23 Ekim 2013 Çarşamba

Son Dem


Datça yarımadasında güneş başka bir doğar, horoz ötüşleri, rüzgarın uğultusu,dalgaların kıyıya vuran ritmik tınısı eşliğinde,





Güneş ışınları Datçanın tepelerine seher renginde yansır sabahın ilk saatlerinde.Renkleri canlılığını katarak gerçekliğe kavuşturur.Yeşilin, mavinin, kahverenginin binbir tonu dans eder bakanın, görenin nazarında,


Kuşların kanatlarından sevredersiniz Gökovayı, Akdenizle Egenin öpüştüğü yerde.



Misafiri olduğumuz Datça evinin ev sahibesi hanım çok misafirperverdi. Datçanın doğası onuda mutlulukla sarıp sarmalamış olacak ki bu güne kadar gördüğüm kedilerden çok farklı idi. -Tuvaletini bile klozete yapıyor, hava serinse dışarı çıkmıyor, her sabah günaydın miyavlarıyla uyandırıyor, güneş ışığının en fazla geldiği yeri seçip, keyif yapıyor, maç izliyor, kaleciden daha başarılı top kurtarıyor, saklambaç oynuyor, kucağa otururken özel bir ritüel uyguluyor-


Avuçiçi kadar küçücük bir coğrafyada  evren kadar büyük mutlulukları var Datça'nın,



 Taşlık sahili ve şifalı Karagöl'ü


Sabah kahvaltısını beklerken Cafeinn'de bir ferahlamak için serin sulara dalıp çıkıyoruz, yeniden doğuyoruz,



İçesi geliyor insanın daha doğrusu içinde kaybolası bir balık misali,


Kargı sahilinde huzurun anlamını keşfetmek,


Hep sıradışılıklar yaşıyorsunuz, balıklarla değil kazlarla yüzebiliyorsunuz mesela,



Güneşin batışını kutsuyorsunuz gece mavisi renklerinde, yerine ayın gümüş ışıklarını bırakışına şahitlik ediyorsunuz,


Geceyle dans başlıyor sonra, sahilin kumlarında neşe yerini romantizme bırakıyor, duygular geceye akıyor

 Datça'da bir rüya daha sonlanırken, ruhunuzu bırakıp, tekrar buluşmak üzere sözler verip, gerçek hayata dönüyorsunuz sessizce. Umutları en kısa zamanda geri gelmek üzere Datça'ya emanet ederek...





9 Ekim 2013 Çarşamba

Beyninizi Yönetebilmek Hayatınızı Yönetmektir.


Sonbaharın gelişiyle pekçok insan gibi benim de duygusal dünyamda inişler yaşadığımı itiraf etmeliyim. Güneş işiğının depresyonu azaltmaya olan etkisinden yararlanmak için tam anlamıyla yakalamaya çalıştığım şu günlerde bu pek kolay olamıyor zira güneş ışığıyla kovalamaca oynamak yaşı benden geçmiş. bu duruma alışmaya çalışmayı beklemek de çözüm gibi gelmiyor bana. O halde ne yapmalı ?

Davranışlarımızın temelinde duygularımız, düşüncelerimiz,deneyimlerimiz,önyargılarımız,kültürel ve bireysel alışkanlıklarımız yatıyor.Beynimizde ise bu faktörleri içinde bulunduran iki merkez var. Duygusal yani limbik ve mantıksal yani neokorteks beyin. Her ikisininde davranışlarımızı etkileyen faktörlerin ağırlık durumlarına göre güçlü oldukları durumlar sözkonusu, bu da hareketlerimizi daha doğrusu aldığımız kararları etkiliyor. En istenilen durum her iki beynin de dengeli bir ağırlıkta çalıştığı durum.

Fakat Duyusal beyin en anlaşılması zor durumlarda bile bir bilgisayar ağı sistemi  gibi son derece hızlı bir yol bularak ancak bilinçli olmayan bir şekilde çalışarak hareket etmemizi sağlıyor. Bu hareketi oluşturmada beyin daha önceki tecrübelerimizi  yani deneyimlerimizi, önyargılarımızı ve modellemelerimizi kullanıyor. Yani hafızaya (belleğe) yükleniyor. Bellekte yer alan tüm bu faktörlerin bizi tatmin edecek sonuca götürmesi mümkün olmasa bile bir saniyeden bile kısa süren bu süreç sonucunda oluşturduğumuz hareket bizi tatmin etmişse, beynimiz bizi dopamin salgısıyla ödüllendiriyor.  

Mantıksal beyin ise son derece komplike bir sistem. Karşılaştığımız durum karşısında farklı açılardan değerlendirme yaparak doğru kararı almamızı sağlıyor.Bu süreçte gereksiz durumları elimine edip ilgili olanları derinlemesine inceleyebiliyor. Beynin mantıksal merkezinin duyusal merkez üzerinde kontrol etme özelliği de bulunuyor. Ancak her mantıksal beyin çok fazla enformasyonla karşılaştığında bunları tam olarak ayrıştırabilme yeteneğine de sahip değil. Ne yazık ki çok çabuk yorulabilmekte ve görevi tekrar duyusal beyin merkezine devretmekte. 

Neticede harekete geçmemizi doğuran bilişsel ve duygusal algıların sonucunda beynin talimatıyla salgılanan hormonların asıl görevi beynin farklı bölgeleri arasında bağ kurabilmek. Nörotransmitter olarak bilinen bu hormonlar dopamin, serotonin ve norepinefrin. 

Dopamin zevk veren durumlarda yada sonuna ödül konmuş süreçlerde salgılanıyor demiştim.Yani iyi bir hareket yaptığımızda beynimiz bizi dopamin ile ödüllendiriyor. Seratonin hafıza ve öğrenme  süreciyle ilgili bir hormon. Ayrıca beyin hücrelerinin yenilenmesine yardımcı oluyor. Mutluluk hormonu  olarak bilinen bu kimyasalın eksikliğinde, öfke, endişe kaygı, panik gibi duygular hissediliyor.Norepinefrin ise stresi kontrol altında tutarak, duygusal durumu kontrol altında alan bir hormon.

O halde duygularımızı kontrol altına alarak,  değiştirmemiz mümkün. Bu durumda o duyguyu oluşturan düşünceyi değiştirmemiz gerekiyor.  Üstelik ilerlemiş teknoloji duyguları kayda geçirip, bunları gerekli yerde kullanmamızı sağlayan cihazlar geliştirmiş. Örneğin Emotiv firması basit bir alet yardımıyla, sadece düşünceleri kullanarak bilgisayar oyunu oynamakveya bir tekerlekli sandelyeyi hareket ettirmek hayalini gerçeğe dönüştürmüş. Ayrıca bu cihaz sayesinde duygularımızı tanıyıp, adlandırmak ve tanımak imkanını yaratıyor.

Bir diğer ileri teknoloji ürünü Neurosky tarafından üretilmiş duygu tanıma seti. Örneğin, odaklanmış, rahat, korku duymuş ya da harekete hazır gibi sinyalleri ileten bu sistemin eğitim amaçlı kullanılması hedefleniyor. Her ikisi de beyin dalgalarını ölçüyor, sinyallere çeviriyor ve bir alıcıya aktarıyor. İnsanın içgüdüsel duygularının bu teknolojiyi hangi amaçlara yönelik kullanabileceğini gelin siz düşünün artık.