kuruyabilen bir kumaştır.</span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIEdKGgd_SUXWRmguTAZtuTz9YqhhC_xw1LGR8BNKPkh2QHqHXk_e_WLWh_CBP21sdPhKS4Hq0kU9BO73z8dRBPfzzamFXvTd1dm6aVRPAdRrER07l2tvghX1ziYcjItI-bk9qhAeKPYosAWSVjE3-Xtcq_qQrCHZ32aznQFMmSx-m6qCSvEP6sGHtaIA8/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.32%20(2).jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIEdKGgd_SUXWRmguTAZtuTz9YqhhC_xw1LGR8BNKPkh2QHqHXk_e_WLWh_CBP21sdPhKS4Hq0kU9BO73z8dRBPfzzamFXvTd1dm6aVRPAdRrER07l2tvghX1ziYcjItI-bk9qhAeKPYosAWSVjE3-Xtcq_qQrCHZ32aznQFMmSx-m6qCSvEP6sGHtaIA8/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.32%20(2).jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">SARKA Sivrihisar Eskişehir</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Yünlü, pamuklu, kadife veya sof kumaşın üzerine tamamen sim, sırma, boncuk ve pullar işlenen cepkendir. İnce hâkim yakalı, uzun kollu ve önü açık olup boyu bel hattına kadar veya daha kısadır</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Biçim ve süsleme özelliği açısından değerlendirildiğinde elmalı, armutlu, kırlangıç gibi isimlerle anılmaktadır. Sarkalar bölgenin kültürel çeşitliliği yansıtan önemli bir halk kültürü değeri olarak belirlenmiştir.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsQZu3p0kHhXJQrcDIMmjx1-nePYK8lPwoxkVrSAIUI6Jvam1HSI6EdsuEw-Jmm_DZQN3d5vSrc0a_dfMOgjhpOWB7g-5YIEAaFuwKwjA1jgHUuthuIV274M3ksK7YmhuUWTViE6NQjFTcxQ-nBtCyuEZNWMKgSFZhnIquCz8-OzE81tuMkN6xnMTsgpSU/s1600/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.32.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsQZu3p0kHhXJQrcDIMmjx1-nePYK8lPwoxkVrSAIUI6Jvam1HSI6EdsuEw-Jmm_DZQN3d5vSrc0a_dfMOgjhpOWB7g-5YIEAaFuwKwjA1jgHUuthuIV274M3ksK7YmhuUWTViE6NQjFTcxQ-nBtCyuEZNWMKgSFZhnIquCz8-OzE81tuMkN6xnMTsgpSU/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-11-29%20at%2016.18.32.jpeg" width="300" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">BURSA İPEK DOKUMA Bursa</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span><br /></span></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Bursa İpek İpliğine özelliğini veren Bursa’nın toprak yapısında yetişmiş bitki örtüsü ve iklimidir. Sönmüş bir volkanik dağ olan Uludağ’ın eteğine kurulmuş olan şehir bu özelliği sebebiyle mineral</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">açısından verimli topraklara sahiptir. Toprak yapısı dutçuluk açısından oldukça önemlidir. İpek böceklerinin Bursa’daki verimli topraklarda ve ılıman iklimde yetişen dut ağaçları ile beslenmesi ve kozalarını ördükten sonra besleme ve bakım aşamalarının Bursa’da yapılması, yörede üretilen ipeğin dolayısıyla dokumanın kalitesini değerli kılar</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;"><span style="font-size: medium;">Hanif</span></span><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;">, h</span><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;">ayatının ''en büyük keşif ve keyif yolculuklarından biri" olarak tanımladığı bu çalışmasını ''Halkın Sanatı'' isimli kitabıyla desteklemiş. Kitabın ön sözünde, bu yolculuğa dair duygularını dile getirmiş.</span></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: center;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">"'Zamansız'ı keşfetmeye adanmış bir yolculuk benimki. Zamanın ötesinde ve şu ânın güncelinde süren düşsel bir yolculuk. Yıllardır modanın, tüm renkleri ve kültürlerini buluşturan sonsuz olasılıklar evreninde yaşıyorum. Bu evrenin yaşam deneyimimize sunduğu potansiyel çok büyük. Modada gelecek çok önemli çünkü bu endüstri zaman kavramıyla yakından ilişkili. Bu sektörde çalışan insanlar her zaman zamanın ilerisinde yaşamalılar. Çünkü gelecek bizim şimdiki zamanımızdır. Benim için gelecek aynı zamanda, geçmişle şimdinin kesiştiği bir köprü. Gelenekselin yüzlerce yıllık dokunuşlarının ilmek ilmek bugüne yansıdığı bir ilham köprüsü. Geleneksel el sanatları da benim tasarımlarımda en büyük ilham kaynaklarımdan. 2019 yılında NTV'den gelen bir telefon benim en büyük hayallerimden birinin gerçekleşmesini sağladı. Yok olmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarımızın izini sürmek üzere il il dolaşıp el emeği göz nuru bu eserleri, onları yaşatmaya çalışan ustalarla birlikte keşfetme fırsatı vardı karşımda. Üstelik her bir sanat eserini, modern bir yorumla tasarlayacaktım. Hayatımın en büyük keşif ve keyif yolculuklarından biri böylece başladı. Heyecanla kabul ettiğim ''Halkın Sanatı '' projesi 32 bölüm yayınlandıktan sonra, kitap ve sergi olarak taçlandı."</span></i></div></div></div></div></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> <br /> </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /> </span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><p></p></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /></div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-66037665063292340972023-11-11T06:11:00.005-08:002023-11-11T09:42:14.476-08:00Seyir - Piraye<p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both;"><div style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1ka5aQwxB8y-UyFt8KSzYikJPm3ggUrMyDLgKJxgcDAQ4BTxTQ73Z5TxqBAPPNSt2MQU4uwDF6jYqUr7aG9voCPhhnWQrykuO72g33SVMpYRwgsJyInPfBgiveCz7ezRQh7OtOzcjV0Yj4V_UaA2-SKdUnem6KHCnByiRk-nZJPnq8xFyemO0OwqS1M7t/s500/50725315.jpg" style="font-family: trebuchet; font-size: large; font-style: italic; margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="314" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1ka5aQwxB8y-UyFt8KSzYikJPm3ggUrMyDLgKJxgcDAQ4BTxTQ73Z5TxqBAPPNSt2MQU4uwDF6jYqUr7aG9voCPhhnWQrykuO72g33SVMpYRwgsJyInPfBgiveCz7ezRQh7OtOzcjV0Yj4V_UaA2-SKdUnem6KHCnByiRk-nZJPnq8xFyemO0OwqS1M7t/s320/50725315.jpg" width="201" /></a></div><i><br /><div style="text-align: center;"><i style="font-family: trebuchet; font-size: large;"><b>Yaşam, bir seyir esasında. Sen seyir eden misin, seyreden mi bu alemde? </b></i></div><div style="text-align: center;"><i style="font-family: trebuchet; font-size: large;"><b>İnsan her ikisi de !</b></i></div></i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /><br />Kitap okumak bir tutku benim için. Okumasını bitirdiğim kitaplar zihnimde kategorik bir sıralamayla yerlerini bulur. En tepede olanların yeri kolay kolay değişmez. İtiraf etmek gerekirse çok büyük beklentiyle okumaya başlamamıştım Piraye'nin son romanı Seyir'i. Kızım önce başladı okumaya. Bir süre sonra 'çok depresif , beni olumsuz etkiliyor' diyerek bana bıraktı. Başladım okumaya. Kızımın depresif olarak nitelediği başlangıç bölümleri, o kadar başarıyla yazıya dökülmüştü ki, okurken romanın kahramanı Mina oluveriyordum ve düşüncelerim, davranışlarım elimde olmadan O oluyordu.<br /><br /><b><br /></b><div style="text-align: center;"><i><b>" Kaçtığın kendinsin nafile. Her yer sensin. Hepsi senin..."</b></i></div><div style="text-align: center;"><br /></div><br />Kendinin değersiz olduğuna inandırmış bir kadın Mina. Küçük yaşlardan beri yaşadıkları hayat deneyimlerine zihninin oluşturduğu kendi ile ilgili ‘değersizlik’ kararına kendini inandırmış bir kadın. Tek kurtuluşunu bir erkek tarafından önemsenen, sahiplenilen ve istenilen olduğuna inanmış. <br /><br /><div style="text-align: center;"><i><b>"Yaşam gerçek olmayan ne varsa sende, her gün sana onu gösterir. Gelen hep sensindir. Hep kendini getirir sana, ‘Kendine gel!’ diye. Bütün o savunmaların, saklanmaların, kaytarmaların, ters yöne kaçmaların, sözde korumak için kendini dışarıya saldırmaların ne denli boş olduğunu sana yeniden yeniden gösterir. Yine yakalanırsın, yine gelir kapına. Çünkü ‘soru’n hep aynı yerden gelir:Kendinden. Bu nedenle cevapları dışarda arayarak değil, kendini okuyarak çözebilir insan. Yaşam senin için aslında hep tek ve aynı soruyu yineler: ‘Var mısın’?"</b></i></div><br />Elimden bırakamadığım onca gün boyunca melankolik bir ruh haliyle devam ettim okumaya. Derken dönüşüm başladı. Mina dönüşürken ben de kendimde yaşadım o dönüşümü. Daha fazla spolier vermek istemiyorum. Ama bu kitap son yıllarda okuduğum kitapların içinde en üst sirada beğeniği haketti.<br />Kitapta altı çizilecek pek çok çümle var. Bir kaçı şöyle:<br /><br /><br /><i><b>"Eksiktim ben. Bir şeyler yoktu bende, ama ne? Olmayan her ne ise tam kalbimin orta yerinde, orada bir oyuk oluşturmuştu sanki..."<br /><br /><br /><br />"Olumsuz duygular Can'ının uyarısıdır sana. 'Gerçekten saptın, burada değilsin, benimle değilsin' der âdeta bilince. Evde olduğunda, merkezindesin, Can evindesin, oradayken her şey hep yolunda."<br /><br /><br />"Her şey böyle normalken, insanın içi bir anda burkuluveriyor, bir düşünceyle savruluveriyorsun, kayıp gidiyorsun can evinden."<br /><br /><br />" Özgürlüğün bilinmezliği, içerisini zaten bildiğin hapishaneden, cehennemden daha korkunç gelebilir bazen insana. Zihin tanıdık olanı sever."</b></i></span><br /></div><p></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-12261283252734006032023-11-07T00:21:00.009-08:002023-11-11T05:45:39.061-08:00Büyülü bir meyve: ELMA<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaI9a6LUd4r6b3HK072LCC7JzbHFwvdZeu_UoY5mhwohF6aNHSfPbZTvyjg5UBge7qcHz5BVb8vvHl8lp3CgtCm1ADxRySBSyYdjw78VRqDXe-NvGZabGShhysIvTYuRGBYVyNEjP9QpUkQSaPgOoiQjqiduWBP_V2kGqva4mpoDXok9qdUPuH5pn9kET5/s716/F-KTMMaXoAAl7rw.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="666" data-original-width="716" height="298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaI9a6LUd4r6b3HK072LCC7JzbHFwvdZeu_UoY5mhwohF6aNHSfPbZTvyjg5UBge7qcHz5BVb8vvHl8lp3CgtCm1ADxRySBSyYdjw78VRqDXe-NvGZabGShhysIvTYuRGBYVyNEjP9QpUkQSaPgOoiQjqiduWBP_V2kGqva4mpoDXok9qdUPuH5pn9kET5/s320/F-KTMMaXoAAl7rw.jpg" width="320" /></a></div><br /><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; text-align: center;"><b>Apple</b></div><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; text-align: center;">Resim kağıdı üzerine sulu boya</div></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Elma uzun zamandır tarih sayfalarında arzunun sembolü olarak görülür. Bu nedenle pekçok dini gelenekte mistik veya yasak bir meyve olarak karşımıza çıkar Romalılar bu meyveyi Aşk Tanrıçası Venüs ile ilişkilendirdiler. Bir elmanın enine kesitinin merkezinde, sembolik olarak beş parmağı, beş duyusu ve beş ekstremitesiyle (kollar, bacaklar ve kafa) insana karşılık gelen pentagram şeklindeki beş tohum vardır. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İbranice İncil, elmanın Cennet'teki yasak meyve olduğunun hikayesini anlatır. Daha sonraki yıllarda Yahudi geleneğinde elma olumlu bir sembolizm taşımaya başladı. Mükemmel bir şekle, tatlı bir tada sahiptir ve hoş kokuludur. Güzelliğin, tatlılığın ve refah umudunun sembolüdür ve meyvenin sertliği ve dayanıklılığı, gücü ve büyümeyi temsil eder. Yahudilerin yeni yılı olan Roş Aşana'da Yahudiler , gelecek güzel bir yıla dair umutlarını simgelemek için elmaları bala batırırlar.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Elma, dünya çapında çoğunlukla ılıman bölgelerde ağaçlarda yetişen, yaprak döken bir meyve çeşididir. Elma meyvesi Orta Asya kökenli olup, zamanla tüm dünyaya yayılmıştır. Elmalar vitamin ve minerallerle dolu olduğundan sağlığa birçok faydası vardır. Günde bir elma yemenin, doktoru uzak tuttuğu Parkinson, Katarakt, Alzheimer, safra taşı ve hatta bazı kanserler gibi hastalıklara karşı direnç oluşturabileceği söyleniyor . Ayrıca ishal ve kabızlığın önlenmesine de yardımcı olur. Bazıları meyvenin cildinizi parlattığını ve tazelediğini, bunun da genç görünmenizi sağladığını iddia ediyor</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Resmini yapmanın bile bu büyülü elmanın ruha ne kadar iyi geldiğini deneyen biri olarak, elmayı kutsuyorum. Aşk için, güzellik ve huzur için, gelecek güzel günlerin umudu için...</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sonuçta gökten hep üç elma düşer. Biri anlatana, diğeri anlayana ,sonuncusuda yaşama...</span></div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-90143727744418076002023-07-09T13:28:00.001-07:002023-07-09T13:49:31.805-07:00Selenicereus Anthonyanus<p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpJLLG1YILnjfwUvR4qusLB8lsH8sxxo1a4_GR6lNldmRvuxcY7mvQ1uiCBdYIKE60am5RLb4rPlTrBMNoOIkPI0fB52Y7NfUI85NhspxX8kT8KFYlLp4SRYOA4toGJogf1ImT7e8heTT3oJNiPMk8sHxqDO3kP9EDe-nvsl5_fKGlaVrivV2wGuShgXeK/s1920/WhatsApp%20Image%202023-07-08%20at%2010.39.20.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1920" data-original-width="1080" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpJLLG1YILnjfwUvR4qusLB8lsH8sxxo1a4_GR6lNldmRvuxcY7mvQ1uiCBdYIKE60am5RLb4rPlTrBMNoOIkPI0fB52Y7NfUI85NhspxX8kT8KFYlLp4SRYOA4toGJogf1ImT7e8heTT3oJNiPMk8sHxqDO3kP9EDe-nvsl5_fKGlaVrivV2wGuShgXeK/w360-h640/WhatsApp%20Image%202023-07-08%20at%2010.39.20.jpeg" width="360" /></a></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Deniz gören penceremden bakarken, boğazın mavi sularıyla akıp giden düşüncelerime penceremin dışında ektiğim çiçekler eşlik eder. Onların büyüme sevdalarına tanık olurum. Zaman zaman tomurcuklarıyla, yeni çıkan filizleriyle, kimisi de rengarek açan çiçekleriyle ruhuma huzur üflerler. </span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İşte o çiçeklerden biri geçen gün bana öyle bir süpriz yaptı ki, doğanın yaratıcılığı karşısında adeta şaşkına döndüm. </span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Seneler önce çokta değil şöyle 4-5 sene önce isterseniz alın diye toprağıyla kenara atılan bir garip kaktüsü, acıyıp eve getirmiştim. Öyle pek sevdiğim orkidelerim, menekşelerim gibi itina göstermeyip, penceremin önünde sukulentlerin yanına iliştirivermiştim. Öylece kah küçük küçük yavrular verdiğini gördüğüm, kah sulamayı unuttuğum onca yıllar sonra sanki bak işte ben burdayım dercesine inanılmaz güzellikte pembe renkli iki dal çiçek verdi bana kaktüsüm. <br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Önceleri pek anlamadım çünkü zaman zaman dibinden kendine benzeyen küçük yavrular veriyordu. Tepesinden çıkardığı iki top dikenli yuvarlağı yine yavru veriyor diye önemsemedim. Ama toplar gittikçe uzamaya başladı. Sonra anladım ki kaktüsüm çiçek vermeye hazırlanıyor</span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgt5-8dntajWA222CGaDvK0qDDesOE93AyILUxNUWqMJrav4aewMa4oqWcvPofBfB_c87rI8qjP_pa-lojHpst00UtLzOGjHn8ayXOqkWkFkP1FKpe_e8AgT7KEWs2waBXpkCE3CV4A16lVx8MXIeOOZ2bdGyTu5N84YsHk7-PeBdPopdfnQmct9M3CHpZ0/s2048/F0RTYjmXsAAY_Ky.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1906" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgt5-8dntajWA222CGaDvK0qDDesOE93AyILUxNUWqMJrav4aewMa4oqWcvPofBfB_c87rI8qjP_pa-lojHpst00UtLzOGjHn8ayXOqkWkFkP1FKpe_e8AgT7KEWs2waBXpkCE3CV4A16lVx8MXIeOOZ2bdGyTu5N84YsHk7-PeBdPopdfnQmct9M3CHpZ0/w596-h640/F0RTYjmXsAAY_Ky.jpg" width="596" /></a></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Açtım bilgi bankasını kaktüs hakkında yazılanları araştırmaya başladım. Araştırdıkça ilgim daha da arttı. Kaktüs adı yunanca 'dikenli bitki' anlamına gelen 'kaktos' kelimesinden geliyor. Oldukça ilginç bir yapıya sahipler. İki bini aşkın çeşidi var. Kaktüsler son derece dayanıklı ve yılın her döneminde tohum verebilme özelliklerinden dolayı türünü devam ettirebilen bir yapıya sahip. Su kaybetmemesi için diken şeklinde yaratılmış yaprakları, fraktal geometrik dizilişle etli gövdesi üzerine yerleştirilmiş bir ilahi dizayna sahip. Ana vatanı olan Kuzey ve Güney Amerika ve Meksika'nın çöl sıcağına dayanıklı yapısı sayesinde çok az su ile yetinebilir. Kurak bölgelerde oldukça sık rastlanan çiğ ve sis dağılmadan ve buharlaşma başlamadan önce dikenlerinin alt kısmında yer alan ve birer sünger görevini gören küçük tomurcuklardan faydalanarak havadaki suyu alabiliyorlar.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kaktüsler, kültürler arasında çeşitli manevi anlamlara sahiptir. Sıklıkla zorluklar karşısında gücü, dayanıklılığı ve azmi temsil eden dayanıklılık sembolleri olarak görülürler. Amerika’nın keşfiyle Avrupa’ya gelen ilk kaktüsler, 15–17. yüzyıllarda sadece aristokratların seralarında sahip oldukları, inanılmaz kıymetli bitkiler haline gelmişler. Tıbbi araştırmalarda kullanılmışlar. Peru’daki İnka ve Meksika’daki Aztek uygarlıklarında ise kaktüsler asırlardır hep baş tacı edilmiş.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Orta Aztekler, çiçek açan bir kaktüsün uğurlu olduğuna inanırlar.. Onlara göre açan kaktüs çiçeği iyi şansı simgeler ve çiçeği açtığında sahibine iyi haberlerin geleceğini müjdeler.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu inanç bir efsaneye dayanır. Efsaneye göre, Saveş ve Güneş tanrıları , yurtlarından sürülen göçebe Azteklerin, ''kaktüsün üzerine tünemiş ağzında yılan tutan bir kartal gördükleri'' yere yerleşecekleri ve yeni şehirlerini orada kuracaklarını bildirmiştir. Aztekler Texcoco Gölü’nün ortasındaki küçük bir adada kaktüsün üzerine tünemiş ağzında yılan tutan bir kartal görürler. İşte orası bugün Meksika'dır. Mexico City’nin bayrağındaki kaktüs figürü bu efsaneye dayanır. </span></p><p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMqL9eNbNOC7PRyXI9_L1fTWrsjWBRhAzEYw0Z2UyLqupIgLX5WIcNAiD46Za1V-zyQZk1cEXsEoJk1T5_F_WazFvrfFD-w4yZ57B7gFUgwOCK4lqGidpddyMyMNP1D3-RiEh_-2ZW3_4au9wbEFzB7sasIixc_e25ybyw1W5edwWQShzN9cgcGgExgGCh/s2048/WhatsApp%20Image%202023-07-08%20at%2009.28.31.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><span style="clear: left; float: left; font-family: trebuchet; font-size: medium; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2039" data-original-width="2048" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMqL9eNbNOC7PRyXI9_L1fTWrsjWBRhAzEYw0Z2UyLqupIgLX5WIcNAiD46Za1V-zyQZk1cEXsEoJk1T5_F_WazFvrfFD-w4yZ57B7gFUgwOCK4lqGidpddyMyMNP1D3-RiEh_-2ZW3_4au9wbEFzB7sasIixc_e25ybyw1W5edwWQShzN9cgcGgExgGCh/w576-h640/WhatsApp%20Image%202023-07-08%20at%2009.28.31.jpeg" width="576" /></span></a></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Benim kaktüsümün türü Selenicereus anthonyanus, güney Meksika'ya özgü bir kaktüs türü. Selenicereus adı, Yunan ay tanrıçası Selene'ye bir göndermedir. Çiçekleri bir gecede açtı ve sadece 24 saat canlı kalabildi. Beni en mutlu eden bilgi ise : </span></p><p><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Pembe çiçekler açan kaktüs mutluluğu ve neşeyi ifade eder.Çiçek açan kaktüsler yaşamsal kaktüs enerjisini hayatınıza getirir. Bu, hayatınızın doğurganlık , refah ve iyi şansla kutsanmış olduğu anlamına gelir.Kaktüs çiçeklerinin zihin üzerinde olumlu bir etkisi olduğu söylenir. Kaktüslerin çiçeklerini görmenin daha mutlu ve memnun olmanıza yardımcı olacağına inanılır. Feng Shui'de, bir pencereye veya arka verandaya yerleştirilen bir kaktüs, evinizi giren negatif enerjiden koruyacaktır.</span></i></p><div><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></i></div><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><p></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><br /><p></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-34098452702080350032023-06-21T16:59:00.010-07:002023-06-22T12:55:53.222-07:00Newyork Newyork<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div style="text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4-141JhTPyr3lvZI-VZyAqXIE2zu8nPUabHGzAgiCJnHzGEq5fKD_nBHrdd32aAPcYqxQeTMUNDfbA2UzThpRdSvnxa8EBO84SyBnBjMSnho6378C3k3_Q3buZ_P7CcXetl9AW7dxh08UFe-nQxk9DeSBDO2jfenCLSwe9uGgHMUERQPZLKJ5_KO3IPvu/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.52%20(1).jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4-141JhTPyr3lvZI-VZyAqXIE2zu8nPUabHGzAgiCJnHzGEq5fKD_nBHrdd32aAPcYqxQeTMUNDfbA2UzThpRdSvnxa8EBO84SyBnBjMSnho6378C3k3_Q3buZ_P7CcXetl9AW7dxh08UFe-nQxk9DeSBDO2jfenCLSwe9uGgHMUERQPZLKJ5_KO3IPvu/w240-h320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.52%20(1).jpeg" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYQpbZmwtKvlsJ3PA7PiuDCxrPhI02Pcz-ZYTpu2qVBYtKuhE7lBmk0kUgbXRJiEgaCjRDsJt9K6akDCiDDkd7GuaLi2hzDj80LPjCpP5xRB6HO3rC5qhmcYyuzWGg1QSrdIrDWQABJwL412EiuFbzMuGaq_dQ8V98dNA9nSxLYUD-cO4o_vsR88fUC-wu/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.49%20(1).jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYQpbZmwtKvlsJ3PA7PiuDCxrPhI02Pcz-ZYTpu2qVBYtKuhE7lBmk0kUgbXRJiEgaCjRDsJt9K6akDCiDDkd7GuaLi2hzDj80LPjCpP5xRB6HO3rC5qhmcYyuzWGg1QSrdIrDWQABJwL412EiuFbzMuGaq_dQ8V98dNA9nSxLYUD-cO4o_vsR88fUC-wu/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.49%20(1).jpeg" width="240" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Şarkının dediği gibi., '' Bu serseri ayakkabılar, Newyork'un tam kalbinde, başıboş dolaşmak için can atıyor. Ve ben buranın bir parçası olmak istiyorum.'' </span></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İnsanı tüm kakafonisine, hızla akan zamanına, özgürlüğüne hiçbir sınır tanımayan insanlarına, mariguana kokan sokaklarına rağmen Newyork öylesine büyüleyici ki sizi tam kalbinizden yakalayıp esir ediyor kendine. Kendinizi koca bir şehrin üzerinde kral hissettiren uyumayan bir şehirde uyanınca, burada yapabilirsen, dünyanın her yerinde yapabilirsin hissine kapılıyorsun. Dönmek zorunda olmak, bir parçanı koparıp alan o koca şehri de, gittiğin yere taşıyor. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2oP1xv9-0PD9-F7gG9hvErwvzKivME7zO3bNHXnEcDSGhr79cG1P4913il1sEIZDzx_hZyCNEQevvqx2qcKMXSqqEAe5tJr279zFD-nbkgSKs9HxH2Qs7T0ASrIo8NPNrKwUhxAj4foQyrZ8GrUkQs1laAUyWZr_F9qv6AU_wkjfNf7lj_P1elLsM0yOc/s2048/FzEqrEoakAMgvua.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2oP1xv9-0PD9-F7gG9hvErwvzKivME7zO3bNHXnEcDSGhr79cG1P4913il1sEIZDzx_hZyCNEQevvqx2qcKMXSqqEAe5tJr279zFD-nbkgSKs9HxH2Qs7T0ASrIo8NPNrKwUhxAj4foQyrZ8GrUkQs1laAUyWZr_F9qv6AU_wkjfNf7lj_P1elLsM0yOc/s320/FzEqrEoakAMgvua.jpg" width="240" /></span></a></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sabahları güzel bir kahvaltıyla güne başlamak bütün günün koşuşturması için gereken enerjiyi sağlamak için gerekli. Günde en az 15000 adım atılacağı için kıyafetler ve ayakkabılar çok rahat olmalı. İlk gün <a href="https://www.mokyony.com/">Mokyo</a> isminde bir kore restoranına gidiyoruz. Mokyo Korece perşembe demekmiş. 2023 yılı için Newyork'daki en iyi 100 restoran içine girmiş. Üstelik Kyungmin Kay Hyun bir kadın şef. "Neden Perşembe?" derseniz Genel olarak hafta sonu Cuma günleri başlıyor ve bu da Perşembe gecesi planlarını belirsiz hale getiriyor. O nedenle bu belirsizliği bir tür heyecana dönüştürmek için Mokyo ismini vermek istemişler.</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlAZIJ1Oi8jCHbVcx7y-kIrfoevxdNP8ZrJW4q2XthKKcnT6ur2yujvu-gyxGQVNhThZ70wKIiaLJUhftWX-xfMbWlTABrNpVJd5SbnaedcfNLYgFyCokrgqW3_lpAtzOyryEIEX2DktZaPMAknsQLiJJHDiUhU3xuQmdI967IN7FBIA-U7JG5ewrQOxT3/s2048/FySe9lJXwAUKzPC.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlAZIJ1Oi8jCHbVcx7y-kIrfoevxdNP8ZrJW4q2XthKKcnT6ur2yujvu-gyxGQVNhThZ70wKIiaLJUhftWX-xfMbWlTABrNpVJd5SbnaedcfNLYgFyCokrgqW3_lpAtzOyryEIEX2DktZaPMAknsQLiJJHDiUhU3xuQmdI967IN7FBIA-U7JG5ewrQOxT3/s320/FySe9lJXwAUKzPC.jpg" width="240" /></span></a></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: inherit;"><span class="wixui-rich-text__text" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Seul'ün güneyindeki bir kıyı kenti olan </span></span><span class="color_11 wixui-rich-text__text" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Busan'dan g</span><span class="color_11 wixui-rich-text__text" color="rgb(var(--color_11))" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">elen okyanus lezzetlerini tattıktan sonra bizi bekleyen başka bir süpriz vardı. Sevgili David bu yıl tam 8 tane Tony ödülü alan ''Life of Pi'' müzikaline götürüyor.Yann Martel'in romanından uyarlanan Pi'nin Hayatı , Pasifik Okyanusu'nun ortasında bir cankurtaran sandalında mahsur kalan Pi adlı 16 yaşındaki bir çocuk ile bir Bengal kaplanının zamana ve doğaya karşı hayatta kalmak için birbirlerine güvenmeyi nasıl öğrendiklerini heyecanla ve hayranlıkla seyrettik.</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWLMJ0fL_4wuzs9tr7dpurB0q0r2SV507RY90PRae5zRhG2CNQBa3MSqUpRy7-S_YZ74OukO-oyuIhjChZfWPWwITSNIWMuNERAPE5Qp3vdnaGKp6GulYIktoyBMgvn_l3lIhdLxTxykP72cCt3esZZc3R5uCPp0MF5d4p-04Txo-jWkVBqaqpCFPDx_jJ/s2048/FyQhY65WAAIMHSv.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWLMJ0fL_4wuzs9tr7dpurB0q0r2SV507RY90PRae5zRhG2CNQBa3MSqUpRy7-S_YZ74OukO-oyuIhjChZfWPWwITSNIWMuNERAPE5Qp3vdnaGKp6GulYIktoyBMgvn_l3lIhdLxTxykP72cCt3esZZc3R5uCPp0MF5d4p-04Txo-jWkVBqaqpCFPDx_jJ/s320/FyQhY65WAAIMHSv.jpg" width="240" /></a><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span class="color_11 wixui-rich-text__text" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Bir başka müzikal 9 ödüllü şahane müzikleri ve esprileri ile bizi kahkahadan kırıp geçiren ayakta alkışladığımız müzikal <a href="https://youtu.be/Z01MSGmzGSc">The book of Mormon </a> idi.<br /><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidvkNS4eh7ON21DzjTnl1-4ySkG19QWZvlrxL8d3gggn4hql1rZ053nIrDUDidHQez--xyi0VyuAWUTTEG580fhHpFKIGQQtHVaijZBD6WHotW4Nlg4ojrqXiNmB_7hefLjOCZ5ePwWPmRO2q07KavQmHgicG7KgeEQ2waIyaYCjGbMD2YFIG7Dxy46iw8/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.49.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidvkNS4eh7ON21DzjTnl1-4ySkG19QWZvlrxL8d3gggn4hql1rZ053nIrDUDidHQez--xyi0VyuAWUTTEG580fhHpFKIGQQtHVaijZBD6WHotW4Nlg4ojrqXiNmB_7hefLjOCZ5ePwWPmRO2q07KavQmHgicG7KgeEQ2waIyaYCjGbMD2YFIG7Dxy46iw8/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.49.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Sonraki günlerde <span style="text-align: center;">Metropolitan Museum of Art ,</span><span style="text-align: center;">Solomon R. Guggenheim Museum</span><span style="text-align: center;"> , </span>Museum of Modern Art Moma ve American Museum of Natural History gibi pek çok müzeyi gezdik.Lincoln Center'da New York Philharmonic Orchestra konserine gittik. Benim gibi klasik müzik seven biri için jet lag durumu bile etki edemedi. Benjamin Britten'ın For sea interludes bestesini Peter Grimes'den John Luther Adams’ın Become Desert parçasının New York Premiere'ni izleme şansı bulduğum unutulmaz bir konserdi.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"> </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCP9Gf2OmBINhQx7GlXIUsiJQ0khmQpwIzQN44j5kTX7AR2Lz38p5nYDjlv02nx5mzndiGyoAXYichkFPb7oy8ZIk8aUVo-aJD9v-YE7_VDhIZpVpQLW4HYayuiIDJHhGeHMUx9tQc7MQYl-imeOG_MY2Oj5KYezqppBuR8-w5z5i6gZWvZDI58oZbbrwr/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.49.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCP9Gf2OmBINhQx7GlXIUsiJQ0khmQpwIzQN44j5kTX7AR2Lz38p5nYDjlv02nx5mzndiGyoAXYichkFPb7oy8ZIk8aUVo-aJD9v-YE7_VDhIZpVpQLW4HYayuiIDJHhGeHMUx9tQc7MQYl-imeOG_MY2Oj5KYezqppBuR8-w5z5i6gZWvZDI58oZbbrwr/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.49.jpeg" width="300" /></a><span color="rgb(var(--color_11))">Umberto Boccioni- Dynamism of succer Player - </span>Museum of Modern Art</div><div style="color: rgb(var(--color_11));"><span color="rgb(var(--color_11))"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF3qbAtWnmY1v7ILY-AJQGhj93EhC61VJeXFOjcuvWzvULz_Ye3VY_G4ipUrCFaKBxGf-5v4v48AMnXAcIliwbZL5_MJJyq_qmX84rCxFS7jiOKNBGJPgj7Uz3J49v3dfbr1c4kwV6vY_in2Nuw9PpGmSEUkJHtP60kvgF2ctX5NDNKyxxI_NIBLX85QAp/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.51.jpeg" style="color: rgb(var(--color_11)); margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhF3qbAtWnmY1v7ILY-AJQGhj93EhC61VJeXFOjcuvWzvULz_Ye3VY_G4ipUrCFaKBxGf-5v4v48AMnXAcIliwbZL5_MJJyq_qmX84rCxFS7jiOKNBGJPgj7Uz3J49v3dfbr1c4kwV6vY_in2Nuw9PpGmSEUkJHtP60kvgF2ctX5NDNKyxxI_NIBLX85QAp/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.51.jpeg" width="300" /></a><span color="rgb(var(--color_11))">Benny Andrews- No more game 1970</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Museum of Modern Art (MoMA) </div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiM3_ez_opqgG_61cV1JwMyEgYfkFivRvLad0oAnq4y9ddbCvOmTUrUDNOQa3NE1dzmZFO7xoQaYp0zCc-RuM95TznZaz8aLmRh2BKSd_daJFx_PGB4IRLu5QIbqs7dEpCOM33BijrsSG58uwh-uLsP7SYGlZwcVr-Md0cs8ln0oFqgNYK8VzLHsNbn7-Tu/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.46.jpeg" style="color: rgb(var(--color_11)); margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiM3_ez_opqgG_61cV1JwMyEgYfkFivRvLad0oAnq4y9ddbCvOmTUrUDNOQa3NE1dzmZFO7xoQaYp0zCc-RuM95TznZaz8aLmRh2BKSd_daJFx_PGB4IRLu5QIbqs7dEpCOM33BijrsSG58uwh-uLsP7SYGlZwcVr-Md0cs8ln0oFqgNYK8VzLHsNbn7-Tu/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.46.jpeg" width="300" /></a>Sarah Sze Fifth Season, 2021 Guggenheim Museum</div><br /><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both;"><span style="color: #eeeeee;"><a href="https://www.metmuseum.org/exhibitions/a-line-of-beauty">Karl Lagerfeld: A Line of Beauty</a> -- </span><u>Metropolitan Museum of Art</u></div><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11));">May 5th - July 16th, 2023</div><div style="color: rgb(var(--color_11));"><br /></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglhz0SH_hx3kP3YfUAsBVs3iAfCmFamebFjHHll4eG7878kJI0D9hzrok2UBNC2JEPMhXMM19ml4lRb5vdusYiYNfiEB3kWu1IgcQWxq8fhbkMBSdH71YyJy5VRwmHLowvPInaO6QYohYZSn_-PCuatyQ3Kp4TBfIYVhpzDUQQP6dZbdiQtlU6gY_b55vu/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.36%20(2).jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglhz0SH_hx3kP3YfUAsBVs3iAfCmFamebFjHHll4eG7878kJI0D9hzrok2UBNC2JEPMhXMM19ml4lRb5vdusYiYNfiEB3kWu1IgcQWxq8fhbkMBSdH71YyJy5VRwmHLowvPInaO6QYohYZSn_-PCuatyQ3Kp4TBfIYVhpzDUQQP6dZbdiQtlU6gY_b55vu/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.36%20(2).jpeg" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgY45yX4kmgOYIfQctHi8pFkXUUE2Rre6OPMltcQ7SFHayEVphW3BIuM73doPcX6mSfsrXXaAIAB7tJPvM4oknDIlBg_OPGZz3B4-iVU3_hHe-m4JOm0j0hcHZugpKlXQlw3bp5fubXluRcg9kbshorJjMIE__rpt3-jCCOj9RNvibayqNfQSHPL1-R9h4g/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.36%20(1).jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgY45yX4kmgOYIfQctHi8pFkXUUE2Rre6OPMltcQ7SFHayEVphW3BIuM73doPcX6mSfsrXXaAIAB7tJPvM4oknDIlBg_OPGZz3B4-iVU3_hHe-m4JOm0j0hcHZugpKlXQlw3bp5fubXluRcg9kbshorJjMIE__rpt3-jCCOj9RNvibayqNfQSHPL1-R9h4g/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.36%20(1).jpeg" width="240" /></a></div><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><br /></div><br /><br /><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFbOUe16kSzWlIkJ9VUjdpJFprVYVBFquTdcql7c6Jc2SRAOXW2SdAp4FZl7-pCUP2hj2jj0soS9bLfbo8LdTFWzcAw9HmQ91iH5IQGf3HAX4Ub7uX2uYMYXb9dUzMBQGcrpbj10vOwXlc3hsAq4-vuHnRie9hSCf9w23kuDZazJmns5bg_T957e9L4c9g/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.36.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFbOUe16kSzWlIkJ9VUjdpJFprVYVBFquTdcql7c6Jc2SRAOXW2SdAp4FZl7-pCUP2hj2jj0soS9bLfbo8LdTFWzcAw9HmQ91iH5IQGf3HAX4Ub7uX2uYMYXb9dUzMBQGcrpbj10vOwXlc3hsAq4-vuHnRie9hSCf9w23kuDZazJmns5bg_T957e9L4c9g/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.36.jpeg" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmWOQgl_i6pBvRj1-SwOinMD5bMktIBbljY7yyJcEfp_SidYqfWZNixO2fNvVFLlGXyjxTJHTK6v-BQ_D5QSXg6E25Ap3z1cTd0Ctp66LDY6efGUqKhyubdkKrKAA3drLSVqwOcwT2x2dBDMwGxH-E8HiWd8BdfQNVYohysTfuQ3EOwB5uQvza8I3FLCbI/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.39.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmWOQgl_i6pBvRj1-SwOinMD5bMktIBbljY7yyJcEfp_SidYqfWZNixO2fNvVFLlGXyjxTJHTK6v-BQ_D5QSXg6E25Ap3z1cTd0Ctp66LDY6efGUqKhyubdkKrKAA3drLSVqwOcwT2x2dBDMwGxH-E8HiWd8BdfQNVYohysTfuQ3EOwB5uQvza8I3FLCbI/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.39.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; color: rgb(var(--color_11)); text-align: left;"><br /></div><a href="https://youtu.be/BdHpql-5qRs">Van Gogh’s Cypresses</a>(Metropolitan Museum of Art)<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEDB8GajfUE3i_b0xvND9Z5tteyOPXuubGdJmYMHQyi5K4d_2uYGJowAF82su33v2Eg7WR_4NIRWctVlwe7JLGacKKXwPqh21pn1wec_GvKKKHI_hsc7xiywzd3cL8JDIvGpqqSpUb7-pH_tb_-Ct4U5G2Yhw2toQY9i0QeEyMyHErJ-ZCa7LPrfGSBPpS/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.39%20(1).jpeg" style="color: rgb(var(--color_11)); margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEDB8GajfUE3i_b0xvND9Z5tteyOPXuubGdJmYMHQyi5K4d_2uYGJowAF82su33v2Eg7WR_4NIRWctVlwe7JLGacKKXwPqh21pn1wec_GvKKKHI_hsc7xiywzd3cL8JDIvGpqqSpUb7-pH_tb_-Ct4U5G2Yhw2toQY9i0QeEyMyHErJ-ZCa7LPrfGSBPpS/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.39%20(1).jpeg" width="240" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_FeZC5DASiM7GwNeo7f8gFE1aA4fCd2kv1kmujfDDIvNZs6NJCS1jfzkZ3PYsTu1rMzQDKlGNlr542ksBOe1_ClGqvT4-K45CzoI3gdB2MiDLgx2X8cpJqZHLq4Y9B2-Gtat-dtacLpa2MJ0lOwuRWTyQATMyd_YqyUYsbZunGAW2jd5GEyUG6deDXZJP/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.40.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_FeZC5DASiM7GwNeo7f8gFE1aA4fCd2kv1kmujfDDIvNZs6NJCS1jfzkZ3PYsTu1rMzQDKlGNlr542ksBOe1_ClGqvT4-K45CzoI3gdB2MiDLgx2X8cpJqZHLq4Y9B2-Gtat-dtacLpa2MJ0lOwuRWTyQATMyd_YqyUYsbZunGAW2jd5GEyUG6deDXZJP/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-14%20at%2005.33.40.jpeg" width="240" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div></div></div><br /><br /></div></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0IalZ2gWU_6kKdttw-6ysxLsxuLdzA5tlQ16qSrIy5cp_7Qym5zXdChNn_AWLNZZ7tIKUqDXwg4Qfk3W1LqlgOF04v5KmMOtW-Sogj14Fj-dTMU9XrBRZUz6E_NgcSJiguVFUoRm8QpBrIF2ehQi9saJjKQ5KG88f6d74GIZjgIDBQF5n6KvzHkbVlaBG/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.54.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0IalZ2gWU_6kKdttw-6ysxLsxuLdzA5tlQ16qSrIy5cp_7Qym5zXdChNn_AWLNZZ7tIKUqDXwg4Qfk3W1LqlgOF04v5KmMOtW-Sogj14Fj-dTMU9XrBRZUz6E_NgcSJiguVFUoRm8QpBrIF2ehQi9saJjKQ5KG88f6d74GIZjgIDBQF5n6KvzHkbVlaBG/w300-h400/WhatsApp%20Image%202023-06-18%20at%2004.32.54.jpeg" width="300" /></a>Smalls'da ve The Roxy'de jazz dinledik .</div><br /><span color="rgba(0, 0, 0, 0)"> </span></span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span class="color_11 wixui-rich-text__text" color="rgb(var(--color_11))" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha97rVOIpQ1CUA7btnaBiKsfwnJul4HZhzixXDoImZGHm3NNJbBpgOPJdlevMC6OPTb84domCZz4zoIECveYu-fGZUYCeH2w3Yzz5gNEWoNBOv-cfF8u_5hwvLQ5GyPR026hVMbSBMtpLZMv4XzNWSxDIo5mBzDwVRgM-Y_-8lH1P2EApqbb_O8gwa7wId/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-10%20at%2023.09.45.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha97rVOIpQ1CUA7btnaBiKsfwnJul4HZhzixXDoImZGHm3NNJbBpgOPJdlevMC6OPTb84domCZz4zoIECveYu-fGZUYCeH2w3Yzz5gNEWoNBOv-cfF8u_5hwvLQ5GyPR026hVMbSBMtpLZMv4XzNWSxDIo5mBzDwVRgM-Y_-8lH1P2EApqbb_O8gwa7wId/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-10%20at%2023.09.45.jpeg" width="240" /></a></span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPpeDr72WkeDc6Iv3bhlGwpYO-d90bwM9QOPOElL4DZtmZQ0qcj1PJ63iutzFgxAByxx4T90PuPaLNJrFnuY7zpmpZ8sCJm6OC1TOQb9uBfUP0xUoUrtvnl3NZC33Oik2f9m_4thz2187Mlr9tAQqQGIokPzf9gZcNeDAf53fb8jZ71EXTaTNMPvZNvBdv/s2048/WhatsApp%20Image%202023-06-10%20at%2023.09.44.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPpeDr72WkeDc6Iv3bhlGwpYO-d90bwM9QOPOElL4DZtmZQ0qcj1PJ63iutzFgxAByxx4T90PuPaLNJrFnuY7zpmpZ8sCJm6OC1TOQb9uBfUP0xUoUrtvnl3NZC33Oik2f9m_4thz2187Mlr9tAQqQGIokPzf9gZcNeDAf53fb8jZ71EXTaTNMPvZNvBdv/s320/WhatsApp%20Image%202023-06-10%20at%2023.09.44.jpeg" width="240" /></a></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yaklaşık 250 hektarlık bir alana kurulu olan bahçe, bir milyondan fazla canlı bitkiye ev sahipliği yapmakta olan <a href="https://www.nybg.org/">New York Botanical Garden</a> 'da doğayla başbaşa harika bir gün geçirdik.</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Newyork City dünyanın en büyük doğal limanlarından birinin üstüne kurulmuş bir şehir. New York Borough, Manhattan, Brooklyn, Queens, The Bronx, Staten Adası olmak üzere 5 borough dan oluşuyor. 1898 yılında tek şehir olarak birleştirilmiş bu şehrin şimdilerde üzerine binen yapıların aşırı yükü nedeniyle zaman içinde suya gömülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu söyleniyor </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Times Square, Statue of Liberty, Brooklyn Köprüsü, Empire State Binası, Central Park, Rockefeller Merkezi, Chrysler Binası, Grand Central Terminal, Fifth Avenue, Madison Square, Garden United Nations HQ, Wall Street, Aziz Patrik Katedrali, 1 World Trade Center, Ellis Adası, Çin Mahallesi, SoHo, Harlem, Broadway, Brooklyn, Williamburg </span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">ve daha sayamadığım pek çok değişik yer ve güzellikleriyle Newyork'un her köşesi ayrı ayrı heyecan uyandıran, gezmeye yorulmaya doyamacağınız bir şehir. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;">Onca güzel günün ardından, gezdiğim gördüğüm yediğim içtiğim her şeyi, her anını mutlulukla hatırlayacağım anılarımı </span><span style="font-family: trebuchet;">bavuluma yerleştirip </span><span style="font-family: trebuchet;">aklımda ve yüreğimde Newyorktan bir parça taşıyarak geri</span><span style="font-family: trebuchet;"> döndüm, </span></span></div><p></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-73686748200532005142023-03-08T05:32:00.008-08:002023-03-08T05:37:02.267-08:00İnsan Ömrü <br /><br /><span style="font-family: trebuchet;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnshs_sjV6tcfYiszzKEcd9Tu6f0FsqVT0_jebWRcSbwHmM6vbNunftkABXVWW2A7T2QVtFMDba1yYF-6F1rE8CbD-IyaqCYj24sJ4lFxHBsGIrW_x5wZWbl16q6eBfA49mgrmVs7ff10Ihni5r4srcN0TdeA4hatmVJd48a1FhKaI4QdrAC6BtrQziA/s4160/509.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4160" data-original-width="3120" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnshs_sjV6tcfYiszzKEcd9Tu6f0FsqVT0_jebWRcSbwHmM6vbNunftkABXVWW2A7T2QVtFMDba1yYF-6F1rE8CbD-IyaqCYj24sJ4lFxHBsGIrW_x5wZWbl16q6eBfA49mgrmVs7ff10Ihni5r4srcN0TdeA4hatmVJd48a1FhKaI4QdrAC6BtrQziA/w300-h400/509.jpg" width="300" /></a></div><br /><br /><span style="font-size: medium;">Virginia Üniversitesi’nde bir güneş saati üzerinde şöyle yazılıdır:</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><span style="font-size: medium;"> “Zaman, bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, sevinenler için çok kısa ama sevenler için sonsuzdur. Saatler uçar, çiçekler solar, yeni günler, yeni yollar geçer gider, sevgi kalır.”<br /><br />Güneş, Samanyolu'nun etrafındaki tam bir turu 255 milyon yılda gerçekleştirir. Bir insanın dünyadaki ömrünü 65 yıl olarak kabul edersek, güneşin samanyolu'nun etrafında dolaştığı süreye de bir yıl dersek, insan ömrü güneş saati ile sadece <b>8 saniyedir. </b><br /><br />Bana öyle geliyor ki yaşlanma, insanın yaşının ilerlemesi değil, duyarlılığın kaybolması demektir. Yani yaşlanma fiziksel değil ruhsaldır. H</span></span><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;">er canlı gibi insanın yaşamı da doğumla başlayıp ölümle sonuçlanan lineer bir çizgi üzerinde ilerler. Hiçbir istisna olmadan. Biz bu çizginin sonuna yaklaşmış olsak dahi yaşam yeni gelenler için akmaya devam edecek . Bu gerçeği kabullenerek yaşamak, yaşamdan keyif almamızı, acısıyla tatlısıyla yaşamın hakkını vermemizi sağlar. </span><span style="font-family: trebuchet;">Alan Weisman'</span><span style="font-family: trebuchet;">"Başına ne gelirse gelsin, yarası ne kadar derin olursa olsun devam edebilecek, yenilenebilecek, daima değişen, muazzam, canlı varoluşun bir parçası olduğumuzun farkına varmak bana büyük bir huzur veriyor." der. O huzur yaşamın özünde saklıdır.<br /><br />Koca bir yaşı geride bırakırken hep düşünürüm, Aynada gördüğüm ben benmiyim, Kırlarda koşturan, bir çift kırmızı ayakabıyla mutlu olan, Aşık olan, Aldatan, aldatılan , başaran yenilen, seven nefret eden, hayallerindeki erkekle evlenen, iki harika canlıyı dünyaya getiren, anne olan, acıların en acılarını, sevinçlerin en sevinçlerini yaşayan ben ben olarak kaldığım halde, bugün ben bir başkası mı oldum? </span></span><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Zaman zaman yaşamın dışına çıkıp pencere kenarında oturup yaşamı, yaşayanları seyrediyormuş gibi hissediyorum. Dünyanin dümeni elimden alınmış, zaruri mutluluklar ararken buluyorum kendimi. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;">Şundan eminim ki, yaşam çizgisi ileriye doğru akar ama onu anlayabilmek için geriye doğru bakmak gerekir. Sanırım yaşlılığı değerli ve anlamlı kılan da hayatı erdemli bir şekilde sürdürmektir. <br /><br />Seneca'nın dediği gibi ''Meyvelerin sezonu biterken en lezzetli hale gelmesi ya da gençliğin en güzel zamanlarının biterken tadına varılması gibi yaşlılık da yaşamın bitimine doğru en güzel zamanıdır''</span><br /><br /></span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-pP9NfahdQ7qJK9QwsOZOp_t5L8y8dFyy0ozDzu9i5tlnEGND2Bt6O8ccRUvO7fhvipgloeNat8nCmtEkXRx1zDV6-kuMMQmU9exbv0aT4vtV_w7TbOjK8SlXW_wMbxwlanp8jzY5rJteP3Hu9CfHZr45uo5SJpC_7CZM_xa89qhDJrw6IRLdNNi_sw/s2816/DSC03217.JPG" style="font-family: trebuchet; margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1872" data-original-width="2816" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-pP9NfahdQ7qJK9QwsOZOp_t5L8y8dFyy0ozDzu9i5tlnEGND2Bt6O8ccRUvO7fhvipgloeNat8nCmtEkXRx1zDV6-kuMMQmU9exbv0aT4vtV_w7TbOjK8SlXW_wMbxwlanp8jzY5rJteP3Hu9CfHZr45uo5SJpC_7CZM_xa89qhDJrw6IRLdNNi_sw/w640-h426/DSC03217.JPG" width="640" /></a></div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-37812319844351718892022-12-26T01:06:00.002-08:002022-12-26T02:33:56.358-08:00Bizim Dünyamız<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjYIO3L9Xnb5aEJlC77YOQVxYibfoHOB-ZjN-VAQnYhBuhjfBpNiGyViQIbu19m3YvfBZ2sAlRiT-YwqCsTW4zJlv02cr-BTrR9itxdzG7sUG0uP5ClloDkqj4xq47uGRoINd0OBYUrx9G8HdLRHs5zRxKz4o5_KFxGgGgmo_2zfNUHGo0oOOjm6kFWVA" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="657" data-original-width="1000" height="421" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjYIO3L9Xnb5aEJlC77YOQVxYibfoHOB-ZjN-VAQnYhBuhjfBpNiGyViQIbu19m3YvfBZ2sAlRiT-YwqCsTW4zJlv02cr-BTrR9itxdzG7sUG0uP5ClloDkqj4xq47uGRoINd0OBYUrx9G8HdLRHs5zRxKz4o5_KFxGgGgmo_2zfNUHGo0oOOjm6kFWVA=w640-h421" width="640" /></a></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div style="text-align: center;"><span> </span>"Yeryüzüne düşen yağmur damlası bir anda yok olur. Ama bir şekilde hala oradadır, toprak tarafından emilse de bir başka formda hala oradadır. Buharlaşsa da hala orada, havadadır. Buhar haline gelir, bir yağmur damlası olarak onu artık göremezsiniz ama bu orada olmadığı anlamına gelmez. Bir bulut hiçbir zaman ölmez. Bir bulut, yağmur, kar veya buz olur ama bir hiç olamaz."</div></span><p></p></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCsVJGL3ggQzXj3Rhj55n6QY2lta95eld5DHhpK_FqZ2ktGC5S5J_eZp00ouP0CG1YD-Z5V2ereHCu_pGDCdU7r29eHf9fSZP8lo9bpawS4WAg9rFm1IQivgemGq3codCCkLSYDe-IUjs0_4Fu7Rijnox2rE1Jci8NmMcanxyWFSOv6mA55m_AQyTa6w/s2048/Fk2LEEHWIAEQiJp.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCsVJGL3ggQzXj3Rhj55n6QY2lta95eld5DHhpK_FqZ2ktGC5S5J_eZp00ouP0CG1YD-Z5V2ereHCu_pGDCdU7r29eHf9fSZP8lo9bpawS4WAg9rFm1IQivgemGq3codCCkLSYDe-IUjs0_4Fu7Rijnox2rE1Jci8NmMcanxyWFSOv6mA55m_AQyTa6w/w300-h400/Fk2LEEHWIAEQiJp.jpg" width="300" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div></div><div style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">"Bir portakal ağacına baktığımızda, mevsimden mevsime yaşamını güzel yeşil yapraklar, hoş kokulu tomurcuklar ve tatlı portakallar vererek geçirdiğini görürüz. Bunlar bir portakal ağacının yaratabileceği ve dünyaya sunabileceği en iyi şeylerdir."</span></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;"> Peki ya hiç düşündünüz mü siz bu dünyaya neler sunabiliyorsunuz?</span></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"> </div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-5733082320776089322022-04-23T14:58:00.015-07:002022-12-26T02:29:44.957-08:00Bahar Döngüsü<span style="background-color: white;"><b><br /><br /><a href="#"><br /><div style="text-align: center;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivRVc9b_CsipBtIMYXDAwo0sCu3eQSJJiUIAGENp0C76K8Et2jrPGlsnKVliIiJCPkusG3QVAV6q-RlpKkL973SqNhrdFGIrxY9Ov1m3WlVr906hOwtXiGdvFAtxIpgCt6jv7b0WS7F7wsidUHvY4M1UdQPzx_R98B26Bc6HIeiFT1sYGlu-2UoPLd8A/w480-h640/WhatsApp%20Image%202022-04-23%20at%2016.06.15%20(1).jpeg" style="background-color: transparent;" width="480" /></div></a></b></span><div><a href="#"></a><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'ne (NOAA) göre, dünyanın güneşe doğru eğim açısıyla tanımlanan astronomik bahar, ekinokslara ve gündönümlerine dayanır. İlkbahar genellikle bahar ekinoksu ile yaz gündönümü arasındaki dönem olarak kabul edilir .<br />Ekinokslar, yıl içinde gece ve gündüzün neredeyse eşit olduğu günlerdir . Her takvim yılında biri ilkbaharda, diğeri sonbaharda olmak üzere iki ekinoks vardır. <br />İlkbahar veya sonbahar ekinoksu, Kuzey Yarımküre'de 20 Mart civarında ve Güney Yarımküre'de 22 Eylül civarında meydana gelir. Bu nedenle, Kuzey Yarımküre'de astronomik bahar 21 Mart'tan 21 Haziran'a kadar uzanırken, Güney Yarımküre'de 21 Eylül'den 21 Aralık'a kadar uzanır, ancak tarihler yıldan yıla biraz değişebilir.</span><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX3N-59CCBqBpaU0HOAYxGLBaOMfrt1KI1sjqN0rIu19Gcoqgl5NarJNlfXKqPV5Z9ZT9gfrSyU2fELGsWA1p2s6QwakKVU8MsKdwjvxnZrObZlNqkmj5dTAQ3A5VYFgGPB6LH3vPnUUMmqZxk-U0lUUmmEEhroHaLallXM4kJxhEYRZ_V10yqdFNkhg/s2048/WhatsApp%20Image%202022-04-23%20at%2016.10.31%20(1).jpeg" style="clear: right; float: right; font-family: trebuchet; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><span style="color: black;"><b style="background-color: white;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX3N-59CCBqBpaU0HOAYxGLBaOMfrt1KI1sjqN0rIu19Gcoqgl5NarJNlfXKqPV5Z9ZT9gfrSyU2fELGsWA1p2s6QwakKVU8MsKdwjvxnZrObZlNqkmj5dTAQ3A5VYFgGPB6LH3vPnUUMmqZxk-U0lUUmmEEhroHaLallXM4kJxhEYRZ_V10yqdFNkhg/w300-h400/WhatsApp%20Image%202022-04-23%20at%2016.10.31%20(1).jpeg" width="300" /></b></span></a><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><b style="background-color: white;"><br /></b></span><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Pek çok uygarlık tarih boyunca baharın dönüşünü, doğanın çiçek açmasını veya ilkbahar ekinoksunun yükselişini kutlamak üzere değişik ritüeller geliştirmişlerdir.<br /><br />Astrolojiye olan ilgileriyle bilinen İnka'ların İlkbahar ve Sonbahar Ekinokslarında, güneşin tam tepeye geldiği öğle saatinde toplanarak, 25 metre boyundaki Kukulkan Piramidi’nin üzerindeki gölgelerin bir yılan gibi gözükmesini izleyerek baharın gelişini kutladıklarını, Meksika’daki Antik Maya yerleşimi Chichen Itza kalıntılarından öğreniyoruz. Normalde piramidin basamaklarının köşeli gölgesinin yansıdığı alanlar, ekinoks günlerinde dalgalı bir gölge görüntüsü oluşturuyor ve bu olaya “Güneş Yılanının Dönüşü” adı veriliyordu.</span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /><br /><br /><div style="text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJOsrA027HwcJR0bHVBBS8Gr_fFGxAd6TUNTY3pJ3_kD6uDjRP2D82SI91MD91Ey7RVZrcx6dC5veHZZlQtYIFvnF4lKUbiV_IbHhu4lUM21AqrE5R0cHtG-Xrf25aeez3tYsBKUmotx7-05YETQ98X7Um9Q716xCGV5C1QF41kD-hefdY34ttVtoFjg/s1600/WhatsApp%20Image%202022-04-23%20at%2014.40.20.jpeg" style="clear: left; float: left; font-weight: bold; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJOsrA027HwcJR0bHVBBS8Gr_fFGxAd6TUNTY3pJ3_kD6uDjRP2D82SI91MD91Ey7RVZrcx6dC5veHZZlQtYIFvnF4lKUbiV_IbHhu4lUM21AqrE5R0cHtG-Xrf25aeez3tYsBKUmotx7-05YETQ98X7Um9Q716xCGV5C1QF41kD-hefdY34ttVtoFjg/w300-h400/WhatsApp%20Image%202022-04-23%20at%2014.40.20.jpeg" width="300" /></a><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div>Druid ve paganlar için kutsal kabul edilen İngiltere’deki Stonehenge kalıntıları da ekinoks günleri için önemli bir buluşma mekânıydı. Paganlar günümüzde de ilkbaharı karşılamak için ekinoks ve gündönümlerinde bir araya gelerek ritüellerle, şarkılarla bu günü kutlamaktadırlar.</span></div></span></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div>Arnavutluk, yine pagan köklerinden gelen Dita e Verës'i 14 Mart'ta kutlar. Bir zamanlar Arnavut dağlarının doruklarına hac ziyaretleri yapılır ve burada Güneş Tanrısı'na bereketli bir yıl için dualar sunulurdu.<br /></span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">M.S. 2. yüzyılda yazılmış Pers kaynaklarında ilk kez adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yeni yılın ilk günü olarak da kabul edilir. Nevruz’un kelime anlamı da ‘yeni gün’dür. Dünyanın pek çok yerindeki çeşitli halklar tarafından kutlanan bahar bayramında büyük ateşler yakılır, çeşit çeşit yemekler pişirilir, şarkılar söylenir, danslar edilir gül ağacına dilekler asılır ve gün sonunda büyük ateşin üzerinden atlanarak yeni yıla merhaba denilir.<br /><br />Japonya'da baharın gelişini simgeleyen kiraz ağaçlarının çiçek açması önemli bir ulusal olaydır. Hanami veya kiraz çiçeği izleme ritüeli, festivaller ve toplantılar düzenlenir. Sakura denilen Kiraz çiçekleri , Budizm'de önemli bir tema olan yaşamın geçiciliğini sembolize eder.</span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></span><div><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></span><span style="clear: left; float: left; font-size: x-small; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1536" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCYvYmoT6v870b8zKqYITQWgevN5y6dXKNy2PgLEF2JZXgND11LgmUN7fRbcUm8jwwi8yuhaJ14ybKo-xqGQ0soX2h4_U4izKMUn-2ArxVQv6JEypBLQndTn-jf3JAeEMsMvGMjp1nPuUz3NidiLNzLBDgU4LnqTSsOuRxspom9SFkQMXK4KPvaJb8Sg/w300-h400/WhatsApp%20Image%202022-04-23%20at%2016.10.31.jpeg" width="300" /></span></span></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yahudi inancında, Yahudi halkının Mısır'a kölelikten kurtulduğu anı simgeleyen Pesah, Fısıh veya Hamursuz Bayramı, kuzey bahar ekinoksundan sonraki ilk dolunayda kutlanmaya başlar ve yedi gün sürer.</span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /><br /></span></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Güçlü bir Hıristiyan geleneğine sahip birçok ülkede bahar, İsa Mesih'in dirilişini ve fiziksel ölüm üzerindeki zaferini kutlayan Paskalya ile işaretlenir. Paskalya olarak bildiğimiz Hristiyan bahar bayramının kökenleri Ostara’ya dayanmaktadır. Orta Avrupa Pagan inancında, Germenlerin Ostara, Eostre ya da Eastre olarak adlandırdığı bereket, bahar ve şafak tanrıçasının ilkbahar ekinoksunda yeniden canlandığına inanılırdı. Genç bir bakire kadın olarak simgeleştirilen Ostara, gençliği, güzelliği, tazeliği, üretkenliği ve bereketi temsil ederdi. Pagan inancında “Yıl Çarkı” olarak adlandırılan döngüdeki 8 bayramdan biri olan Ostara, üremenin ve bolluğun sembolü olan yumurtalarla, rengârenk yiyecekler ve tatlılarla kutlanırdı. Pagan inancının gün geçtikçe gücünü kaybetmesi ve Hristiyanlık tarafından yasaklanmasından sonra, Ostara Bayramı da Hristiyanlar tarafından sahiplenildi ve Easter adını alarak kutlanmaya başlandı.</span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /><br /></span></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Londra'daki Barnet ve Southgate College'dan antropolog Cristina De Rossi, Paskalyanın, çok daha eski bir doğurganlık ve yeniden doğuş kutlaması olan Kelt Ostara festivalinden türetilmiş olduğunu, tavşanların ve yumurtaların doğurganlığın ve üremenin simgesi olduklarını belirtir.<br /></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br />Yıl çarkı güneşe göre belirlenen dört festivali (Kış Gündönümü, Bahar Ekinoksu, Yaz Gündönümü, Sonbahar Ekinoksu) ve 4 mevsimsel festivali (kutlama ya da önemli bir mevsim değişikliğini belirtme) içeren Wicca hareketi ve Neo-Paganizm'in sekiz Sabbatı'nın (dini festivaller) sembolüdür. Günümüz Wiccanlarının (Wicca inancını benimsemiş kimseler) öne sürdüğünün aksine, antik yıl çarkının, şu anki şeklindeki gibi olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ancak kutlamalar şimdi çoktan kayıp olan başka bir isimle bilindiyse bile, binlerce yıl önceki Keltlerin bu önemli çark olaylarının festivallerini kutladığı açık.<br /><br />Antik Kelt kültüründe, geçmişteki birçoğu gibi zaman döngüsel olarak görülür. Mevsimler değişti, insanlar öldü, ancak hiçbir şey sonunda asla yok olmadı çünkü her şey tekrarlayan doğal bir döngü içerisinde -o ya da bu şekilde- geri döndü. Modern dünyada zaman lineer olarak kabul edilse de, yaşamın döngüsel doğası kabul görmeye devam eder. Günümüz modern yıl çarkı ilk kez akademisyen ve mitoloji uzmanı Jacob Grimm (1785-1863) tarafından 1835'teki Teutonic Mythology çalışmasında ileri sürülmüştür ve Wicca hareketi tarafından 1950'ler ve 1960'ların başlarında bugünkü şeklinde düzenlenmiştir. Çark aşağıdaki kutsal günleri içerir (birçok tarih yıldan yılda esnektir):<br />Samhain (31 Ekim)<br />Yule (20-25 Aralık)<br />Imbolc (1-2 Şubat)<br />Ostara (20-23 Mart)<br />Beltane (30 Nisan-1 Mayıs)<br />Litha (Haziran)<br />Lughnasadh (1 Ağustos)<br />Mabon (20-23 Eylül)<br /><br />Bu 8 festival yılın döngüsel değişiminde nelerin kazanıldığına ve nelerin kaybedildiğine kişinin dikkatini çekmek için tasarlanmıştır. Antik Mısır medeniyetindeki (ve diğerlerindeki) gibi, Keltler nankörlüğün insanı daha sonra hoşnutsuzluğun karanlığı, kibir, içerleme ve kendine acımaya yönelten “günah kapısı” olduğuna inanırlardı. Bir yıl içerisinde kişi neleri kaybettiğinin yanı sıra nelerin verildiğine şükran için durup düşünerek fakat zihninde hala değer vererek dengeyi sağlar.</span></div></div></div></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kaynak:https://www.worldhistory.org</span>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-30332842741874145752021-12-09T10:35:00.006-08:002021-12-09T10:36:50.891-08:00Lotus<div style="text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhOpUQRd2uzHAraWOIXaxZyOlaPbN0s2AijYSMKJC6Ovt7Ql-ddRpOyJT5lG-X_DUH8fO3voePEgtbLurQnc19tu-x1JTarXwMVI7mxa90NoWuCww6gwrtF6HqW4_4aVWXGaqcW3yhk-ui041L43VquGe_pQhgLuqLMDdsCSHjDn5e5t4bPp8HocvDPqw=s1288" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1288" data-original-width="966" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEhOpUQRd2uzHAraWOIXaxZyOlaPbN0s2AijYSMKJC6Ovt7Ql-ddRpOyJT5lG-X_DUH8fO3voePEgtbLurQnc19tu-x1JTarXwMVI7mxa90NoWuCww6gwrtF6HqW4_4aVWXGaqcW3yhk-ui041L43VquGe_pQhgLuqLMDdsCSHjDn5e5t4bPp8HocvDPqw=s320" width="240" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Lotus</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">Tuval üzerine yağlıboya @ Aralık2021</div><br />Lotus mitolojide kutsal olarak nitelenen yeniden doğuşu, insanı ve varoluşu simgeleyen bir çiçektir. Mitin alegorisine göre Tanrı Vishnu Hindistan krallarından birinin oğlu olan Siddhartha'nın bedeninde yeniden dünyaya gelir. Siddhartha daha doğar doğmaz yürümeye başlar ve bastığı her yerde lotus çiçekleri açar. Lotus çiçeğini kutsallaştırarak, bu ç,içeğin Siddhartha'nın büyüdükçe kazanacağı gücün ve bilgeliğin simgesi olarak kabul ederler.</div><div style="text-align: left;"><span style="background-color: white; font-family: trebuchet;"></span></div><br /><br />Tanrı Vishnu, Hindu ve Buda geleneklerinin çatıştığı bir dönemde dünyaya gelir. Lotus çiçeğinin su yüzeyinde tertemiz kalması gibi insanların dünyada kalması gerektiğine inanan bir felsefe geliştiren Tanrı, yoga adında bir ibadet ve meditasyon yöntemi geliştirerek insanları kriz döneminden kurtarır. Hatta Hindu inanışına göre ölen insanların ruhlarının lotus çiçekleri üzerinde yaşadığı rivayet edilir. Bu anlamda lotus, ruhun saflığını ve arınmışlığını temsil eder. Çamur içinden uzayarak ışığa ulaştığı noktada çiçek açan Lotus, reenkarnasyon ve ölümsüzlüğün simgesi olur. Bu yükseliş aynı zamanda ruhun yükselişini de açıklar.Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-74864787269550492982021-07-06T05:41:00.013-07:002021-07-06T06:10:16.539-07:00Ben ve İçimdeki Chiaroscuro<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyrSWCGXAB7H8SO41EJlYVnE1aOw0kDi5jWs9_6aif35CdEZQOyJNgJ4XFMRtRyjpq8LOWb6CZEWnI7FDjfhm4JX5P_RqvcOokQNuc__HUSAxPSnaJN82gvRF7IAjPdtoyzfmj8q0l8Y_a/s1599/WhatsApp+Image+2021-07-06+at+10.09.02.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1599" data-original-width="1129" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyrSWCGXAB7H8SO41EJlYVnE1aOw0kDi5jWs9_6aif35CdEZQOyJNgJ4XFMRtRyjpq8LOWb6CZEWnI7FDjfhm4JX5P_RqvcOokQNuc__HUSAxPSnaJN82gvRF7IAjPdtoyzfmj8q0l8Y_a/w282-h400/WhatsApp+Image+2021-07-06+at+10.09.02.jpeg" width="282" /></a></div><br /><p></p><p></p><div style="text-align: center;"><b>Öfke</b></div><div style="text-align: center;"><b>Masonit tuval üzerine yağlıboya,</b></div><div style="text-align: center;"><b>50x70cm © Haziran2021</b></div><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Resimde parlaklık ve karanlık arasındaki vurgulu kontrast, keskin karşıtlıklar yaratacak biçimde düzenlenmiş ışık-gölge dağılımına Chiaroscuro denir. İtalyanca chiaro (parlak) ve oscuro (karanlık) kelimelerinden gelir. Işık ve karanlık dengesinin izleyicinin algısında yarattığı etkiyi kullanan bir resmetme tekniğidir . Antik Yunanistan'da 5. yüzyıla kadar uzanıyor. Rönesans döneminde Leonardo da Vinci'den Raphael'e, Barok dönemde ise Caravaggio'dan Rembrandt'a kadar pek çok ressam tarafından kullanıldı. İzleyicide yarattığı ruh hali açısından değerlendirildiğinde rönasans dönemi ressamları bu tekniği sakin ve dingin sahneler yaratmak için, barok dönemde ise drama ve entrika yaratmak için kullandı. Devam eden dönemlerde de örneğin Rocco dönemi boyunca, Fragonard ve Watteau gibi sanatçılar, Romantik dönemde ise pekçok empresyonist ressam ağır gölgeler ve tek bir ışık kaynağı kullanarak Chiaroscuro tekniği ile eserler oraya çıkardı.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> İtalyan Rönesansı’nda ışık ve gölge arasındaki tezatlığın vurgulandığı chiaroscuro adlı teknik, Michelangelo Caravaggio sayesinde Maniyerist dönemde yaygınlık kazanarak Tenebrizm adını aldı. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Chiaroscuro, gölgeler oluşturarak gerçekçi bir üç boyutlu efekt oluşturmak için kullanılır. Öte yandan, tenebrismde, drama yaratmak için kasıtlı olarak resmin en alt kısımları karanlık tutulur. Temelde, ayrım ışığın tipindedir. Chiaroscuro bir konuyu aydınlatır ve boyut yaratmak için gölgeler oluşturur. Tenebrism, bir konuyu sanki yoğun ve dar bir spot ışığı altındaymış gibi aydınlatmak için tuvalin yalnızca birkaç küçük alanını aydınlatır. Bazı resimler, özellikle Caravaggio'nun resimleri, bu iki tekniği aynı anda içerir.Tenebrizmde genellikle koyu bir arka plan tercih edilerek önündeki figürler lokal bir ışıkla aydınlanır.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Figürlerin bir kısmı ışıkla belli edilip, geriye kalan kısımların karanlık içinde bırakılmasıyla uygulanan tenebrizm tekniğine Öfke temalı yağlı boya tablomu çalışırken rastladım. Aslında uzun zaman elime alamadığım fırçalarımı gelişigüzel tuvalin üzerinde gezdirirken içimdeki isyanın dışa vurumuyla tablonun zeminini siyah ve yeşil karışımı bir renkle tamamen boyadım. Yeşil her zaman sevdiğim içimde yaşadığım tüm mutsuzluklara inat ölmeyen umudu, siyah ise o umudu yok etmeye and içmiş karanlığı tuvale yansıttı. Fırçalarım karanlık ve aydınlığı o zemin üzerinde birer objeye dönüştürerek içimde varolan ÖFKE ile yüzleşmemi sağladı. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Kişinin kendi varoluşunu tamamlaması, hayat amacını bulması ve kendisi için yapılması gereken şeyleri yaparak hayatın akışı içinde olması, kendine duyduğu sevgiyi arttırır, duygu ve düşüncelerini olumlu yöne kanalize eder. Ancak ne yazık ki hayatın getirdikleri her zaman kolaylıkla tolere edilebilir olamaz. Olmayı istediğimizle, olanın karmaşası içten içe dışa yansıtamadığımız ama içeride yığılan öfke dağlarının oluşmasına sebep olur. Zaman zaman uğradığımız haksızlıklar, incitilmeler, tehditler, sevdiklerimizin kayıpları, saygı duyduğumuz değerlere yapılan saldırılar, hissetirilen değersizlikler, maruz kaldığımız aşağılanmalar, kendimizi ifade edemediğimiz zamanlar, yorgun, savunmasız hissettiğimiz yada uğradığımız hayal kırıklıkları, içimize hapsettiğimiz öfkenin dışarı taşmasına engel olabilsek bile içerilerde bir yerlerde buzdağlarına dönüşür. Biz istemeden bilinçaltımızda biriken dağları yıkmaya, yıkamayınca öfkelenmeye, öfkelendikçe yeniden savaşmaya uğraşıp dururuz. En başedilemez duruma geldiğinde istemsizce dışarı taşan öfkemizle ya dışa vurum yaşıyor yada bununla mücadele etmeye çalışıp bedenimize hasar veriyoruz. Ortaya çıkan sonuç ise dayanılmaz bir tatminsizlik, mutsuzluk, yaşama sevincinin yok olması ile depresyonun kapılarını aralıyor. Çünkü soruna değil kendimize yöneliyoruz, Yaşananları kişiselleştiriyor yükü tek başımıza omzumuza alıp devam etmeye çalışıyoruz, içimizden taşanı yutup, ağırlığıyla yaşamaya mahkûm oluyoruz. Bu durumdan kurtulmanın yolu paylaşmaktan geçiyor. Eğer duygunu kişiselleştirmekten kurtulup, buna neden olana yöneltirsen, öfkeyi içinde varolan umudun içinde eritebilirsen, öfkenin ördüğü karanlık duvarları yıkıp kendini özgürleştirebilirsin. Yapılması gereken adımlar, öncelikle değişimi istemek ve kendini sorgulamak olmalı. Öfke ile yüzleşmek, yaşanılan durumlara farklı açılardan bakmayı denemek, şimdiye odaklanmak ve şimdide yaşamak,kabullenmek, geçmişi affetmek, kendini dinlemek gerçek ben ile tanışmak, sahip olmadıklarınla üzülmek yerine sahip olduklarınla mutlu olmak. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span> </span>B</span>u farkındalıkları eyleme geçirebilirsek, hayatın akışı içinde yerimizi bulup, umudun içimizdeki öfkeyi yenmesini sağlayabiliriz. Ancak böylelikle daha mutlu, daha özgür, daha sevgi dolu ve daha dengeli bir ben ile tanışabiliriz. Eğer biri size bunun kolayca başarılacağını söylerse inanmayın. Ama i</span><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;">çinizdeki umudun ışığına da güvenin. O yolunuzu aydınlatacaktır...</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-44030003673701254982021-06-28T09:14:00.002-07:002021-06-28T09:14:42.407-07:00İrisler<p></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvXtf9J7kFZagXvFO3tMoSA9rL7CcKxPJTgGiiiNCfS358G68-F9iSElbJ3oKoyRtyJcSMb74qffh_uU7xqy7ZoMvb574r_iGvaN4Bcvj2ZLoJvEo7Zn6LuAOT7wh71KSjwf7tWgvIkvRE/s1600/WhatsApp+Image+2021-06-28+at+14.30.35.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvXtf9J7kFZagXvFO3tMoSA9rL7CcKxPJTgGiiiNCfS358G68-F9iSElbJ3oKoyRtyJcSMb74qffh_uU7xqy7ZoMvb574r_iGvaN4Bcvj2ZLoJvEo7Zn6LuAOT7wh71KSjwf7tWgvIkvRE/w300-h400/WhatsApp+Image+2021-06-28+at+14.30.35.jpeg" width="300" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Watercolor on paper 30X42</td></tr></tbody></table><br /> Eski Yunan hikayelerinde, Yunanca iris kelimesi gökkuşağı anlamına gelir. Adını, tanrıların habercisi ve gök ile yer arasında bir bağlantı olarak kabul edilen, gökkuşağında seyahat eden ve sevginin, cennet ve dünya arasındaki barışın habercisi olduğunu gösterenYunan Tanrıçası 'İris'den almıştır.<div> En derin inanç, umut ve hayranlık mesajınızı iletmek için kelimeler yeterli olmadığında; İrisler sizin için gerekeni yapacaktır. Bu eşsiz ve zarif çiçek, asaleti ve yeni başlangıçları sembolize eder. Çiçeklerin dilinde, İris çiçeği aynı zamanda tutkuyu, kararlılığı ve zorluklarla savaşmak için amansız umudu simgelemektedir. Mutluluk , sevgi, nezaket ve saygının da güçlü bir sembolüdür .O nedenle yüzyıllarca kadim bir gelenek halinde mezarlara İris çiçeği ekilmesinin sebebi, sonsuzluğa uğurladığımız sevdiklerimizle iletişim kurma isteğimiz olsa gerek...</div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-55498153872976874062021-03-26T00:02:00.006-07:002021-03-28T10:26:59.637-07:00Yalancı Bahar<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDY2a08GGMcbeXYFgeBEy1De_uWn4AjZcsEyeWV9PXplL5tnhRbw3OidVyVOeMXjbTE3SqaiTOP970ttJLH3iQUdD3UPDXcpY9X9wUZJ3i29DGkyVgWQ1Thp8qXwnhJ2n7uorG87UfiiSp/s1600/ExYkbnqWEAQ2ONu.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDY2a08GGMcbeXYFgeBEy1De_uWn4AjZcsEyeWV9PXplL5tnhRbw3OidVyVOeMXjbTE3SqaiTOP970ttJLH3iQUdD3UPDXcpY9X9wUZJ3i29DGkyVgWQ1Thp8qXwnhJ2n7uorG87UfiiSp/w300-h400/ExYkbnqWEAQ2ONu.jpg" width="300" /></a></div><p></p><p style="text-align: center;">Bahçedeki bahar!</p><p style="text-align: center;">Sende mi kandın </p><p style="text-align: center;">Bir gülüşle güneşi satın alırım sandın...</p><p style="text-align: center;">Umudu sol cebine koyan!</p><p style="text-align: center;">Sırtında kışları taşısa da</p><p style="text-align: center;">Umudu yüreğine sarıp</p><p style="text-align: center;">Ilık rüzgarların esintilerini,</p><p style="text-align: center;">Günü gelir güneşin doğuşunu kucaklar mı sandın...</p><p style="text-align: center;">DS</p><p style="text-align: left;">Tüm dünya ‘vazgeç’ dediğinde umut fısıldar:..Bir kez daha dene..</p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-19367964086673740432021-03-17T13:40:00.021-07:002021-03-26T02:18:13.869-07:00Satrançtan Hayat Oyununa <p></p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://www.blogger.com/#" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: left;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7jnDRN4dSbkoioDNHNx4oIvqdqdzbJAZHXMwMNjOXW1wpxeRRIPGEn-GwTLcokznFI5SUIO-Rdf-3kYffiCf1fPb6v_rMKYHRE46JiV9X6sp2ohLAJvcDQn_cRrTxKBe0p6KChj_LozIA/w400-h300/WhatsApp+Image+2021-03-26+at+11.10.19.jpeg" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"></td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both;">Siyah&Beyaz</div><div class="separator" style="clear: both;">Resim Kağıdı üzerine Karakalem</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">30X42 Şubat,2021<span style="font-family: trebuchet; font-size: large; text-align: justify;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span>
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: large; text-align: left;"> </span><span style="font-size: medium;"><span> </span></span></span></span><span><span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><span><br /><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;"><span style="font-size: medium;"><span><span> </span>Satranç; hayatın 64 kareye indirgenmiş prototipidir. Oyununun
oynandığı satranç tahtası 32 Siyah ve 32 beyaz karelerden oluşur. Aynı
hayat denen oyunda olduğu gibi, bu siyah beyaz kareler, yaşamın
siyahları </span></span></span><span style="font-size: medium; text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet;">beyazlarıdır. Beyaz; iyiyi, aydınlığı, masumiyeti ve saflığı ifade
ederken, siyah kötüyü, karanlığı ve acıyı temsil etmektedir.Biri
diğerinin nedeni </span><span style="font-family: trebuchet;">olarak vardır. Yunan düşünür Herakleitos'a göre iyiliğin varolması için
kötülüğün, ışığın varolması için karanlığın, tokluğun varolması için
açlığın olması gereklidir. Bu diyalektik anlayış, temel düşünesini
Kant’tan alan ve Hegel'in geliştirdiği ''gerçekleri oluşturan
kavramların her biri karşıtını kendi içinde taşır'' felsefesini yaşamın
merkezine koyar.</span></span></span></span></span></span></div><span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span>
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span> </span>Eski bir Kızılderili
hikayesinde, birbirleriyle boğuşup duran biri beyaz, diğeri
siyah iki kurt köpeğini izleyen çocuk, yaşlı reise kabileyi korumak için
neden bir köpeğin yeterli olmadığını, ikinci köpeğe neden ihtiyaç
olduğunu sorar. Reis onların iyiliğin ve kötülüğün simgesi
olduğunu, iyiliğin ve kötülüğün de içimizde sürekli mücadele edip
durduğunu, hangisini daha iyi beslersen, onun kazanacağını söyler.</span>
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span>
</span></div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span> </span>Evrende hareket olması için
zıtlıkların varlığına ihtiyaç vardır </span>
</span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span>
</span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><span style="text-align: left;"><span> </span>1759 yılında Adam Smith ‘Ahlaki
Duygular Kuramı’ kitabında diyalektik felsefeyi temel alarak
'ben' ile 'diğer ben' arayışını irdeler. Ona göre i</span><span style="text-align: left;">nsan, kendisini diğeri ile paylaşmak, kendisini diğerinde inşa etmek
ister. </span></span>
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="text-align: center;"><span> </span></span></span><span style="font-family: trebuchet; font-size: large; text-align: center;"> </span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWzt-DZW19yirteDIXrOAhVn9tcRCSeWpP1RHJM3A-wMn2pZG3xO8DYVHLPW-GcSZRSowFqzuVO9hOWTiZ-emmTRpN_3LOzJ93aLAit5zBlbVk5C5VqworbNck6jkfVv1jSm5zFZdiNKUG/s1600/WhatsApp+Image+2021-03-17+at+10.31.28.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="721" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWzt-DZW19yirteDIXrOAhVn9tcRCSeWpP1RHJM3A-wMn2pZG3xO8DYVHLPW-GcSZRSowFqzuVO9hOWTiZ-emmTRpN_3LOzJ93aLAit5zBlbVk5C5VqworbNck6jkfVv1jSm5zFZdiNKUG/w150-h320/WhatsApp+Image+2021-03-17+at+10.31.28.jpeg" width="150" /></span></a><span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><span> </span>Resim yapmayı çocukluğumdan beri çok
severim. O günlerden hatırladığım en mutlu olduğum zamanlar
annemin önüme koyduğu rengarek boyalar, boyama defterleri, kağıtlar
kalemler arasında geçirdiğim zamanlardır. Zamanın nasıl geçtiğini
anlamadan bütün bir gün resim yapardım. İlk atkuyruklu kız çocuğu
resmi yaptığım günü hatırlıyorum. O resim hafızama kazılı.</span><span style="font-size: medium;">
</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span> </span><span> </span></span>
</span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;"><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> İlkokul 1. sınıfta okuma yazmayı söktüğüm o gün 4 ekim günü hayvanları koruma günüydü ve ben bir kedi resmi
yapıyordum. O kedi de hafızamda tüm güzelliği ile duruyor. </span>
</span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><br /></span>
</span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span> </span>Uzun bir süre ara vermiştim çok
sevdiğim resim yapmaya. Elim ne kalem ne de fırça tutamadığı onca
karanlık yılın ardından, resme geri dönme zamanının gelmesini bekledim
durdum. </span>
</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div><div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZrBzNX0JWJ14s4TMGE0xexp3eRGh2Pv0gioSVsXLMuHZe8ypUBeGPSHYsI8tODDEcIBmHOfMxkBBD5V8Peo4wQg9FlKFOLyj9u-beA7wDY0rtUhAdBbiQPDJcPU5SXLK920XSqiP11vqV/w240-h320/WhatsApp+Image+2021-03-16+at+18.37.22.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;" width="240" /></span></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;">Resim Kağıdı üzerine Karakalem<br />30X42 Şubat,2021</span></td></tr></tbody></table>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="text-align: center;"> </span></span><span style="font-family: trebuchet; text-align: center;"><span><span style="font-size: large;"> </span><span style="font-size: medium;"> </span></span><span style="font-size: medium;">Stefan Zweig Satranç oyunundan,
'</span></span><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;">dünyaya hangi tanrının getirdiği kimsece bilinmeyen tek oyundu'
diye bahseder. </span><span style="font-family: trebuchet; text-align: center;"> </span></span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span style="text-align: center;"><br /></span></span>
</span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="text-align: center;"><span>'<i>İki Ben’imden her biri, yani Siyah Ben ve Beyaz Ben
birbirleriyle rekabet etmek zorundaydılar ve her biri kendi
adına galip gelmek, kazanmak için kendini bir tutkuya,
sabırsızlığa kaptırıyordu…” </i></span></span>
</span></div>
</div>
<div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span><span> </span>Satranç oyununda da, hayat oyununda
olduğu gibi yenmek yada yenilmekten daha önemli olan mücadelenin
içinde olmaktır. Yenilgilerimiz bize bunu öğretebilecek en büyük
güçtür. </span>
</span></div>
</div>
<div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium; text-align: left;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium; text-align: left;"> </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium; text-align: left;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium; text-align: left;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;">Bunca yıl sonra geriye dönüp baktığımda hayat oyununun bana öğrettiği en büyük ders, k</span><span style="font-family: trebuchet; text-align: left;">endi içine bakmanın, hünerlerin en büyüğü özündeki kusurları , yanılgıları bulmanın, görmenin , bilebilmenin ise en büyük erdem olduğuydu,</span></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: large; text-align: left;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></span></div></span><span style="font-family: trebuchet;">
</span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUjBhPhfdKWVEw-thBSte9uOPB8xoIiLftVMHwfWlHDokilqjnxQ0GfN9g6k0x8o0IuSeZUBENja4tyDZVCmb6W8w0glkOwgGmKXyHiOTG4LNiCK605LlBxJ3fUnCVSv_Pwr5rtY_uhjEH/s320/WhatsApp+Image+2021-03-14+at+20.56.24+%25281%2529.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></span></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;">Resim Kağıdı üzerine Karakalem<br />30X42 Şubat,2021</span></td></tr></tbody></table><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjczqBct4HlvEyWo-YlSFGKqW84iocC7UOcS0WM2yh4urYWbYXns_DqNZe6wVrqXUwv175x2z39XuLUzc1zX9xzMs2q8LxwrEzWShXE7Rt4vk8gXN3eVtcDFELMY_p49SESO3-2t7CMFNi/s320/WhatsApp+Image+2021-03-14+at+20.56.24.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></span></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;">Resim Kağıdı üzerine Karakalem<br />30X42 Şubat,2021</span></td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUjBhPhfdKWVEw-thBSte9uOPB8xoIiLftVMHwfWlHDokilqjnxQ0GfN9g6k0x8o0IuSeZUBENja4tyDZVCmb6W8w0glkOwgGmKXyHiOTG4LNiCK605LlBxJ3fUnCVSv_Pwr5rtY_uhjEH/s1600/WhatsApp+Image+2021-03-14+at+20.56.24+%25281%2529.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"></span></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><br /></span>
</span></div>
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><br /></span>
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjczqBct4HlvEyWo-YlSFGKqW84iocC7UOcS0WM2yh4urYWbYXns_DqNZe6wVrqXUwv175x2z39XuLUzc1zX9xzMs2q8LxwrEzWShXE7Rt4vk8gXN3eVtcDFELMY_p49SESO3-2t7CMFNi/s1600/WhatsApp+Image+2021-03-14+at+20.56.24.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a></span>
</span></div>
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><br /></span>
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><br /></span>
</span></div>
<span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><br /></span>
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span>
</div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span>
</div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span>
</div>
<span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /> </span>
<p></p>
Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-51340202359957289442021-03-13T10:34:00.007-08:002021-03-13T11:17:09.309-08:00Ekmek Kavgası<p><br /><br /></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm02FPu5eHenUECGEa97Q7cpB3U0vJ6GB8LMG2Fy7U88veIRSBRjpf5ij6IesfvmfUmbHZff-95fgdG7erqnz-U1Yy2VSekgkSlLlvhfpd9HOa73HeCdW9FVtghsDyNP9Sp6L8DyBc9Us8/s1600/WhatsApp+Image+2021-02-24+at+17.16.53.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Tuval üzerine yağlıboya 50X70- ©Şubat 2021" border="0" data-original-height="1186" data-original-width="1600" height="342" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm02FPu5eHenUECGEa97Q7cpB3U0vJ6GB8LMG2Fy7U88veIRSBRjpf5ij6IesfvmfUmbHZff-95fgdG7erqnz-U1Yy2VSekgkSlLlvhfpd9HOa73HeCdW9FVtghsDyNP9Sp6L8DyBc9Us8/w499-h342/WhatsApp+Image+2021-02-24+at+17.16.53.jpeg" title="Ekmek Kavgası" width="499" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="background-color: white; font-family: trebuchet;"> <br /> Ekmek Kavgası<br /><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span><span> </span>Tuval üzerine yağlıboya 50X70 ©Şubat 2021<span style="font-family: trebuchet;"> </span><span style="background-color: transparent; font-family: trebuchet;"><span> </span></span></span></td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">''Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.''</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivS7fvKcA6Mht4sHbPLfamhVUq3DgdVCQlfmlfszTCNXg6zwYfjEvWDdFx4QV_fo9sWL954m2u2HxvejHnQcXqrFQ-7zz7H5V_554DHZWTxhjezIr-0qpSebidEqCOaL1ioy3flHR1O4lb/s1600/WhatsApp+Image+2021-02-24+at+16.43.30.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="282" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivS7fvKcA6Mht4sHbPLfamhVUq3DgdVCQlfmlfszTCNXg6zwYfjEvWDdFx4QV_fo9sWL954m2u2HxvejHnQcXqrFQ-7zz7H5V_554DHZWTxhjezIr-0qpSebidEqCOaL1ioy3flHR1O4lb/w376-h282/WhatsApp+Image+2021-02-24+at+16.43.30.jpeg" width="376" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="text-align: center;">Richard Bach, Martı kitabında </span><span style="text-align: center;">Jonathan Livingston metaforu üzerinden, dayatılmış, kurgulanmış, sınırlanmış bir yaşamın dışında, keşfedilecek, öğrenilecek, sınırları zorlayarak aşılabilecek, özgürleşerek anlam katılmış bir yaşamın yaratılabileceğini, yaşanabileceğini anlatır. D</span><span style="text-align: left;">ünyaya gelme amacının sadece balıkçıların attığı ekmekleri yemek olmadığını düşünen ve hep daha iyisini arayan Jonathan Livingston gibi kalbinin sesini dinleyen, hayata anlam katabilmiş, bu </span>hayatta göründüğünden daha fazlası olduğunu bilen insanlar her zamankinden daha yüksek ve hızlı uçacaklar. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjqP4Q-shfTcv0EKBjp_uxi2eIaW0lcUJ_DR2fRCXx1PqJt_VfpUHTecp16d57hQ8xT_4umqw4w7aRRV9lYOTIrqAJxB0a3SYjZR4XhIS8nGPcmKZxFQ6L837Nh98V3xXc3yhr5AXnVz3x/s1600/%25C5%259Fubat2021+325.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="277" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjqP4Q-shfTcv0EKBjp_uxi2eIaW0lcUJ_DR2fRCXx1PqJt_VfpUHTecp16d57hQ8xT_4umqw4w7aRRV9lYOTIrqAJxB0a3SYjZR4XhIS8nGPcmKZxFQ6L837Nh98V3xXc3yhr5AXnVz3x/w413-h277/%25C5%259Fubat2021+325.jpg" width="413" /></a></div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="text-align: center;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="text-align: center;">Hepimizin içinde yaşayan gerçek Martı Jonathan'a</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both;"><br /></div></div><p></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-2451598584542566602021-02-26T10:47:00.005-08:002021-03-13T11:22:17.215-08:00Narkissos<p></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjA6fbqxZ160axajtPFv6_OXK8dJxTPyE3k2b6-8SPruLVH5CsZPxkbGiYnWMH2YEXVdyqFQbqqSJ-iF6rFTZbQIGAHU2jaEJZBRQNLi9apvAN7VpZgQcHCxGluY5RLEqfSTtJ3ngG14jxS/s2048/%25C5%259Fubat2021+332.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1339" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjA6fbqxZ160axajtPFv6_OXK8dJxTPyE3k2b6-8SPruLVH5CsZPxkbGiYnWMH2YEXVdyqFQbqqSJ-iF6rFTZbQIGAHU2jaEJZBRQNLi9apvAN7VpZgQcHCxGluY5RLEqfSTtJ3ngG14jxS/w261-h400/%25C5%259Fubat2021+332.jpg" width="261" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both;"><b style="background-color: white; color: #202122; font-family: sans-serif; font-size: 14px; text-align: start;">Narkissos</b></div><div class="separator" style="clear: both;">Resim kağıdı üzerine sulu boya</div></td></tr></tbody></table><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><i>''Karanlık azalacak, aydınlık yayılacak bundan böyle; ağır ağır, günden güne...</i></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><i>Sonunda sabaha, ışığa, bahara kavuşacağız; </i></span></div><div class="separator" style="clear: both;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><i>yara bere içinde...''</i></span></div><div class="separator" style="clear: both;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Kışın soğuk ve kasvetli günlerinin ardından, baharın ılık ve güneşli günlerinin gelmesi ruhumuza da çocuksu bir sevinç, aydınlık veriyor. Kararmış, daralmış,yaralanmış ruhum,daracık çatlaklardan süzülen zayıf ama parlak bir ışık hüzmesinden aydınlanıp, çok derinlerden dışarı çıkmaya çalışan ilhama dönüşüyor. Beni mutlu eden ise, bu ilhamla uzun bir zamandan sonra elimin tekrar fırçayı tutabiliyor olması...</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Atölyenin bahçesinde güneş parladıkça, enerjisini sadece insanlara değil tüm canlılara yaydığını gözlemliyorum. Üzerimize karabasan gibi çökmüş karanlığın, karamsarlığın, umutsuzluğun enerjisi dağılıp aydınlığın, iyimserliğin, umudun enerjisine dönüşüyor. Doğaya dikkatle baktığınızda tüm canlılarda başlayan canlanmayı görebiliyorsunuz.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> Bahçede soğuk kış günleri boyunca kış uykusunda olan gülün uyanıp tomurcuklanmaya başladığına, yine geçen bahardan beri boş duran kuş yuvasına bir kumru ailesinin yerleştiğini ve üstelik iki küçük yumurta ile yeni doğacak bebeklerini beklediklerine şahit olmak, hayata olan bağlılığımı arttırıyor.</span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2xW4szkTNgdgg-zNWtj58ynTip9z1gIFIb8iF7RYC7G-z7WEfUNufN_ZSphYt9dITqqKJI91My7ppo5HQW69L2A3mZQ64aZn9cbKln03pdHE50PnlQsd-Qk426xvRT4_1UyHmKyj3NG47/s320/%25C5%259Fubat2021+264.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="320" data-original-width="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2xW4szkTNgdgg-zNWtj58ynTip9z1gIFIb8iF7RYC7G-z7WEfUNufN_ZSphYt9dITqqKJI91My7ppo5HQW69L2A3mZQ64aZn9cbKln03pdHE50PnlQsd-Qk426xvRT4_1UyHmKyj3NG47/s0/%25C5%259Fubat2021+264.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi88MhjxPsCsWQw0iKe2F7LGIPnz_9OMETpWHFjbI-Vil6tf9qSD16N_EL91MiuSpdw-o-FthKLGMNAYaCri0fMmXk5xpiQPJJdDTAULSwb0OD7MOzys_8ue5xNcAGg2gohkO9k_MTNosB2/s320/%25C5%259Fubat2021+261.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="320" data-original-width="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi88MhjxPsCsWQw0iKe2F7LGIPnz_9OMETpWHFjbI-Vil6tf9qSD16N_EL91MiuSpdw-o-FthKLGMNAYaCri0fMmXk5xpiQPJJdDTAULSwb0OD7MOzys_8ue5xNcAGg2gohkO9k_MTNosB2/s0/%25C5%259Fubat2021+261.jpg" /></a></span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span> </span>Bahçede mis kokusuyla çiçeklerinin ihtişamıyla, tartışmasız güzelliğini duyularımıza cömertçe sunan nergis çiçeklerini görünce dayanamadım. Çiçeklerinin ağırlığını incecik dalı kaldıramamış olsa gerek , iki dal sapından eğilmiş görünce bu iki dalı koparıp daha uzun yaşaması için bir bardağa suya koydum... Yetmedi sonsuza kadar yaşaması içinse resmini yaptım. </span></div><div><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;">Ve ben galiba ölümsüzlüğün sırrını buldum...</span><span style="font-family: trebuchet;"> </span></span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium; margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDGEeHEorGs3O1h4irp2ZOeiPRDrEpnvA_d7QG4g9UBFnSnyevLjOgcP1dG0XzXo9dY4kfOQtmfBA4GH0m97kdUkRsR9D8vIEqYCDqQ7JkqyVhAK9L6A43rZP8qv1_2LNYnFPq0-2gB-qa/s270/%25C5%259Fubat2021+351.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="201" data-original-width="270" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDGEeHEorGs3O1h4irp2ZOeiPRDrEpnvA_d7QG4g9UBFnSnyevLjOgcP1dG0XzXo9dY4kfOQtmfBA4GH0m97kdUkRsR9D8vIEqYCDqQ7JkqyVhAK9L6A43rZP8qv1_2LNYnFPq0-2gB-qa/w400-h262/%25C5%259Fubat2021+351.jpg" width="400" /></a></span></div></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;"><span> </span>Nergis, </span><span style="font-family: trebuchet;">filizlenen ilk tohumlardan </span><span style="font-family: trebuchet;">biri olduğu için </span><span style="font-family: trebuchet;">baharın gelişini müjdeler. </span><span style="font-family: trebuchet;">Nergis çiçeğinin antik yunan tanrıları ile ilişkilendirilen bir hikayesi var. </span></span><div><span style="font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: trebuchet;"><span> <span> </span></span>Narkissos (Nergis) sudaki yansımasına âşık olup, aşkından eriyip, nergise dönüşen bir gencin öyküsüdür. </span><span style="font-family: trebuchet;"></span><span style="font-family: trebuchet;">Yunan mitolojisinde Ovidipus ‘un aktardığı hikayeye göre, Narkissos, Su Perisi ve Nehir Tanrı’sının oğluydu. Narkissos’un güzelliği onu gören herkesi hayran bırakırdı. Ancak o kimseye yüz vermez, hepsini reddederdi.</span><span style="font-family: trebuchet;"><div><br /></div><div><span> </span>Bir gün Olimpos dağının perilerinden Ekho ona görür görmez aşık olur, Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Echo kendisini bu aşka öyle bir kaptırır ki, günden güne eriyerek sonunda kendisinden geriye sesten başka hiçbir şey kalmaz ve bir gün onun da kendi gibi karşılıksız bir sevgiye yakalanmasını dileyerek yok olur. Bedeni kayalara, sesi ise bu kayalarda ‘eko’ dedigimiz yankılara dönüşür.</div><div><br /></div></span><span style="font-family: trebuchet;"><div><span> </span>Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma cok kızar ve Narkissos’u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün intikam tanrıçası Nemesis, Ekho’nun dileğini yerine getirir</div><div>ve sıcak bir günde çeşmeden su içmek için Narkissos’un suya eğilmesini sağlar. Suda kendi yansımasını gören Narkissos gördüğü güzellikten gözlerini bir türlü alamaz ve kendine aşık olur. Narkissos ellerini bu kusursuz güzelliğe doğru uzatır ama dokunamaz. Aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne aşkından erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek Narkissos yani Nergis'tir.</div></span></span><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ruhumuza nergis çiçeği açtıranlar olsun etrafımızda...</span></p><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sevgiyle kalın</span></p><p><br /></p></div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-55434786225420802372021-02-18T10:31:00.006-08:002021-02-18T10:44:37.323-08:00Mr Snowy<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGpqmVUQH3LA2C9_f0I3HDu4QfigLwNuL9bfloxZeT9cc0iGWi7J3kUnRSmXZ3k0qF1ECviUYpsl0YnXMl32ofsJRd0gtLZLYzcYHEwyKepCTRNftV8U35brw8XtUShmVBxyiFYtSbV3kv/s2048/EubnJ0FXMAAuLsl.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1471" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGpqmVUQH3LA2C9_f0I3HDu4QfigLwNuL9bfloxZeT9cc0iGWi7J3kUnRSmXZ3k0qF1ECviUYpsl0YnXMl32ofsJRd0gtLZLYzcYHEwyKepCTRNftV8U35brw8XtUShmVBxyiFYtSbV3kv/w288-h400/EubnJ0FXMAAuLsl.jpg" width="288" /></a></div><br /><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu hızla dönen dünyanın üzerinde,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Birbirinin üstüne devrilen günlerin arasında</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">ve gazete haberlerinin, konuşmaların,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">tartışmaların arasında</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">kavgaların, ölümlerin ve mezarların arasında</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">öyle kıpırtısız, öyle bitkin</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">ve öyle düşünceli oturuyordu ki,</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">karın yağdığını fark etmedi...</span></p><p style="text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Burnu havuçtan artık, gözleri kömür!</span></p><p style="text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Barış Bıçakçı'nın Derin Düşünce şiiri yakıştı dün iki saatte yağan ve ancak bir kaç saat dayanan yoğun kar yağışı sonrası yaptığım Kardan Adama. </span></p><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Tanıştırayım. Mr Snowy. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Günlerdir meteorolojinin tahminleri doğrultusunda Rusya'dan gelecek ve İstanbul'da başlayacak son yılların en yoğun kar yağışını bekliyorum büyük bir heyecanla. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Karı çocukluğumdan beriçok severim. Çocukluğumda sıcacık kaloriferin üzerine oturup annemin getirdiği kakaolu sütümü içerken, yağan karı seyreder, havada uçuşan kar tanelerinin yeryüzüne inen melekler olduğunu düşünürdüm. Annem soğuk almamdan korktuğu için hemen dışarı çıkıp kartopu oynamama izin vermez, havanın yumuşamasını beklerdi. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yaşım biraz daha büyüdüğünde her kış dizlerimize kadar yağan karda arkadaşlarla kartopu savaşları yapmak en büyük eğlencemizdi. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Üniversiteye başladığım yıllarda İstanbul Ankara arasında Mavi trenle kış mevsiminde çok seyahat ettim. El değmemiş doğanın içinde bembeyaz karlarla kaplı manzaralar hala tablo gibi gözümün önünde. O kadar soğuk olurdu ki, bir seferinde trende cama başımı yaslayıp uyuya kalmıştım. Uyandığımda saçlarımın buzlanmış pencereye yapıştığını hatırlıyorum. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ankara'da da kar bir başka güzel yağardı. Okula arkadaşlarla birlikte giderdik. Birbirimize söz vermiştik. Ankara'da ilk kez yapıp çok eğlendiğimiz gibi, her yıl ilk kar yağdığı gün pastaneden elma şekeri alıp yiyecğimize. Onlarla mezun olup Ankara'dan ayrıldıktan sonra yollarımız da ayrıldı. Ama ben o sözümüzü hiç unutmadım. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Evlendikten sonra önce eşimle, sonraları çocuklarla birlikte her sömestr Uludağ'a giderdik. Ben bembeyaz karların nefti yeşil yapraklı çamların aralarına yerleşmiş güzelliğini, huzurla hissedilen doğanın sessizliğini ve bembeyaz karların üzerinde kayarken hissettiğim o özgürlük duygusunu başka hiçbir yerde yaşamadım. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Şimdi ise kar yağsın diye gökyüzüne bakıp meleklerin yeryüzüne inmesi için beklerken buluyorum kendimi. O nedenle meteorolojinin özellikle İstanbul'da hava sıcaklığında mevsim normallerine kadar sert bir düşüş gözleneceği, 14 Şubat Pazar gününün ilk saatlerinden itibaren etkili bir kar yağışı olacağı, hatta İstanbul’un 1985 ve 1987 yıllarında yaşadığı efsanevi kış kadar ağır şartlar oluşabileceği yolunda uyarıları ile heyecanla bekledim, bekledim, bekledim. Oysa kar yağıyor, hava soğumuyor, yağan kar çatıları örtsede yere düşer düşmez eriyordu. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Günler sonra dün sabah sadece 2 saat kadar tipi gibi yoğun kar yağışı başladı. İşe gitmek için dışarı çıktığımda ayaklarımın altında ezilen karın sesi, neşemi yerine getirdi. Etraf sessiz, hava soğuk ama yumuşacıktı. O neşeyle resimde gördüğünüz kardanadamı yaptım. Ama kar o kadar yumuşaktı ki öğlene doğru ne kar kalmıştı ne de kardanadam.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ne yazık ki çocuklarımıza kendi çocukluğumuzda yaşadığımız kar sevincini bile yaşayamaz bir dünya bırakıyoruz. Doğa, ona ihanetimizin bedelini, bize bahşettiği küçük mutlulukları elimizden alarak ödetiyor. Yaşadığımız pandemi süreci, yaşamlarımızın birbirine bağlı, herbirimizin birer domino taşı olduğumuz gerçeğini yüzlerimize çarptı. Aynı domino taşlarında olduğu gibi, sadece bir tek taşın hareketi, diğer bir taşın hareketini tetikler ve bu olay da bir başka benzer olayı tetikleyerek, ard arda dizilmiş domino taşları gibi yıkılarak domino etkisini yaratır. Hepimiz birbirimize görünmez bir bağ ile bağlıyız. Dünyada hepimiz biriz ve bu gerçeği unutmadan, doğaya saygı, sevgi, birlik ve sağduyu ile davranmamız gerektiği bilincine ulaşmamız gerektiğine inanıyorum.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yoksa çocuklarımız </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Nasıl hayal edecekler, gökyüzünden inen meleklerin tüm kötülükleri temizledikten sonra buharlaşarak geldikleri yere geri döndüklerini ve tekrar aşağıya inmek için sıralarını beklediklerini, </span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Nasıl bilecekler, yüzlerine, ellerine düşen minicik kar tanelerinin onlara söylemeye çalıştıklarını,</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Nasıl öğrenecekler, kar taneleri gibi birbirlerine zarar vermeden de yol alabilmenin mümkün olduğunu,</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hayal edemeden, bilemeden, öğrenemeden beyazı hiç göremeden büyüyecekler ...</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İzin verin, çocuklarımızın da kar beyazı kaplasın yüreklerini…</span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sevgiyle kalın…</span></div><div><div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /></span></div><p><br /></p><p><br /></p></div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-53441464572149701742021-02-07T10:06:00.004-08:002021-02-07T10:32:13.042-08:00Daha kaç sabah kaldı? <p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-SiYrSj6qkMnk_v5SYZxZWccp8uzI4q2u_yirwX6F2hvymMiOK9u6UGkghIGbRhE1gPCeWbiSHGkrEmfQj2A9JiidifUOlbzprT_G4r0CXSyRo5D1giOx9QOfhkUv7GtoMcdnqCYYhibx/s1600/a50b3526-e390-474d-b1f1-8ca67667b3c8.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-SiYrSj6qkMnk_v5SYZxZWccp8uzI4q2u_yirwX6F2hvymMiOK9u6UGkghIGbRhE1gPCeWbiSHGkrEmfQj2A9JiidifUOlbzprT_G4r0CXSyRo5D1giOx9QOfhkUv7GtoMcdnqCYYhibx/w279-h320/a50b3526-e390-474d-b1f1-8ca67667b3c8.jpg" width="279" /></a></div><p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">''Güneşli bir günün sabahıydı, üstelik tatil günüydü. Her zaman mutlulukla başlarım böyle günlere diye düşündüm. Ailemin benim dışındakileri henüz uyuyorlar haklı olarak, fazladan uykunun tadını çıkararak, oysa ben bu güzel sabahı paylaşmak istiyorum onlarla, ancak kıyamıyorum uyandırmaya. Duygularımı yaşarken duyamadığım kuş seslerini duydum aniden. Anı yaşamak, farkına varmak, hoş zamanların, seslerin, görüntülerin, onlar uykuya devam ederken güneşli bir günün erken sabahının sessizliğinde doğayı dinlemeye bırakıyorum kendimi küçücük gibi görünen ama çok önemli ayrıntıların yarattığı mutluluğu hissederek...''</span></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;">Bu paragraf bundan sekiz sene önce 52 yaşında daha kaç sabahının kaldığını bilmeden hayatın kışında yaşamın baharında kanser hastalığıyla savaşan güzel bir adamın kaleminden tüm saflığıyla gözlerimize, ruhumuza ve yüreğimize yansıyan duygular sağanağı. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;">Şimdi ölümünün üzerinden onunla kutlayamadığın doğum günlerinin sekizinci yılında şubatın tam 7 sine girdiği anda ister istemez onu düşünüyorsun. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;">Aynı Paul Auster'ın Winter Journal (Kış Günlüğü ) kitabında yazdığı gibi gerçek kazaların açtığı fiziksel yaralardan; bir çivinin yüzünde açtığı yırtıktan, bir arkadaşının dişleriyle kafasında deştiği yarıktan, kanayan burunlardan, bükülen kollardan, arı sokmalarından, kırılan omuz kemiğinden ve ‘diğer’ kazaların açtığı kalp yaralarından bahsederken annesinin ölümden sonra onun ölümünün karnına arka arkaya indirdiği yumrukların neden olduğu ‘iç’ kanamalarının acısını hissederek...</span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div><span style="font-family: trebuchet;">Winter Journal (Kış Günlüğü ) adlı kitabını yazdığında 64 yaşında olan Paul Auster, çoğu gitmiş azı kalmış bir yaşamla hesaplaşırken çokca bahsettiği ölümü“yaşamanın başladığı bedenin ölümü” olarak tanımlıyor. Annesini “denizler dalgalanmaya başladığında sarıldığı kaya” olarak gören bir erkek çocuğunun gözünden annenin ölümüyle -aslında yaşamıyla- hesaplaşıyor sayfalarca. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">“Doğum günlerinizi hep birlikte kutlardınız, şimdi annenin ölümünden dokuz yıl sonra bile saat şubatın ikisinden üçüne geçtiği anda ister istemez onu düşünüyorsun.''</span></div></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><span style="font-family: trebuchet;"> </span></div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2SS3rjLJgJtu2W5XYo5AH9l9UcPOunA5aOmpjxg27gSaMb1eA9GN2cxas0oWTGncvNkLILtQB_Ir6RfHVjc1DlPJQ4L2fghLCe1vmVv1yu5OZ9UMPfpwlhuSq8zKx_YXiCFsGdlXZ1w0n/s1600/8c17ee3e-26f3-4174-9c1c-51cc7c217ad5.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2SS3rjLJgJtu2W5XYo5AH9l9UcPOunA5aOmpjxg27gSaMb1eA9GN2cxas0oWTGncvNkLILtQB_Ir6RfHVjc1DlPJQ4L2fghLCe1vmVv1yu5OZ9UMPfpwlhuSq8zKx_YXiCFsGdlXZ1w0n/s320/8c17ee3e-26f3-4174-9c1c-51cc7c217ad5.jpg" /></span></a></div><p><span style="font-family: trebuchet;">''Aksırmak ve gülmek, esnemek ve ağlamak, geğirmek ve öksürmek, kulaklarını kaşımak, gözlerini ovuşturmak, burnunu hınkırmak, boğazını temizlemek, dudaklarını ısırmak, dilini alt dişlerinin arkasında gezdirmek, ürpermek, osurmak, hıçkırmak, alnındaki teri silmek, parmaklarını saçlarının içinden geçirmek – bu şeyleri kaç kez yaptın? Kaç kez taşa çarpmış ayakparmağı, kaç kez ezilmiş parmak, kaç kez bir yerlere çarpmış kafa? Kaç tökezleme, kayma, düşme? Kaç kez göz kırpma? Atılmış kaç adım? Elinde kalemle geçirilmiş kaç saat? Kaç kez öpmek ve öpülmek? Bebeğini kollarının arasında tutuyorsun. Karını kollarının arasında tutuyorsun.Yataktan kalkıp pencereye giderken soğuk yer döşemesine çıplak ayaklarınla basıyorsun. altmış dört yaşındasın. dışarıda hava gri, neredeyse beyaz, görünürde güneş yok. kendine soruyorsun: <b> Daha kaç sabah kaldı?</b><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><span style="font-weight: bold;"> </span><b> </b><span style="font-weight: bold;"> </span></span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Bir kapı kapandı. bir başka kapı açıldı. hayatının kışına girdin."</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Bu cümle mıh gibi kazınıyor zihnime...Brooklyn kışlarının soğuğu kalbimi dondururken, Mim'in sözcükleri yüreğimde kora dönüşüyor.<br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqVktsMOKmP8-D8aDk82T2R_fNrmjwEo1Xi5OxIvGcDe75hndKAY7Bl-Y7cawSTX-TTeupV2r-MAiBT5C8ZznbmCsnx2iad1OxfjwBkHt3EuLazhrmLPF83WXT2T9MgdEXJqti69IUinB6/s1600/936f5849-12b3-4ae7-8e80-4a4988482051.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqVktsMOKmP8-D8aDk82T2R_fNrmjwEo1Xi5OxIvGcDe75hndKAY7Bl-Y7cawSTX-TTeupV2r-MAiBT5C8ZznbmCsnx2iad1OxfjwBkHt3EuLazhrmLPF83WXT2T9MgdEXJqti69IUinB6/s320/936f5849-12b3-4ae7-8e80-4a4988482051.jpg" /></span></a></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBfN_yOjmmi8CLrxudrbfhEqTca9XRJh1hEGn1xSRwQuEvp-nrp8nCjS8knIOl0JMTCpEuJw4K1PJ7XHsFrbv0VR6Zlt52ktZb_dDaQih_BVeIIVG83J2pomLz9sRMogcJWlNDqvstnQnN/s1600/55a57213-c365-4e10-ad88-0c31cbac0bd7.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: trebuchet;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBfN_yOjmmi8CLrxudrbfhEqTca9XRJh1hEGn1xSRwQuEvp-nrp8nCjS8knIOl0JMTCpEuJw4K1PJ7XHsFrbv0VR6Zlt52ktZb_dDaQih_BVeIIVG83J2pomLz9sRMogcJWlNDqvstnQnN/s320/55a57213-c365-4e10-ad88-0c31cbac0bd7.jpg" /></span></a></div><p></p><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">"Bunun hiç başına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini, dünyada bunlardan hiçbirinin başına gelemeyeceği tek kişi olduğunu sanırsın; sonra tıpkı herkese olduğu gibi hepsi teker teker senin de başına gelmeye başlar.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"> İş işten geçmeden konuş şimdi ve söyleyecek başka hiçbir şey kalmayıncaya kadar da konuşabilmek umudunu taşı. Ne de olsa zaman azalıyor. Belki de şimdilik hikayelerini bir yana bırakıp hayatının anımsadığın ilk gününden bugüne kadar bu bedenin içinde yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu incelemeye çalışsan iyi olur.'' diyor Auster. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">Zaman azalıyor olsa da, geçmiş geçmiş, gelecek de henüz gelmemiştir.Yaşanan tek an, şu andır.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">Oysa insan yaşarken bunun en son farkına varıyor. İçinde yaşadığı anın kıymetini zamanla, zamanı azaldıkça öğreniyor.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">Akıl kuşum kulağıma ''Bırak, geçmiş hoş bir anı olarak kalsın ve gelecek umutla dolsun''diye fısıldıyor. Mutluluğu yalnızca şu anda yaşa. Mutluluk bir an kadar kısa, bir an kadar uzundur.</span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">Çünkü her gün, başlı başına bir hayattır. </span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"> </span></div><div><span style="font-family: trebuchet;">Söz uçar yazı kalır. Doğum günün kutlu olsun Mim'im</span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></div><div><br /></div>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-20683507171638444662021-01-10T09:15:00.002-08:002021-02-18T10:33:52.121-08:00Bir devir bitti, annem gitti...<p><span style="font-family: trebuchet;">Bir devir bitti, annem gitti...</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmvnI0DHX0DamXtc3BKJJnS98U5uoGoObFZ_Oh0quWjQAjnk1gkTiNFWoxxHjD0LcvNPK1t8Ud0lyvM5dRHRMdjnZugUuCRb1vZwn992UD7-ZUt3L8T-BjtXQ0gqckZhE5M9I3Zn7iGSna/s1600/f49bca70-a8eb-46af-8254-38fa82e67588.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmvnI0DHX0DamXtc3BKJJnS98U5uoGoObFZ_Oh0quWjQAjnk1gkTiNFWoxxHjD0LcvNPK1t8Ud0lyvM5dRHRMdjnZugUuCRb1vZwn992UD7-ZUt3L8T-BjtXQ0gqckZhE5M9I3Zn7iGSna/s320/f49bca70-a8eb-46af-8254-38fa82e67588.jpg" /></a></span></div><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span><p></p><p><span style="font-family: trebuchet;">6 yıldır her güne uyandığında geriye sayımı başlamıştı. babam gittiğinde...O güne kadar hep koşturmuş, önce yeğenleri için, sonra cocukları için, sonunda torunları için yaşamış, hiç bir zaman ağzından bir ''of'' , ''yüksek bir ses''çıkmamış her zaman azla yetinmiş, mutlu yaşamış, etrafı son altı yılına kadar sevdikleriyle dolu olmuş, iyilik timsali, zarif, ince ruhlu, zevk sahibi bir insanı, hayatım boyunca tanıdığım en melek insanı kaybettim ben. Sebep olanları Allaha havale ediyorum. Pamuklara sarıp kendimden bile sakındığım annem, bu covid belasından korumaya çalışırken en güvenli dediğim yerde covide yakalandı. 8 gün içinde avuçlarımdan kayıp gitti engel olamadım. Oysa ne badireler atlamıştık, şans hep yanımızda olmuştu. Bir sefer olmadı. Belki de elveda demenin zamanı gelmişti... </span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Annemi nasıl anlatacağımı, daha doğrusu bunu kelimelere nasıl sığdıracağımı bilemiyorum. İnsan olmanın gerçeğidir hayatın iki kapısı olan bir yolculuk olması ve herkes bir gün annesini kaybeder. Ama hissedilenler aynı mıdır? Abraham Lincoln''Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir '' <span>demiş.</span> </span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Chicago’da yaşayan Türk genetikçi Hande Özdinler, annesinin vefatından sonra yazdıklarında ne kadar haklı. ''Hayat enerjimiz annelerimizden geçiyormuş,Evet, anneler vefat edebilir ama asla ölmez! 15 Ağustos sabahı vefat etti annem, elimden bir su tanesi gibi kayıp gitti. Eşinin yanına, toprağın içine, sanki bir tohum eker gibi nazikçe, dualarla bıraktık. Ama annemin mitokondrisi bende kaldı.. Benim her hücremde, annemin mitokondrisi var. Her nefes alışımda, her kalp atışımda, her elimi uzatışımda, her düşüncemin başlangıcında, ne için enerji harcıyorsa bu vücudum, işte orda annemin mitokondrisi var.İnsanın başlangıcı olan o ilk iki hücrenin yumurta olanı, büyük ve zengindir.İçinde bir hücrenin yaşaması, çoğalması, değişmesi için gerekli olan her şeye ve bir ömür gerekli olacak enerjiyi üretecek mitokondriye de sahiptir. Mitokondri hücre içindeki organellerin en karmaşık ve ilginç olanlarından biri. Kendine has DNA’sı var, kendine özgü kişiliği var, kendisine has proteinleri var, çalışma mekanizması ve prensibi var.Hem enerji üretir hem hücreyi ölümlerden korur, bölünür, çoğalır, hücre içinde dolaşır, nerede enerji lazım oraya gider.Hücre içinde sanki annemizmiş gibi çalışmaya biz ölünceye kadar devam eder. Ve her kadın, mitokondrisini çocuğuna armağan eder, dolayısıyla hayat enerjisi anneden anneye geçer.Mitokondri, hücreye enerji veren, canlı olmasının temelini sağlayan organeldir; babadan değil, anneden gelir. Anne, her çocuğuna enerjisini verir. Enerji üretme mekanizmasını verir. Harcanan her enerji, annenin çocuğuna verdiği mitokondriden gelir.Dolayısıyla anneler vefat edebilir ama anneler ölmez! Biz farkında olmadan, annelerimizi, gizli bir şifre gibi her hücremizin içinde taşırız. Annemiz vefat etse de bize enerji vermeye devam eder.Bu yüzdendir ki kim nerden gelmiş, kim kimin atası diye insanlık tarihi araştırması yapıldığında erkeğe değil, kadına bakarlar.Analarımızın mitokondri DNA’sına, o DNA’nın nerelere gittiğine, kimlerden kimlere geçtiğine bakarak yaşam enerjisinin haritasını çıkararak bilirler kimiz ve nereden geldik.''</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Mezardan Sesler adlı eser ise, Halit Ziya'nın çok sevdiği annesi Behiye Hanım'ın vefatından duyduğu
derin üzüntüyle ölüm ve yaşam üzerinde düşünmeye başladığı günlerde kaleme alınmıştır. "Bir gece, bir koyu karanlık gece ki, kara gölgeleri birbirinin üzerine yığılarak siyah sulardan tahaccür etmiş buz tabakaları gibi etrafa setler çekmiş olsun. Bir orman, sernalara bir isyan tehevvürü ile köpürerek yükselmiş bir orman ki, beşeriyetİn küçük bir parmağına bile müdahale hakkını vermeyen sık ağaçlarının, birbirine dolaşmış sarmaşıklarının, çalılarının arasından bir ufak yıldıza bile tebessümünün tesliyet huzmesini akıtmasına imkan bırakmıyor olsun. Bu gece ile bu ormanın korkunç zulmetleri içinde görmeyen gözlerle, tutunamayan ellerle, sendeleyen ayaklarla, etrafında fısıldayan esrar nefeslerinden ürkerek, yüzüne buzlu temaslarla çarpan gece siyahlıklarından ürpererek geçilecek bir yol, başını koyacak bir kütük, sırtını verecek bir lütufkar ağaç bulmaktan aciz bir yolcu ... Bir biçare insan ki idrilkinin bütün kuvvetini, kulağının bütün hassasiyetini, önünden, arkasından, başının üstünden esen soğuk bir rüzgar içinde esrar ile, garaib ile dolu bir varlığın muammasını sarfediyor. Heyhat!.. Bütün bu siyah gece, bu siyah orman içinde muhtazır fakat mütelatim bir hayatın nefesiyle titriyor; etrafında hava tabakalarının kanatlarla, ayaklarının altında toprakların hışırdayan cevelanlarla ihtizazını işitiyor. Gövdelerinin sütunları siyahlar içinde daha siyah bir mabedin acayip korkunçluğu ile beliren ağaçların arasından kendisine haşyet veren nazariarını dikmiş gözlerin ışıldadığına dikkat ediyor. Her tarafta karanlıklara sinmiş, hiç bir zaman elle tutulamayacak, mahiyeti aniaşılamayacak bir varlık ki muammasının mehabeti karşısında; nihayet mağlup ve perişan, ellerini yüzüne kapayarak diz üstü çöküyor ve aczinin hiçliğine ağlıyor.''</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;"> Cemal Süreya’nın şiirlerinde annesini genç yaşta kaybetmesine bağlı olarak kadın imajının anne ile
bütünleştiği görülmektedir . Vecihi Timuroğlu merak edip sorar: </span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">"Yahu Cemal, beni öp sonra doğur beni nasıl bir laftır? önce doğurur sonra öper annen?"</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Henüz altı yaşındayken annesini kaybeden Cemal Süreya cevap verir: "İyi de abi, anne sevgisi nedir bilmedim ki, öpsün hele bir önce..''</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Şimdi utançtır tanelenen sarışın çocukların başaklarında.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Ovadan gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan çeviriyor o küçücük güneşimizi.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Taşarak evlerden taraçalardan gelip sesime yerleşiyor.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Sesimin esnek baldıranı sesimin alaca baldıranı.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Ve kuşlara doğru fildişi: rüzgarın tavrı.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Dağ: güneş iskeleti.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Tahta heykeller arasında denizin yavrusu kocaman.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Kan görüyorum taş görüyorum bütün heykeller arasında karabasan ılık acemi</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">- uykusuzluğun sütlü inciri - kovanlara sızmıyor.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Annem çok küçükken öldü</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">beni öp, sonra doğur beni.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Günümüz yazarlarından Murat Gülsoy (2013) da ölüm döşeğindeki bir yazarın bunama sürecini anlattığı Nisyan adlı romanını ailesinde yaşanan kayıpların ardından yas tuttuğu bir dönemde yazmıştır. Gülsoy, kitabın serüvenini “Hele bu insanlar sizin birinci dereceden yakınlarınızsa ve sizi siz yapan kişilerse durum daha da çapraşık bir hal alıyor. O insanların bedenlerinde, davranışlarında, duygulanımlarında kendinizden parçaları görüyorsunuz. Bu çok tedirgin edici, sarsıcı bir deneyim.Süreklilik belki de ilk kez bu kadar can acıtıcı oluyor. Tabii ortamda bir de ölüm var. Gençlikte ve çocuklukta sizden çok uzak olan ölüm hasta ve yaşlı evinde gündelik bir konuya dönüşüyor, bir hikaye gibi algıladığınız ölüm doğallaşıyor ve bu da insanı sarsıyor. Ölüm, delilik, bellek,algılarımız, aklın yanılsamaları her zaman üzerine düşündüğüm konulardı. İnsan kendi yok oluşunu,zihninin yokluğunu kolay kolay idrak edemiyor.” şeklinde ifade etmiştir.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Ünlü sosyoloji ve felsefe profesörü Theodor W. Adorno iyi bilinen bir Alman şarkısının sözlerine gönderme olarak yazdığı esere ''Çimenli Tümsek'' adını vermiş.</span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">(Der liebste Platz den ich auf Erden hab / das ist die Rasenbank am Elterngrab) </span></p><p><span style="font-family: trebuchet;"> Yeryüzünde sahip olduğum en sevgili toprak / Anababamın mezarı olan çimenli tümsektir...</span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="270" src="https://www.youtube.com/embed/vBptHt26kKc" width="532" youtube-src-id="vBptHt26kKc"></iframe></span></div><p><span style="font-family: trebuchet;"><br /></span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Daha niceleri var bu örneklerin. Annemin arkasından yaşadılarım bu güne kadar yazılmış, bestelenmiş, resmedilmiş tüm kayıtların hepsini içeriyor. Her ne kadar anne ve babanın kaybı yaşamın doğal birer parçası olsa da bir taraftan annemin yasını tutarken diger yandan ölümlülük gerçeği ile yüzleşiyorum. Nefes aldığım her gün, leylak ağaçları her bahar çiçek açtığında, puantiyeli bir kumaşı her gördüğümde, fikrimin ince gülü şarkısını her duyduğumda, kırmızı ruj sürmüş bir dudak gördüğümde ve gül kokusunu her kokladığımda annemi hatırlayacağım. </span></p><p><span style="font-family: trebuchet;">Şimdiden onu çok özledim. </span></p>Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-38271353796322502142020-05-26T11:58:00.001-07:002020-05-26T12:00:08.213-07:00Silver Joy <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Bırak uyuyayım</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sabahın uykusunda.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Olmam gereken hiçbir yer yok</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Ve hayallerim hala arıyor</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sorunlarını yere yatır;</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Şimdi onlar için endişelenmene gerek yok.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Gün ışığı ağaçların arasından titriyor,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Beni rahatsız etmemesine izin ver </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Ve bir yere inmeye ihtiyacın varsa</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Yorgunken aşağı in.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Daha fazla bulut yok</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Sabahın uykusunda</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Beni yanında tut</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Şimdi tüm endişelerim arkamda</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Gün ışığı ağaçların arasından titriyor,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Beni rahatsız etmemesine izin ver </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/NmQ-Dsv3dRw/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/NmQ-Dsv3dRw?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Silver Joy-Damien Jurado</div>
<div style="text-align: center;">
Tumbledown 2015 Trailer Song Movie Songs</div>
Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-69849413115254017962020-05-01T12:27:00.000-07:002020-05-02T09:16:28.840-07:00Mirror<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dzgwcsdSEXyDZkiqI1GfkXIrCd5zZWWcNz3ZtrvJQftxrbo-VMfwvmC47FVf17s7UlKqxigFhlon6sLm9Xeaw' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div>
"Çocukluğum beni görse ne yaptılar sana böyle diye ağlardı." demiş Furuğ Ferruhzad.<br />
Peki ya siz çocukluğunuzu görseniz ne yapardınız? Beynimin kıvrımları arasından seçmeye çalışıyorum çocuk yüzümü. Siyah beyaz bir görüntü geliyor gözümün önüne. Hatıraları düşünmek hep hüzün vermiştir bana. Yine göğsümde aynı sızıyı hissediyorum. Sıcak ağustos ayının öğleden sonralarına gidiyorum. Annemin öğle uykusu için beni neden o kadar zorladığını anlamasam da, düşüncelerim bana, annemin yanıma uzanıp okuduğu Ayşegül serisi kitaplarının resimlerine bakıp hayal kurduğum sıcak yaz öğleden sonralarının huzurunu getiriyor. Apartman komşularımızın çocuklarıyla bahçedeki ağaçların tepelerine çıkıp, köşe kapmaca oynadığımız, bütün gün hiç eve girmediğimiz susayınca annemizin pencereden sarkıttığı sepetin içinden suyumuzu içip, akşam ezanı okununcaya kadar sokakta oynadığımız, babalarımızın işten eve döndüğü saatlerde evlere dağıldığımız o saf, masum çocukluk günleri. Çok hareketli, kendine güvenen, çalışkan bir çocuktum. Mutlu bir çocuktum.<br />
Her geçen yıl,çocukluğumuzla aramıza, giderek artan zamanı koysa bile, geçen süre bizim aksimize onu hiç değiştirmez. Ne zaman çağırsak o neşeli, masum, mutlu haliyle koşarak gelir.<br />
Bugün bu videoyu izledikten sonra çocukluğumu çağırıp sorduğum soruya vereceği cevap ne olurdu diye düşündüm.Çocukluğum şimdiki beni nasıl görüyor?<br />
İşte cevap vermesi en zor soru bu benim için. Bilmiyorum. Bildiğim bir şey var mutluymuşum. Geriye dönüp bakmaktan hiç hoşlanmıyorum. Evlere kapandığımız pandemi virüsünün yol açtığı bu tutsak günleri, kendimle başbaşa kalmış olmak, beni kendimle ilgili, mutlu olmakla ilgili, elinde olanlar ve kaybettiklerim ile ilgili düşünme ve kararlar alma durumunda bıraktı.<br />
......<br />
Geçip gitti o günler ah…<br />
Geçip gitti güneşte kavrulan bitkiler gibi;<br />
Akasya kokusu ile sarhoş olan o sokaklar<br />
Kaybolup gittiler.<br />
Dönüşü olmayan o yolların patırtılı kalabalığında<br />
Ve yanaklarını sardunya çiçeği yapraklarıyla süsleyen o kız.<br />
Yalnız bir kadın şimdi;<br />
Yalnız bir kadın.<br />
Yalnız…<br />
Yalnız…<br />
<br />
Furuğ Ferruhzad<br />
<br />
Mutlu olmanın bir seçim olduğuna inanmak istiyorum. Bu seçimi yaptım çoktan. Ancak bunu nasıl sürdüreceğimle ilgili ciddi zorluklar yaşıyorum. Tam bitti o duyguyu gömdüm derken sanki bir is lekesi gibi tekrardan beliriveriyor. Tekrar siliyorum tekrar çıkıyor. Ancak şundan eminim ki bugünkü ben kolay kolay pes etmez...<br />
Bazen çocuk olmak gerek.Dünyaya çocukluğunun gözünden bakmak için onunla çocuk olmak gerek bazen.Sihirli masallarla büyüyen çocukların dünyası hep güzelliklerle dolu ve sürekli mutlu beklentiler ve mutlu sonralarla bezenmiştir. Çocukken her şey rengarenktir, dünya da bunun başında gelir! Hayaller vardır asla sonu olmayan ve karanlıkları bile aydınlıklara çıkarabilen…<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYrYf3r3I53CxJ989W_obow6yLUsFLaZkfsJJPHJ98K8EotXjGk6tm6lvzUa-o0Aw_9A9ysR97i-CZ1qicByJ-ERwtkeTR9cZdJBlkQtLxH9IkgQo3YeIJwByPA7su7Y3smsS3_u4WNN8F/s1600/9d4f0bf4-4028-4d3f-887c-7b9e68c13d4d.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1573" data-original-width="1560" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYrYf3r3I53CxJ989W_obow6yLUsFLaZkfsJJPHJ98K8EotXjGk6tm6lvzUa-o0Aw_9A9ysR97i-CZ1qicByJ-ERwtkeTR9cZdJBlkQtLxH9IkgQo3YeIJwByPA7su7Y3smsS3_u4WNN8F/s320/9d4f0bf4-4028-4d3f-887c-7b9e68c13d4d.jpg" width="317" /></a></div>
<br />
Bazen çocukluğunuzla kalın derim. sevgiyle DS<br />
<br />Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-2385906534371890252020-04-25T04:52:00.001-07:002020-04-25T08:09:06.488-07:00Zeigarnik Etkisi (Yarım Kalmışlık)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; text-align: start;"></span> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijiHdCWfaOKlNFBU41zHrNnxsNxj-_RjfP5wGaXJNgM4LMv15MhKRGFJKIG0a_CxqIxFsp491Fp97hl4l7leKbsDmp5UtiiUuw2XYhLsjtP_yZPYjMAdqpSZl7s9T4TqaLrEFHfmq12Bxk/s1600/WhatsApp+Image+2020-04-25+at+11.31.00.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijiHdCWfaOKlNFBU41zHrNnxsNxj-_RjfP5wGaXJNgM4LMv15MhKRGFJKIG0a_CxqIxFsp491Fp97hl4l7leKbsDmp5UtiiUuw2XYhLsjtP_yZPYjMAdqpSZl7s9T4TqaLrEFHfmq12Bxk/s400/WhatsApp+Image+2020-04-25+at+11.31.00.jpeg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; text-align: start;">İnsanlığın hazırlıksız yakalandığı Corona virüsü saldırısı, insanın en güçlü içgüdülerinden biri olan "hayatta kalma" içgüdüsünü de harekete geçirdi. Gülün dikenli, mantarların zehirli olması gibi, kuşların göç etmesi, balinaların okyanusları aşması gibi, doğanın bir ürünü olan insanı da yaşamda kalabilmek üzere kendini korumaya yönelik içgüdüsel davranışlar sergilemeye zorlar. Canlı beyni ani ve çok tehlikeli bir olay için refleks gösterip kendini korumayı, düşünüp hareket etmeye tercih edecek şekilde evrimleşmiştir. </span><a href="http://definesoysal.blogspot.com/2011/03/leylekler-her-zaman-insan-yavrusu.html" style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif; text-align: start;">(Desmont Morris Çıplak Maymun)</a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; text-align: start;"> Bu güdünün çalışamaz olduğu tek durum, beynin hastalığa yakalanmış olduğu ruhsal olarak bir çöküntü yaşadığı durumdur. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Freud’a göre; içgüdüler insanın doğası gereği yaradılışından gelen evrensel bir dürtüdür ve doğal olarak gelişir. Ayrıca yine Freud'a göre insan varlığı psikolojik gerilimin en aza indirilmesini amaçlar. <br /><br />Çoğumuz son aylarda yaşadığımız malum ölüm tehdidi ile hiç bu kadar yakınlaşmamış hatta ölümü düşünmemiştik bile. Karşılaştığımız bu ani ölümcül hastalık korkusu, bizi, öncelikli olarak hastalığa yakalanmamak ve sağlığımızı korumak üzere toplumsal ve bireysel önlemler almaya yöneltti. Evlere kapandık, işlerimizi, derslerimizi evimizdeki computerlere sığdırmaya çalıştık, dışarı çıkmak zorunda kaldığımızda maskeler, eldivenler, mikrop öldürücü spreyler tedarik ettik. Eve dışarıdan giren her şeyi dezenfekte ettik. Bağışıklık seviyemizi yükseltecek pek çok ilaç ve gıdayı stokladık. Vs. vs... Ancak dışarı çıkamamak, eski alışık olduğumuz sosyal aktivitelerimizi yapamamak kendi yaptığımız güvenli mağaralarımızda saklanarak korunmaya çalışmak, ruhsal sağlığımızı tehdit etme potansiyeli taşıdığını farkettiğimizde, beynimiz bunun için çareler üretmeye başladı. İnstagram, facebook whatsapp gibi uygulamalarla sosyalleşmeye zoom, googleapps, slack gibi uygulamalarla iş toplantıları, konferanslar, sunumlar yapmaya başladık. Öyle hale geldi ve ipin ucu kaçtı ki, ben ajandama notlar almaya, ilgi duyduklarımı kaçırmamaya kısacası yoğun bir koşuşturmaya girdim. <br /><br />Tüm bunlar olurken bir yandan uzun zamandır yaşamımda olagelen değişikliklerin getirdiği stresli, kaygılı ve mutsuz hayat şekli diğer yandan ölümle karşı karşıya kalmanın içgüdüsel kurtulma duygusu beni, yaşadıklarımı düşünmeye ve yaratılacak fırsatlarla sağlıklı kalma imkanı oluşturmaya yöneltti. Çok sevdiğim bir söz vardır. "Acılar kurtulma duygusunu güçlendirir" <br /><br />Bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyordum ve kendimi iyi hissettirecek önüme çıkan her imkanı denemeye başladım. Bu arada 21 gün sürecek bir online terapi çalışmasına katılmaya karar verdim. Bu çalışma bir nevi içsel bir farkındalık yolculuğuydu. Bu süreçte kendimle tekrar tanışıp, keyifli dönüşümler yaşayacağım vaadi bana çok umut vermişti. Neden 21 gün olduğunu ise sonradan öğrendim. Çünkü beynin yeniden programlanması için gereken süre sadece yirmibir gün imiş. Yani yeni bir alışkanlık kalıbını oluşturmanın ortalama 21gün sürdüğü kanıtlanmış.<br /><br />Bu terapi, gündelik hayatta bilhassa düşünmeden, farkına bile varmadan yaptığım birçok davranışı fark etmemi sağladı. Psikoterapistin 21 gün boyunca verdiği çalışmaların hepsi birbiriyle bağlantılı, ödevler,meditasyon, müzik ve filmlerden oluşuyordu. Gurubu oluşturan grup üyelerinin paylaşımları birbirinin dönüşümüne eşlik ederek katkıda bulunuyordu.<br /><br />Ve ben 21 günün sonunda kendime dışarıdan bakabilmeyi, Gördüğüm beni kabul edebilmeyi, kendime ve akışa güvenmeyi, içsel gücümün ve kendime karşı sorumluluklarımın farkına varıp, dünyayla bağımı sağlıklı ve güçlü kılacak farkındalıklarımı geliştirmeyi , meditasyon yapmayı, kendimi yeniliklere açmayı, hayatı bir mucize gibi yaşamayı, düşüncelerimi olumluya çevirebilmeyi yeniden keşfettim. <br /><br />Bir zamanlar bu blogu yazmaya başladığım dönemlerdeki gibi daha mutlu olduğumun farkına vardım. Karantina sürecinin bana farkettirdiği bir diğer konu ise çok sevdiğim ama uzun zamandır yapamadığım ama aklımın bir köşesinde beni zaman zaman tırmalayan yarım bıraktığım yağlıboya tablolarımdı. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2ISMaMGbnsVdojPoHb8ye7bS3cUG82jiQ0fv96lVqs1_lfgJUawxWLq_oqc_qXhIRZ7BU0QScSCYqa-d9viAlMjthtol8jB3vGjxu0KfJQT7tUR_esJN9EMioIVBcwc9Mt91nPb_RGQYw/s1600/WhatsApp+Image+2020-04-25+at+11.31.00+%25281%2529.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2ISMaMGbnsVdojPoHb8ye7bS3cUG82jiQ0fv96lVqs1_lfgJUawxWLq_oqc_qXhIRZ7BU0QScSCYqa-d9viAlMjthtol8jB3vGjxu0KfJQT7tUR_esJN9EMioIVBcwc9Mt91nPb_RGQYw/s400/WhatsApp+Image+2020-04-25+at+11.31.00+%25281%2529.jpeg" width="300" /></a><br />
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bana "Bu hayatta seni en çok ne mutlu ediyor?" diye sorsanız "Resim yapmak" diye cevap veririm. Çocukluğumdan hafızamda kalan çok hareketli bir çocuk olmama rağmen önüme konan boya kalemleriyle saatlerce resim yaptığım kağıtlar geliyor gözümün önüne. Bu kadar sevdiğim bir işi, hayatın acımasızca attığı o tokattan sonra yapamaz, elime resim fırçasını alamaz olmuştum. Bu terapi süreci duygularımı olumluya çevirirken içindeki o resim sevgisini de geri getirdi. İçgüdüsel yaşamda kalma güdüsü beni iyileşmeye mi zorluyordu?<br /><br />Derken yarım kalmış tablolarımı ortaya çıkardım. Araştırınca bunun da bir bilimsel karşılığı olduğunu gördüm. Zeigarnik Etkisi. 1920'lerde Sovyet bir psikiyatr olan Bluma Zeigarnik tarafından, restoranda yenilen bir yemeğin ardından keşfedilen ve takip eden yıllarda yapılan araştırmaların neticesinde net olarak ispatlanan bu etki; bitirilmemiş işlerin zihni meşgul etmeye devam ettiğini, tamamlanmış işlerin ise beyinde bir köşeye kaldırıldığını ifade ediyor. Bu etkiye göre yarım kalan şeyleri bir türlü unutamama nedenimiz, o işin sonucunda rahatlığa ve doygunluğa erişememiş olmamız. Beyin, o sürecin sonunda verdiği emeklerin ve zamanın karşılığını alamadığını düşündüğü için, ödülüne kavuşamamış olmanın verdiği etkiyle zihnimizi o konulara odaklamaya ve bir sonuç almaya çalışmaya devam ediyor.Beynimiz yarım kalan işleri sonuca ulaştırıp zihinsel tatmine erişmeden, yeni işlere veya deneyimlere odaklanamıyor.<br /><br />Üstelik yarım kalmış işler, bilinç altından sürekli sinyal göndererek zihinsel ve duygusal kaynakları tüketerek bizi daha stresli, endişeli, mutsuz etmeye sürüklüyor. İşte bu noktada Zeigarnik etkisi doğal yoldan devreye girerek bizi uzun süre kalan konuları çözmeye motive ederek, zihinsel mutluluğu geliştirebiliyor. Böylece kendine güven ve benlik saygısı artırırken, bir başarı hissi vererek kişisel gelişim ve olgunluk hissine de katkıda bulunuyor.<br /><br />Benim gibi herkes için bu zorunlu süreçte düşünen, isteyen, farkındalık kazanabilenler için pek çok kazanımlarımızın olacak olması çok mümkün görünüyor ama gerçekte eksikliklerini hissettiğimiz pek çok şey ise bu sürecin bilinçle, akılla, bilimle, sevgiyle, sağlıkla aşılmasını ve yeniden farkına vardığımız güzellikleri ve kazanımlarıyla birlikte özgürce yaşama isteğini zorunlu kılıyor.<br /><br />Sağlıklı ve mutlu günlerde birlikte olmak umuduyla. yaşamınızı sevin ve sahiplenin.<br /><br />DS. <br /><br /></span></div>
</div>
Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-38375739039028033002020-04-14T12:23:00.000-07:002020-04-25T08:21:08.503-07:00Umudun Tarifi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHzyyBPjn3o1XaYcxR9U-kzIZhxe4riqI4X04294c-6wcNWmUD0nQsA3bqMww0yItet0gjHwxDMKI95ZDzjAmbz8aLVj_gVj-JkAIijUtcue649tdgaNxY8vEks889Vi4F68nA4P-LuA-z/s1600/Sweet-Bean-630x910.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHzyyBPjn3o1XaYcxR9U-kzIZhxe4riqI4X04294c-6wcNWmUD0nQsA3bqMww0yItet0gjHwxDMKI95ZDzjAmbz8aLVj_gVj-JkAIijUtcue649tdgaNxY8vEks889Vi4F68nA4P-LuA-z/s1600/Sweet-Bean-630x910.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHzyyBPjn3o1XaYcxR9U-kzIZhxe4riqI4X04294c-6wcNWmUD0nQsA3bqMww0yItet0gjHwxDMKI95ZDzjAmbz8aLVj_gVj-JkAIijUtcue649tdgaNxY8vEks889Vi4F68nA4P-LuA-z/s1600/Sweet-Bean-630x910.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="910" data-original-width="630" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHzyyBPjn3o1XaYcxR9U-kzIZhxe4riqI4X04294c-6wcNWmUD0nQsA3bqMww0yItet0gjHwxDMKI95ZDzjAmbz8aLVj_gVj-JkAIijUtcue649tdgaNxY8vEks889Vi4F68nA4P-LuA-z/s400/Sweet-Bean-630x910.jpg" width="276" /></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">"<span style="text-align: justify;">Evren hareketi alkışlar ve destekler" diye yazmiş çok değerli klinik psikolog arkadaşım. Çok doğru tabii ama gel de bu karantina günlerinde 120 m2 lik bir evde bunu gerçekleştir. İşin şakası bir yana salondan mutfağa, mutfaktan küçük odaya, ordan yatak odasına derken bir ay geçmiş. Her ne kadar raflarda okunmuş, yarısı okunup bırakılmış, hiç okunmamış sürüyle kitap varken içimdeki kaygı ve endişenin açtığı odaklanma problemine yenik düşüyorum.</span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Karantina günlerinin başladığı günlerde Coldplay’in solisti Chris Martin’in evde piyanosunun başına geçerek verdiği mini konser, dünyanın dört bir yanındaki pek çok meslekten instagram kullanıcılarını da harekete geçirdi. Takip etmek istediğiniz canlı yayınlar müzik, sanat, yemek, terapi, spor, sağlık, sohpet bir çok konuda çoğu zaman birbiri ile çakışsada seçim yapmya zorluyor insanı. </span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Geçen gün klinik psikolog arkadaşımın instagramda kısa meditasyon canlı yayınına katilmistim. Meditasyon sırasında "kendinizi bir meyve ağacı olarak düşündüğünüzde gözünüzde hangi ağaç canlanıyor" sorusu karşısında gözümün önünde beliren kiraz ağacı imgesi beni çocukluğuma götürdü. Babamın bahçemize benim için diktiği kiraz ağacının büyümesini, nisan ayında bembeyaz çiçeklenerek sanki kar yağmış izlenimi vermesini, çiçeklerinin mis kokusunu, çiçekten yeşile dönen koyu kırmızı napolyon kirazlarının lezzetini, zarif yapraklarının rüzgarda el sallıyormuşcasına titreşmesini sonra yaşam süresinin sona erişini izleyip kendimle özdeşleştirmiştim sanırım. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bir süre bu meditasyonun ben de yarattığı duyguları analiz etmeye uğraştım. Japon kültüründe Kiraz ağacının <span style="text-align: justify;">yaşamın metaforik bir simgesi olduğunu öğrendim.</span>Aslında yaşamın her aşamasında öğreniyoruz. Bize bilgiyi veren yeri geliyor bir bitki, bazen bir hayvan bazen bir kitap, film bazen de bir insan oluyor. Yaşam sürecinde ben de belki de bahçemdeki bu kiraz ağacının bana sessizce anlattıkları gibi doğanın bilgeliğinden, izlediğim yazdığım ve iletişim kurduğum herşeyden kendi gerçeğime ulaşabilirim diye düşündüm.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdszt0KJnZuM1KVWbOAsUJ-YuDq9GfmOG_hXlFbUNUhDpFEvS8pe8C15-K0AMjSHuEg8dZM6lQhVCI-iCwZZUCQK7ksj2AgnQ4RGpeUJ8qZT9PciK5wmmOVM0Shd-I-sEUwl6BepEk71sJ/s1600/k%25C4%25B1raz.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="268" data-original-width="175" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdszt0KJnZuM1KVWbOAsUJ-YuDq9GfmOG_hXlFbUNUhDpFEvS8pe8C15-K0AMjSHuEg8dZM6lQhVCI-iCwZZUCQK7ksj2AgnQ4RGpeUJ8qZT9PciK5wmmOVM0Shd-I-sEUwl6BepEk71sJ/s1600/k%25C4%25B1raz.jpg" /></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; text-align: justify;">Ben bu düşünceler içinde anı, bugünü irdelerken seyretmek için seçtiğim bir film, bazen yaşamın bize ne yapmamız gerektiğini, karşımıza çıkardığı tesadüflerin gücü ile anlatma şekli olduğunu düşündürdü. İşte "Umudun Tarifi" </span><a href="https://www.imdb.com/title/tt4298958/" style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif; text-align: justify;">Sweet Bean </a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; text-align: justify;"> filmiyle böyle karşılaştım. Film, yönetmenliğini Naomi Kawase'nin yaptığı Durian Sukegawa'nın aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanmış. Sukegawa’nın kitabından olduğu kadar Kawase’nin kişisel deneyimlerinden de parçalar taşıyan bu film, küçük bir fırın mutfağında Tokue adlı yaşlı bir kadının “an” adı verilen fasulye ezmesini yapmasıyla başlıyor. Hikaye, fırının sahibi Senataro ile Tokue arasında gün geçtikçe gelişen derin bağa odaklanıyor. Hayatın zorlukları karşısında nasıl ayakta kalınabileceğini, umudun, özgürlüğün, mutluluğun, doğa sevgisinin, masumiyetin, inancın,hayallerin, hayatın anlamı üzerine uzunca düşünmeye sevk eden harika bir film. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Beni filmde asıl etkileyen kiraz ağaçlarıyla filmin kahramanı arasında kurulan metoforik bağlantı. Filmden spoiler vermek istemiyorum ama bazı satır aralarına saklanmış sihirli sözcükleri de paylaşmak isterim. </span><br />
<br />
<br />
<ul>
<li><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">"Mezar taşlarımız olmaz bizim. Bu yüzden içimizden biri öldüğünde ağaç dikeriz. Kiraz ağacı konusunda hepimiz hemfikiriz çünkü Tokue kiraz ağaçlarını severdi.Biz dünyaya onu anlamaya ve dinlemeye geldik. Durum buyken başkası olmak zorunda değiliz. Hepimizin, her birimizin hayatına anlam katan şeyler var. </span></li>
</ul>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<ul>
<li><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Seni ilk defa havadaki tatlı kokuyu içime çektiğim haftalık yürüyüşümde gördüm. Yüzünü gördüm. Gözlerin üzgün bakıyordu. Bu bakışın yüzünden sana neden acı çektiğini sormak istedim. Çünkü bir zamanlar bende böyle bakardım. Dükkanına doğru sürüklenirken sanki orada duran bendim. Çocuğum doğsaydı şimdi senin yaşında olurdu. O gün dolunay kulağıma beni görmeni istedim o yüzden ışıldıyorum diye fısıldadı. </span></li>
</ul>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<ul>
<li><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Fasülye ezmesi pişirirken fasülyelerin anlattığı hikayeleri dinlerim. Bu fasülyelerin gördüğü yağmurlu ve güneşli günleri düşlemenin bir yolu. Fasülye sırıklarının arasında hangi rüzgar esti?Yolculuklarının öyküsünü dinle. Evet onlara kulak ver. İnanıyorum ki bu dünyada herşeyin anlatacak bir hikayesi var. Gün ışığının ve rüzgarın bile. Belki sen onların öyküsünü duyabilirsin. Belki sebep budur, dün gece çobanpüsküllerini aşip da içeri giren rüzgar anladığım kadarıyla bana seninle konuşmam gerektiğini söylüyordu.</span></li>
</ul>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<br />
<ul>
<li><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Hayatlarımızı kusursuzca yaşamaya çalışırız. Ancak bazen dünyanın cehaleti tarafından eziliriz. Aklımızı kullanmamız gereken zamanlar vardır. Eminim ki günün birinde kendi düşlerini gerçekleştiren dorayakiyi yapacaksın. Kendi yolunda yürüyecek inancın olsun...</span></b></li>
</ul>
<br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b>
<br />
<ul>
<li><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sizi mutlu eden şeyi yapmalısınız. Bu özgürlüğe sahipsiniz..."</span></b></li>
</ul>
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Sevgiyle ve sağlıkla kalın</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">DS</span><br />
<b><br /></b>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-3390969410687526841.post-77403655118926399622020-03-25T08:10:00.001-07:002020-04-14T12:35:04.672-07:00Corona Günleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkGn6spP20BHc6Gks1mRf7EvO73F5nRLHNzScII8k6Qznsl1vX6tPAMnMM6ZuNBXC2T8DFJKxe7G5fp_HY-zuhwFOr4LS2Da33srTdOzjZol2F3f5w_xBDOjijJGDzFcCKKxVMkcp9Incl/s1600/fdfdf3d4-3827-4416-837f-b4cfb5e3cf2c.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkGn6spP20BHc6Gks1mRf7EvO73F5nRLHNzScII8k6Qznsl1vX6tPAMnMM6ZuNBXC2T8DFJKxe7G5fp_HY-zuhwFOr4LS2Da33srTdOzjZol2F3f5w_xBDOjijJGDzFcCKKxVMkcp9Incl/s400/fdfdf3d4-3827-4416-837f-b4cfb5e3cf2c.jpg" width="300" /></a></div>
<br />
<br />
İnanılmaz, öngörülemez,hayale sığmaz bir deneyim yaşıyor insanoğlu 21. yüzyıla girdiğimiz bu dönemde. En büyük dağları ben yarattım edasında olan insanoğlu çıplak insan gözüyle görülemeyecek küçüklükte bir virüsün saldırısıyla tarumar olmuş vaziyette. <br />
<br />
<br />
Benim de birkaç sene öncesine kadar çalıştığım firmada mermer ithalatı yaptığım Çin'in Wuhan kentinde başlayıp Avrupa, Asya, Avustralya, Amerika ve Afrika kıtasını etkisi altına alan Corona Virüsü(Covid19) şu ana kadar toplam 17.159 kişinin canını aldı. Bu sayı hergün katlanarak artıyor.Dünya genelinde pozitif vaka sayısı 381.499'a ulaşarak 350 bin sınırını aştı.<br />
" Hayatınızı yavaşlatın. Risk ortamına girmeyin. Riski evinize taşımayın. Evde kalın. Hayat eve sığar" uyarılarıyla hepimiz evlere tıkıldık. temizliği abartarak yeniden yeniden öğreniyoruz.<br />
<br />
<br />
Benim şehrimde bir tek martılar özgürce uçuyor. Hepimiz yaşadığımız bu kaygılı sıkıntılı korku dolu kaos döneminde evde endişe ve kaygı içinde hayatta kalıp sevdiklerimizi korumaya çalışırken bir taraftan trajik halimize diğer taraftan komik halimize bakarak, duygularımızın analizi yapmaya çalışıyoruz ama bir türlü işin içinden çıkamıyoruz. Sorunları çözmeye çalışırken, daha önce hiç deneyimlemediğimiz, önemi üzerinde düşünmediğimiz değerlerin farkına varıyoruz. Bir anda ortaya çıkan bir virüs nedeniyle hayatlarımız, planlarımız hayallerimiz darmadağınık oldu. Böyle bir süreçte psikolojik olarak güçlü kalmak hiç kolay değil. Evde hijyen sağlamak için marketten aldığımız kahve poşetini çamasır suyuyla yıkarken, bir anda yıkamanın gücüyle patlayıp bütün mutfağa saçılan kahveyi temizlerken. markete sipariş verdiğimiz torbaları içeri almadan önce yada kuryeyi kolonya ile dezenfekte ederken , sokakta yakınından geçmemek için karşı kaldırıma geçerken, yüzümüzde taşıdığımız maskeleri çıkardığımızda aynada yüzümüzde maskenin bıraktığı izi gördüğümüzde yaşadığımız duygu karmaşasının farkına varıyoruz. Yakın bir gelecekte bu gidişatta çoğumuz agorafobik ve OKB hastası olarak obsesif ve kompolsif davranışlar sergilemeye başlayacağız. Uzmanlar bu durumun adını koronafobi koydular. Sosyal medyanın çok daha yaygın ve kontrolsüz kullan ılması ise psikolojik hasarlara sebebiyet verecek etkiye sahip. Hepimiz corona virüsüne yakalanmasak bile yan etkilerine maruz kalmamız içten bile değil. Korktuğumuz kanser hastalığı bile yerini ruh kanserine bıraktı.<br />
<br />
<br />
Bu günleri daha kolay atlatabilmek için her zamankinden daha çok birbirimize sevgiyle kenetlenmeye ihtiyacımız var.<br />
<br />
<br />
İşte böylesi günler sürerken bizi bu yan etkilerden koruyacak, fiziksel rahatlamanın yanı sıra, psikolojik dengenizi kurmamızı sağlayacak ve hayatı eve sığdıracak şekilde küçültecek uğraşlar yaratmaya uğraşıyoruz herbirimiz...<br />
<br />
<br />
Corona günlerinde arayış içindeyken ben de Mandala'yı keşfettim.<br />
<br />
<br />
Keşişler yaptıkları yüce bir varlığa adadıkları Mandalayi tek üfleyişle dağıtırlarmış. Bu eylem herşeyin gelip geçici olduğunu ve dünya malının dünyada kalacağını bize hatırlatsın diye yapılırmış.<br />
<br />
Sanskritçe "çember ve merkez" anlamındaki mandalalar Vajrayana Budizmi ile ilişkilidir. Günümüzde en genel haliyle evrenin bütününü ifade ediyor. Geometrik şekilleri bir araya getiren yuvarlak biçimlerden oluşarak, meditasyon için kullanılıyor.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirUWvWQfakgKvVOiWudNWFcDawnlJO4kpNZx5LMEj3lLN_PKHCiaqIqra60-xPMFAGtn3mmQ-x2bkk_whPxbqCQHyWsR6L29SwMzEuZ1Wu79Hm_O_ofiKViS9x2alaGH1L4VMF8X0FJUTY/s1600/2cd6daa9-c711-4ce1-809b-4a96987d600f.jpg"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirUWvWQfakgKvVOiWudNWFcDawnlJO4kpNZx5LMEj3lLN_PKHCiaqIqra60-xPMFAGtn3mmQ-x2bkk_whPxbqCQHyWsR6L29SwMzEuZ1Wu79Hm_O_ofiKViS9x2alaGH1L4VMF8X0FJUTY/s320/2cd6daa9-c711-4ce1-809b-4a96987d600f.jpg" /></a><br />
<br />
<br />
Mandala boyamak odaklanmayı sağlayarak nefes alıp vermeyi düzenler. Ayrıca zihnimize hücum eden düşünce dalgalarını kırar. <br />
<br />
Ben denedim gerçekten ruh halime çok iyi geldi. Deneyin derim. <br />
<br />
Pratikte pek çok tanımı olmasına rağmen Özgürlük felsefede insanın, doğadaki ve toplumdaki nesnel gelişmenin yasalarıyla, zorunlukla olan ilişkisi; özellikle bu zorunluğu bilme ve ona pratikte egemen olma derecesi olarak tanımlanır. Yaşadığımız dünya üzerinde bugün anladığımız bir gerçek var ki, bedensel özgürlük elbetteki mutlu yaşamak için gerekli ama düşünce özgürlüğünü sağlayabilmek bedensel özgürlüğü sağlamak kadar kolay değil. Bugün sizden kilometrelerce uzakta bilmediğiniz tanımadığınız bir insanın öğle yemeğinde yediği bir yarasa yüzünden siz bedenen evlerinize hapsolmuş, kendiniz ve sevdikleriniz için hayatta kalma mücadelesi veriyor ve bedesel tutsaklık yaşıyorsanız bu bir insanın hayatının mesafeleri yok ederek diğer bir insanın hayatıyla ne derece bağlantılı olduğunu, bir kelebeğin çırptığı kanatların yarattığı girdabın, binlerce kilometre uzakta kasırgaya neden olabildiği gibi bir kişinin yarattığı kaosun kelebek etkisiyle büyüyerek size kadar ulaşabildiğini gösterir. Bugün yaşadığımız gerçek bize gösterdi ki herbirimizin hayatı bir diğerine bir puzzle'ın parçaları gibi bağlıdır. Her birimiz, insanoğlunun bilgiyle ürettiği bilimin bu sorunun üstesinden gelmesini, yaşadığımız tek yer olan dünyamızı ilgilendiren bu zorlu sürecin bitmesini sabır ve umutla bekliyoruz,vakti geldiğinde güzel günlerde ve sağlıkla ama bu kaostan ders alarak yeniden özgürlüğümüze kavuşacağımız günleri umutla ve özlemle bekliyoruz. Şimdilik hoşçalın ama evde kalın.<br />
<div>
</div>
Defne Soysalhttp://www.blogger.com/profile/12497551885993316870noreply@blogger.com10