23 Şubat 2010 Salı

Nöron'u nasıl yendim?

Bilim artık insan beyninin bir şey düşündüğünde beyin penceresini açan bazı kimyasallar yarattığını biliyor. Düşünceler sona erdiğinde bu pencere kapanıyor. Aniden kanımızın daha hızlı akmasına, midemizin daha fazla asit salgılamasına sebep olan şey bu nöropeptitler. Yani bir anda trafikte yolumuzu tıkayan bir sersemi lazer tüfeğiyle yok etme isteğine kapılmamız, bu nöropeptit denilen beyin kimyasalları.
Sabah sabah gazetelere haber olan cinnet geçirmiş, sevgilisini 20 yerinden bıçaklamış, babasına tuz ruhu içirerek öldürmüş, annesini ve kızkardeşini katletmiş vs.vs. insanların bu davranışlarının altında yatan suç ortağının bu nöropeptitler olduğunu düşünmek kanımı dondurdu. İşin bilimsel yanı bu. Peki ya bu nöropeptitleri yöneten?
Sabah kahvaltıda bunları okurken acaba diye düşündüm etrafta dolaşan bir sinirlilik cini mi var? Mitolojide Aşk tanrısı Eros'un elindeki okuyla etrafta uçup, gözüne kestirdiğine attığı aşk okları gibi, bu cin de gözüne kestirdiğine elindeki sinirlilik oklarını mı fırlatır? Bu da benim yarattığım bir tanrı neden olmasın? Sinirlilik tanrısı Nöron:))
Benim Nöron elinde sinir okuyla dün iş başındaydı. Attığı ok hedefi bulmuştu ki bütün gün kafamda dolaşan ve beni rahatsız eden sivrisineği, tüfeği çıkarıp ateş edip yok etmek istedim. Tüfek yanımda olmayınca cep telefonunu fırlattım. Sivrisinek değil ama cep telefonum sizlere ömür.
Uzun süre Nörondan nasıl kurtulabileceğimi düşünüp, çeşitli şaşırtma taktikleri geliştirdim. Ama nafile. Attığı her ok hedefe tam isabet.
Ortamdan kopup biraz ara vermeyi denedim. Sinirden kudurduğumu hissettiğim zamanlarda birkaç dakika konudan uzaklaşmayı denedim ona kadar saydım hızımı alamayıp yüze kadar çıktım. Tatilde deniz kenarında güneşin sabah ılık ışınlarını yüzümde hissetmeye çalıştım, denizde yüzdüm. Sonuç ocaktaki yemek yanmış, bizim ufaklık ortalığı öyle bir dağıtmış ki toparlamak saatler alır. Nöron'un okları yine tam isabet. Bir anda kendimi avaz avaz bağırır bir halde buldum. Ama yenilmemek konusunda kararlıyım ya Nöron'a sinirlenmemde yalnış birşey olmadığına, bu Nöron masalını çok uzattığıma çünkü öfkenin doğal bir duygu olduğuna kendimi inandırmaya çalışdım. Birine fiziksel veya duygusal olarak zarar vermeden bu siniri ifade etme yetisi doğuştan sahip olduğumuz bir özellik değil ki. Ben bunu öğrenebilirim mantığıyla sözcüklerimi dikkatli seçerek, beni sinirlendiren hareket karşısında otomatik olarak sinirlenip saldırmak yerine hislerimi mantıklı şekilde kırıcı olmadan ifade etme konusunda kendimi yetiştirmeliyim diye düşündüm. Mesela “ o kadar kötüsün ki beni hiç dinlemiyorsun” demek yerine “beni dinlemediğin zaman o kadar sinirleniyorum ki bağırmak istiyorum” demeyi denedim. Ama kendimi hala çok sinirli hissediyordum ve derhal ortamdan uzaklaşmayı ve saldırgan duygularımı boşaltmak için zarar veremeyeceğim birşey bulmaya çalıştım. Evin içinde dolaşmaya, elime geçen bir yastığa vurmaya başladım. Sonuç ne oldu dersiniz. Bizim ufaklık çok sevdiği kuştüyü yastığını almış yumrukluyor, yastığın içinden havalanan kuştüyleri ise havalarda uçuşuyor.
Uzun bir zarar ziyan sürecinden sonra yine oklardan nasibini almış ve elimde tuttuğum kalemden sinirimi çıkaracakken, kalemi kırmak yerine, asıl işlevinin yazmak olduğunu hatırladım. Kalem elimde kağıt önümde istemsizce yazmaya başladım. Yazdıkça, yazdım içimden geldiği gibi, kelime seçmeden.Kağıt ve kalemin tedavi edici gücünü fark edince çok şaşırdım. Üstelik Nöronun üzerine kaynar su dokulen buz gibi eriyerek yok olduğunu farkettim. İşte ben Nöronu böyle yendim. Şimdi kontrolümü kaybetmeye başladığımı hissettiğim zamanlar öfkeli duygularımı kağıda döküp içimden geldiği gibi yazıyorum. Üstelik bu alışkanlık benim için bir günlük yazma alışkanlığı haline geldi. Yazdıklarımı bitirdiğimde sinirim geçmiş oluyor ve yazdıklarımı okuyunca da okuyup gülüyorum kendi kendime.
Gülmeyi ertelemeyin, ararsanız, gülmek için mutlaka bir sebep bulacaksınız.
Sevgimle kalın,DS

3 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı..Doğrusu bu sabah gereksinimim vardı.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler benim için çok değerliolan yorumuna Begonvilli Ev.Ben de senin yazılarını takip ediyorum ve beğeniyle okuyorum.Hayata gülen yüzle bakmayı başarabilmek dileğimle sevgiler gönderiyorum.

    YanıtlaSil
  3. yazmasaydım ölürdüm derim ben de hep.. yazmasaydım ölürdüm..

    YanıtlaSil