Bayramları hep sevmişimdir. Gerçi çocukluğumdaki o bayram heyecanı, yerini telaşlara yerine getirilememiş zorunlulukların vicdan azabına bıraksa da ben bayramları sevmekten hiç vazgeçmedim. Kızımın çok istediği bir bayramlığı almaya karar verdiğimdeki sevincini, oğlumun bayram için evine gelişindeki mutluluğu, çok özlediğim ancak yıllardır iki kişi kalan soframızı, tekrar dört kişilik olarak hazırlamaktan duyduğum huzuru en son ne zaman hissetmiştim? Bayram sabahı dışarı çıktığımda herkesin ama istisnasız herkesin kendine çeki düzen vermiş bir giyim tarzıyla, çocuk ve genç yaştakilerin yeni alınmış gıcır gıcır parlayan yeni ayakkabı, elbise buluz vs. kıyafetleriyle karşılaştığımda, yine hissettiğim mutluluktur. Sabahtan akşama kadar o evden o eve, o komşudan o komşuya izinsiz talepsiz gidebiliyor olmanın özgürlüğünü, kapımın sürekli çalınıp, hiç tanımadığım çocukların telaşlı, yarı utangaç, belli ki eskimesinden korktukları bayramlıklalrının tedirginliği içinde, kendilerini prens ve prenses gibi hissettikleri hallerini, uzaklarda ama bir zaman yaşamıma eşlik etmiş, şimdilerde çok ama çok yaşlanmış yakınlarımın cılızlaşmış, çocuklaşmış seslerini duyup onların geleceğe dair güzel dileklerini duymayı severim.
Peki ya acılar, üzüntüler, açlıklar, deprem yıkıntıları, ölümler, kayıplar,savaşlar, bayramı bayram gibi hissettirir mi insana? Eğer bayramlar birlik olmanın, kardeşlik ve barış içinde yaşamanın, yürekleri kinden, nefretten, öç alma duygusundan, uzaklaştırmak amacını taşıyorsa, o halde bayramlar günlük yaşamın koşturmasından, telaşından kendimizi dinleyemediğimiz, tutkularımızı, hırslarımızı, içimizdeki tüm kin ve nefreti ölçüp biçmenin, vicdanına hesap vermenin , kötülüklerin sonlanıp, vicdanların arındırıldığı, iyiliğin barışın kardeşliğin sağlandığı ve paylaşıldığı günler olmalıdır.
Benim için bu bayram bayram gibi de, ya Van'da depremde evi yıkılmış, yakınlarını kaybetmiş, karnını doyurmak için bile yemek bulamayan, çocuğunu besleyemeyen, gözünün önüde gün güne eridiğini gören Somali'deki anne için, terör adı altında yine insan eliyle yaratılmış savaşta yıllardır kimbilir ne fedakarlıklarla besleyip büyüttüğü oğlunu kaybetmiş anne için de bayram mıdır? Usta Can Yücel yine düşündürdü beni, şu güzel dörtlüğüyle...
Bayramlık
Koyunlar keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı
Bu barış var ya, bu barış
Cephedekiler için o kadar barış
"Bayram bir ömürdür, ben gibi bir deliye" diyen usta şairimiz Can Yücel'le düşündüm ben bayramı ve bayramın anlamını...
Bayramlar
Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır.
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp ‘Çok şükür bugünü de gördük’ diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu bitirmek, kâbuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle...
Vuslat da bayramdır öte yandan...
Endişe içinde beklediğinden mektup almak, telefonda ansızın sesini duymak, deli gibi burnunda tütenin boynuna sarılmak bayramdır.
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.
‘Ona güvenmiştim, yanılmamışım’ sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır.
Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır.
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram...
Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.
‘İyi ki yanımdasın’ bayram, ‘Her şeyi sana borçluyum’ bayram,
‘Hiç pişman değilim’ bayram...
Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.
Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.”
CAN YÜCEL
Bütün günlerinizin bayram tadında geçmesi umuduyla, Kurban Bayramınızı kutlarım.