13 Ağustos 2010 Cuma

Alfabe Kuşu


bugün onüçağustosikibinon, bir cuma günü. bu blog kelimeler, harfler ailesinin bir araya gelmesiyle kuruldu. hiç birine hiçbir ayrıcalık tanımadığımda hiçbirinin diğerinden bir önemi yoktu.sadece kafamdakileri bembeyaz bir kağıda aktarmama yarayan hiçbirisi birinden önemli olmayan işaretleri hayatıma anlam katması için alfabe kutumdan çıkarıp sıralıyorum. hiç bir duygu, hiçbir ağaç, hiçbir kalem ben istemediğim sürece farklı değil birbirinden. düşünmüştüm ki insanlar anlamadılar bir türlü çiçekleri, kuşları, evreni ve sevgileri, o zaman bende onları hiç olmazsa yazılarımda aynı boya mahkum ediyordum.kırıldığım, hayata küstüğüm, bunalıp kaçıp gitmek istediğim zamanlar oluyordu.Ama şimdi...
Sihirli bir kuş kondu penceremin pervazına...Mavi kanatlı, kavuniçi göğüslü bir ardıç kuşu...Çocukluk rüyalarımın ayşegül serisi kitaplarını, pembe pamuk şekerlerin billurlaşmış lezzetlerini, baharda açan kiraz ağaçlarının çiçeklerinin taze kokusunu, lapa lapa yağan karda minik ellerle yapılan kardan adamın dostluğunu, babamın özenle yaptığı uçurtmanın özgürlüğünü, yıldız çiçeklerinin gülümseyişini, akşam sefalarının çiçeklerini açtığı saatte başlayan saat beş çaylarının keyfini getirdi.
Ömrümde gördüğüm en güzel kuş...
Renkler beyazdan çıkıp gökkuşağı gibi yayıldılar, harfler siyah şekillerinden soyunup, sesli ve sessiz sedasız yan yana gelirken bu renk kuşağının ucundan tutup, her biri ayrı renkli hece oldular.Derken sözcükler, sözcüklerin ardı sıra sözler...Kim demiş büyüklerin büyüdükçe cocuk rüyaları görmediklerini?

2 yorum:

  1. Can-ı gönülden katılıyorum...

    YanıtlaSil
  2. Bazen bir martının kanadındaki zarif siyah çizgi, bazen de penceremin önünde patlamak üzere olan sardunya tomurcuğu, bu duyguları yaşatıyor bana. Önemli olan farkındalık, öyle değil mi? :))Sevgiler, selamlar Begonvilli Ev'den.

    YanıtlaSil