23 Nisan 2011 Cumartesi

Kuş Diline Öykünen


Ayşegül Devecioğlu uzun zamandır dikkatimi çeken bir yazar. İlk kitabı "Kuş Diline Öykünen" adlı romanında Türkiye'nin yakın tarihini, 12 Eylül öncesi ile 12 Eylül'ün bir kaç yıl sonrasını iç içe anlatıyor. O dönemi ister yaşamış olun, ister yaşamamış, yazarın anlatımıyla tarih içinde zaman treniyle bir yolculuğa çıkıyor, kahramanların hayatlarında umutları, umutsuzlukları, korkuları, yılgınlıkları, vazgeçişleri, yaşanan tüm acılara karşın ayakta durabilme direncini yaşıyor, soruyor, sorguluyorsunuz. Yaşanmış acılar, hırpalanmış, dağlanmış, tecavüze uğramış bir hayatın üzerine kurulacak yeni bir hayatın imkansızlıklarını Gülay'la birlikte yaşıyor, herşeyi silip süpüren zamanın acımasızlığını, ihanetini anlamaya çalışıyorsunuz. "Birkaç yıl öncesinde en ücra köşesine kadar kıpırdanan bu toprağın , yabancı, suskun, lanetli bir taş parçasına dönüşüvermesine akıl sır erdiremiyor" Yavuz. "Birkaçyıl öncesine kadar bu denli haklı ve kabul edilebilir olan şey, şimdi nasıl da tüm gerçekliğini, tüm haklılığını, hatta tüm masumiyetini yitirmişti" diye soruyor. Yazar roman kahramanları Gülay, Yavuz, İbrahim, Hüseyin, Caner, Hasan'ın yaşamından yola çıkarak, o dönemlerin toplumsal sürecini edebi bir dille gözler önüne seriyor, soruyor, sorgulatıyor, sarsıyor.
"Zaman... zamanı anlamak diye düşündü Gülay. Bu yabancı, bu zalim zamanı anlamak; kaderle başedebilmenin tek yolu belki. Bu düşüncenin üstünde zihni halsizce oyalandı.
Sonra kalktı, belli belirsiz bir umutla gözlerini parkta dolaştırdı. Orada olmayacak olanı yeniden bilinçsizce aradı. Yoktu... Biraz ötesinde, kendinden bir iki yaş küçük oğlanla oynayan çocuğu gördü. Devrim diye seslendi... Birden, ilk kez , bu kadar yüksek sesle çocuğun adını söylediğini anımsadı. İsim, kaçak bir mahkum gibi fırlayıvermişti ağzından. Gayri ihtiyari çevresine bakındı. Sonra bir kaç kez daha yeni, değişik, anlaşılmadık, tuhaf bir şey yapıyormuş gibi, söyleyip söyleyemeceğinden emin olamadan, bir kez daha bağırdı. Kimse ilgilenmiyordu.Kimse onlara bakmıyordu. Duymamışlardı bile... Gülay bunca zamandır ağızlarından çıkmamış bu ismi, meydan okur gibi hastalıklı bir çabayla inatla tekrarladı bu kez. Çınarın altında yün ören kadınlar, birbirlerine birşeyler söyleyip kahkahalarla güldüler... Kadınlardan biri, çocuğuna seslendi. İrili ufaklı kızlar oğlanlar, boyaları dökülmüş kaydıraktan itişe kakışa kaydılar. Yanındaki tarha dikilmiş olan kadife çiçekleri, hafif esintinin etkisiyle, iki yana sallandı. Uzaktan duyulan bir vapur sesi, bu görüntüyü dondurup,tablo gibi çerçeveleyiverdi. Her şey, birkaç dakika öncesindeki gibiydi. Sanki bu isim, hiç söylenmemiş gibi...(s:218)
"Ben hiçbir zaman o kadar iyiliği bir arada görmemiştim. insanların en iyi halleri sanki saklanıp gizlendikleri kuytulardan çıkmış ortada salınıyorlar".
diyor Gülay. Şimdi bakıyorum da 12 Eylül sonrası, sormayan, düşünmeyen, apolitize bir nesil yetiştirildi ülkemde. Yaşananları yaşanmamış gibi yaşamakta olanlar, üç maymunu oynuyor. Peki ya tarih affeder mi?

10 yorum:

  1. biz 12 eylülü ve öncesini yaşayanlar, malesef böyle bir hataya düştük. Ben kesinlikle apolitik çocuklar yetiştireceğim benim , bizim yaşadıklarımızı yaşamasınlar dedim. Sonra bunun nasıl kötü sonuçlar doğurduğunu yaşayarak gördüm.Ama neyseki büyüdüklerinde de gördüm ki armut dibine düştü...Tarih affeder mi bilemem
    ama biz kendimizi affdebilecekmiyiz.

    YanıtlaSil
  2. Zorlu gecen bir donemi anlatiyor. Okunmasi lazim. Tesekkurler

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Lale,
    650 bin kişinin gözaltına alındığı, 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiği, 230 bin kişinin yargılandığı, 14 bin kişinin vatandaşlıktan çıkartıldığı ve 30 bin kişinin zorunlu siyasi mülteci olarak gittiği bir dönemin, 12 Eylül'ün acılarını toplum olarak yeni yeni şokundan çıkıp, konuşabiliyoruz, filmlere, kitaplara, yazılara konu edebiliyoruz. O dönemin bu kadar vahim yaşandığının farkında olmayan pek çok insan için bu kitap uykudan uyandıran bir çalar saat gibi.Tarih elbette affetmeyecek. Önemli olan tarihten dersler çıkarabilmek, ama önce tarihi iyi anlamak gerekiyor dimi.

    YanıtlaSil
  4. Didemcim, sarsıcı, düşündürücü ve sorgulayıcı bir kitap gerçekten, ben de okunmasını öneririm.

    YanıtlaSil
  5. gerçekten de sarsıcı bu kitap okunmalı,
    ben o apolitik devrin çocuklarındanım malesef
    şimdilerde dizilerde görünce düşünüyor ve içim sızlıyor
    tabi ki tarih affetmez

    YanıtlaSil
  6. Severim böyle romanları Defne'cim, sağol aldım listeme.
    Sevgiler kocaman:)

    YanıtlaSil
  7. Tarih kesinlikle affetmez ..okunacaklar listesine aldım ..sevgiler..

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Mavianne, Farklı bir dönemdi. Ben sadece pencereden seyrettim o yılları. Yaşamadım ama yaşananların tanığı oldum. Bugün farklı bir açıdan farklı yaşamlar sürüyor. Her dönem kendi içinde saklı ama bir tarih yetiştirdiği gençlerin profilini bu kadar keskin bir bıçak gibi nasıl değiştirir, işte bu kitap bunun cavabı. İlgine teşekkür. Sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Özlemcim ben de zaman zaman okuduklarıma bakıyorum, kurgudan ziyade yaşanmışlıkların kokusu buram buram tüten kitapları tercih ediyorum. Bu da öyle. Sevgiler okuyunca beklerim yorumlarını

    YanıtlaSil
  10. Bilge, Tarih, en adil yargıçtır. Yargısını zamanı gelince insanlığın vicdanı önüne serer.Teşekkürler yorumuna.Sevgiler

    YanıtlaSil