Seneca "Saatler vardır ki zorla elimizden alınır, saatler vardır ki elimizden akıp gider. Hayatın büyük kısmı hiçbirşey yapmamakla, geri kalanı ise yapılması gerekenden başka şeyler yapmakla geçer. Bana bir insan göster ki, zamana küçücük bir değer versin, bir günün anlamını bilsin ve hergün bir parça öldüğünün farkına varsın. O halde dostum, bütün saatlerin sahibi ol. Kübün dibinde kalanı idareli kullanmak, iş işten geçtikten sonra tedbir almaktır.Zira sona kalan kısım,yalnız en az kısım değil, aynı zamanda en fena kısımdır.
***
Hayat bir öykü gibidir, uzun olup olmadığı değil, iyi olup olmadığı önemlidir. İyi yaşamak için acele et ve şunu iyi bil ki, hergün başlı başına bir hayattır."
Bu aralar büyük bir merakla ve beğeniyle okuduğum büyük üstanın bu sözleri, stoacı felsefenin bir savunması gibi gözükse de aslında gelecek için endişelenmek ile, geçmiş için dertlenmek arasında yaşanılan anın değerine bir vurgudur. XIX. yüzyıl başlarında Byron’ın yapıtlarında da "günü yakala" (seize the day) deneyimi, yaşanmakta olan yaşanmışın hazzına ilişkindir.
Eğer geçmişle ve gelecekle çok uğraşıyorsanız, bilin ki gerçekle hiç yaşamıyorsunuz.
N.H. Kleinbaum'ın en çok satanlar listesinde olan aynı isimde kitabından 1989 yılında sinemaya uyarlanan, yönetmenliğini Peter Weir'ın yaptığı Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği) filminde Robin Wiliam'ın müthiş oyunuyla hayat verdiği edebiyat profesörü. John Keating edebiyat dersinde bir şiir okutur.
Henüz vakit varken tomurcuklarını topla,
Zaman hala uçup gidiyor,
Ve bugün gülümseyen bu çiçek,
Yarın ölüp yokolabilir...
Sonra şiiri açıklar,
Hepimiz solucan yemi olacağız arkadaşlar.Buna ister inanın ister inanmayın. Herbirimiz bir gün nefes almayı kesecek ve öleceğiz. Şimdi öne doğru bir adım atın ve geçmişten gelen bu yüzleri biraz inceleyin. Onlara daha önce ciddi olarak bakmadınız. Sizden pek farklı değiller. Aynı saç modeli. Tıpkı sizin gibi hormonlara sahipler. Sizler gibi yenilmez hissediyorlar.Dünya onlar için bir istiridye. Çok büyük şeyler başaracaklarına inanıyorlar. Sizler gibi gözleri umutla dolu. Peki yapabileceklerini yapmak için yaşamaya acaba çok geç mi başladılar? Çünkü bu oğlanlar artık çiçeklere gübre oldu.Ama eğer dikkatle dinlerseniz size fısıldadıklarını duyarsınız. Yaklaşın Dinleyin, duyuyormusunuz? Carpe... Carpe.... Carpe Diem... Anı yaşayın çocuklar, Hayatınızı olağan dışı yapın."
Sadece bir tane hayatımız var. Yapmak istediklerimizi şimdi yapmayacaksak ne zaman...ölünce mi yapacağız?
Evet, evet evet!!!!!!!! (Son tümce için değil bu evetler, yazının ana düşüncesi için)
YanıtlaSil2000 yıl önce Seneca (daha öncesini unutalım) ve bir dolu düşünür, şair, bu güzel uyarıları yapmışken dünya hâlâ bir mutsuz insanlar cehennemiyse ya da hafifletelim mutlu insanlar cenneti değilse durup düşünmekte yarar var derim.
YanıtlaSilBourges örneğinde (anlar)olduğu gibi hep ölmeye yakın, pişmanlıkla dile getirilen tüm bu hatırlatmalar okununca hoşa gitmekten ve onaylanmaktan öte gitmiyor. Keşke istemekle olsaydı diyorum. Ama etrafımızı saran kocaman bir sevgisizlik sarmalı buna engel bana göre.
Defne' cim, çok karamsar bir yorum oldu ama benim gerçeğim böyle.
Sana ve hepimize mutlu bir hafta diliyorum, herşeye rağmen...
Çok keyifle okudum yazınızı, ne kadar doğru gerçekten, Ölü Ozanlar Derneği'ni de çok sevmiştim, ama günü yakalamak o kadar zor ki, her zaman kafamız ya geçmişle veya gelecekle meşgul, bizim için şimdinin değeri o kadar az ki... Fotoğraflara da bayıldım, siz mi çektiniz?:)
YanıtlaSilAdını her söyleyişimde mutlu olduğum bloger dostum, sevgili Begonvilli ev. Sen bunu başaranlardansın ne mutlu. Sevgiler
YanıtlaSilAsumancım, bu gezegende yaşayan her birimiz yani senin bloguna adını verdiğin insan yaratıktan insana dönüşme sürecini sancılı bir şekilde geçirir. Bu süreçte -insan olma sürecinde-kuşku, merak,soru sorma, aklını devreye sokma,düşünme, ancak bunları yaparken hepsini özgürleştirebildiği beyniyle yaparsa ulaştığı noktada ancak carpe-diem i yaşayabilir. En sıkıntılı ve zor bir anda dahi o haleti ruhiyeden çıkıp, insan olmanın hazzını o sıkıntılı hallerinde insan olmanın gereği sayabilmek olgunluğunu düşünebilmek ancak geişmiş bir bilinçle kaim. Ben bunun için uğraşıyorum. Keşke yap deyince olabilecek bir durum olsa, bunu gerçekleştirmek gerçekten emek, zaman, sabır istiyor. Ama bir elimde çekiç, bir elimde keski ben kendimi yontmaya devem ediyorum taki insan olana kadar...Etrafımda sevgi dolu kimse kalmasada bizim içimizdeki sevgi tüm evrene yeter.Bendekinin bir kısmını gönderiyorum sana. Aç kalbini yakala.
YanıtlaSilSevgili Eren, çok yorucu moral bozucu günlerin arasında günü yakalamak adına kendim için yarattığım zamanın görüntüleri bunlar. İnsanın ait olduğu yer doğa bana kucak açtı bu hafta sonu. Aldım fotoğraf makinamı güzelliğiyle beni büyüleyen Sapancanın doğasına yelken açtım.Sizinle o güzellikleri paylaşmak için. Müthiş güzel keyifli huzur dolu anlar yaşadım. Şimdi geride kaldı ama bana hissettirdiği o mutluluk şu an bende yaşıyor tüm sıkıntılara rağmen beni oluşan her olumsuza karşı dirençle ayakta kalıp mücadele gücü veriyor.Teşekkürler.
YanıtlaSilBende yapmak istediklerimi imkanım el verdiği sürece ertelemek taraftarı değilim. Sadece ne istiyorsam onu yapmak , belki bencilce ama kimseye zarar vermeden yapmak :))))
YanıtlaSilSevgi dolu arkadaşım, ben sevgi yerine senden zaman ve sabır istesem? Onlar gelene kadar ben de biraz emek harcayıp gerekli olan gelişmiş bilince sahip olmaya çalışırım söz.
YanıtlaSilne güzel bi yazı. dün bunu görmeden sana seize the day demiştim. :)
YanıtlaSilseneka bi de diyo ki "dünyada güneşin doğuşunu görmeyi hak etmeyen çok insan var ama güneş hergün doğuyo"
yazının ilk paragrafı senekenın sözleri bi tokat gibi.
aklıma gelmişken printini alıp duvara asayım.
:)
"ehehe"
YanıtlaSil: )
çok doğru geçmişe ve geleceğe takılmadan yaşamak gerçek hayat olanı...ama bazen elimizde olmuyorki gelde takılma moduna giriyosun insansın neticede:(
YanıtlaSil***bu arada google hesabımla sana yorum bırakamıyorum nedendir bilmiyorum!yorum ayarlarına bi baksan sorunmu var acaba?
Bu post'undan çok etkilendim,çok beğendim.Özellikle Ölü ozanlar derneği favori filmlerimdendir,kitabını da okumuştum zaten başucu değerindedir.Keşke birşeyler yapabilsek bizde.Okuduklarımızı unutmadan...
YanıtlaSilBaykuş gözüyle
Ani yasamak...Ne kadar dogru. Bir de eskilere takilmadan yasayabilsek. Mutlaka takicak uzulecek birseyler buluyor insan. Halbuki bu yasamin tekrari yok.
YanıtlaSilSevgili Özii, Anı yaşamak bence anın farkında olmak demektir ve üzerinde bayağı bir düşünmek gerektirir. Yoksa gününü yaşa şeklinde algılama hatasına düşmemek gerekir. Ne yapılması gerekiyorsa yeri geldiğinde ertelemeden, sevgiyle. Bu bencillik değil ki. Önce kendini sevmeli insan, sevgisini etrafa yansıtabilmek için.Teşekkürler yorumuna
YanıtlaSil:)))
Sevgili Deeptone, aslında Seneca tek bir cümleyle söylenmesi gereken herşeyi söylemiş. Çok beğendim.Teşekkürler.
YanıtlaSilSevgili Meyra Dennis Lewis’ın Nefes Almayı Bilmek kitabında "Soluk alıp vermek nefes almak değildir" der. Anı yaşamayı öğrenmeye çalışmak bir tekamüldür. Bize sadece olayları olduğu gibi kabul etme yeteneğini kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda kendimiz ve çevremizle olan ilişkilerimizde ki dönüşüm sayesinde ilerleme kaydetmemize yaşam boyu olanak sağlar.
YanıtlaSilGoogle hesabıyla ilgili bir problem var ama neden kaynaklanıyor çözemedim. Fikri olan varsa yazarsa sevinirim.
Natali ne güzel sen, blogumda görmek. Ben sende o ışığı görüyorum zayen. Sevgiler
YanıtlaSilDidemcim, merhaba. Demek istediğim de aynen bu. Yargılamalardan uzaklaşıp farkındalığa yaklaşmak.Teşekkürler yorum için.
YanıtlaSilbloga bugün denk geldim sanırım. çok beğendim bu yazıyı da.
YanıtlaSilbugünden ibaret her şey. en değerlisi bugün. yarın yok. dün yok. ah, bunu uygulaması zor ama mümkün:)
Hoş geldin Sevgili Ece. Hatta en değerli hediye şu an. Sana harflerle oluşturduğum duygularımı gönderebildiğim şu an... Sevgiler
YanıtlaSil