4 Aralık 2011 Pazar

Yin ve Yang


Beyaz, aydınlık, parlaklık özelliğiyle siyahın karşıtı bir renktir. Ancak, renk olarak kabul edilmemesi ya da tüm renklerin bileşimini simgelemesiyle de renkler içinde siyahla aynı konumdadır. Buna koşut olarak olumsuz anlamların yanı sıra birçok olumlu simgesel özelliklere de sahiptir. Yaşamın başlangıcını olduğu gibi, bitişini, tamamlanmasını yani ölümü de simgeler.


W. Kandinsky beyazı, ruhumuzu etkileyen sonsuz bir sessizliğe benzetir. Ancak, ölü bir sessizlik değildir bu. Her an her şeye açık, başlangıçtan, dünyaya gelişten önce gelen bir sessizlik. Siyah ise güneşin batışından sonra gelen bir hiçlik, umutsuz ve sonsuz bir sessizlik.


Çin mitolojisinde Yin ve Yang, yaşamı oluşturan iki temel evrensel güçtür. Yin ve Yang birbirinin içine geçmiş herbirinde diğerinin bir parçasının olduğu bir çember şekliyle ifade edilir. Birbirleriyle oluşturdukları dualite o kadar dengelidir ki,oluşturdukları çember mükemmeldir. Simgesel olarak evrensel yaşam, bu birbirinden farklı ama içiçe iki özelliğin karşılıklı etkilenmesi üzerine kuruludur.


Diyalektik meteryalizmin tanımladığı karşıtların birliği ve etkileşimi kuramına benzer şekilde oluşumlar, karşıtı olmadan açıklanamazlar. Karşıtların biri, diğerinden bağımsız olamaz. Yin ve Yang, karanlık ve aydınlık, siyah ve beyaz, dişi ve erkek, pasif ve aktif, gece ve gündüz, soğuk ve sıcak şeklinde kendi karşıtıyla anlam bulur. Tai-chi veya yin-yang işaretinin içindeki küçük karşıt renkli daireler gecenin içinde aydınlığın ve sıcağın, gündüzün içinde de soğuk ve gölgenin bulunması gibi dişi görünümün içinde erkek, erkek görünümün içinde dişinin varlığı, her sorunun, çözümü, sevginin, nefreti, eylemsizliğin, eylemi, savunmanın, saldırıyı barındırması gibi karşıtların içinde diğerini barındırma özelliğini taşır.


Karşıtlar, birbirine dönüşebilen yapıdadır.Gündüzden  geceye, geceden gündüze geçiş, sıcağın soğuması, soğuğun ısınması vb. son derece basit bir kural, kendi dinamizmi içerisinde  son derece karmaşık yapının ayrılmaz parçası oluverir.Sonuç olarak evren , kendisi ile çelişen çiftlerin bütünüdür.




Yin ve yang arasındaki dengesizlik evrenin bir parçası olan insanın yaşamı için oluşturduğu çemberin yapısını bozar ve hastalığa neden olur. Yaşam her birimizin kendi içimizde oluşturduğumuz siyah beyaz imgelerin bütünüyse, yada her birimiz yaşam denen evrende siyah veya beyaz olarak yerimizi alıyorsak, her birimizin içinde diğerinin karşıtı varlığını sürdürüyorsa, o halde yaşamı değiştirme gücünü de içimizde taşıyoruz demektir. Ama önce kendi içimize, başkasının gözünden bakabilmeyi öğrenmemiz gerekmez mi?
Her insanda beyazı görmesini öğrenmek için önce kendi içimizdeki siyahları bulup temizlemekle işe başlamak gerek. İçimizdeki ışık çok güçsüz dahi olsa, onu canlandırmak mümkün.


Günümüzde insan kendi kendine ve onu oluşturan doğaya karşı bir sınav vermekte. Bırakın ışığını canlandırmayı, içindeki var olan beyazı koruması gittikçe güçleşiyor. İnsan doğayı, zamanı, dostlukları, arkadaşlıkları, sevdaları acımasızca yok ederken, insanın içinde var olan siyahın baskın gücünü gördükçe hayrete düşüyorum. Siyahın baskın gücü karşısında, dağılmış çemberin kenarlarına sıkışmış beyazın cılız ışığı her şeye rağmen umudu taşıdığına inananlardanım ben.
Bırakın sonunda beyazın içindeki renkler açığa çıksın. Rengarenk bir evrensel yaşamın çabasında olalım.