6 Mayıs 2024 Pazartesi

SUNFLOWERS
Tuval üzerine Akrilik 50X70 ©NİSAN2024  


"Çiçeklerin de erkekler veya hayvanlar kadar bir yüz ifadesi vardır. Bazıları gülümser gibi görünür, bazıları üzgün bir ifadeye sahiptir, bazıları dalgın ve çekingendir; bazıları ise geniş yüzlü ayçiçeği ve gülhatmi gibi yine sade, dürüst ve diktir." –Henry Ward Beecher
Gözleri altın rengindeydi, dallarından ağır bir şekilde sarkan ayçiçeği, karamela ve limon rengindeydi.
Zor günlerde bazen dik durmamız ve yüzümüzü görkemli ayçiçeği gibi güneşe çevirmemiz gerekir. Devasa sarı çiçeklerle dolu bir tarla görmek bizi gülümsetmeden edemez . Bahçenizde büyük bir etki yaratmak için, her gün mutlu bir ilham kaynağı olması amacıyla ayçiçeği ekin.

Ayçiçekleri, altın yaprakları ve yükselen saplarıyla yüzyıllardır umudun, dayanıklılığın ve pozitifliğin güçlü sembolleri olmuşlardır. Ayçiçekleri ve onların zamansız bilgeliği hayatımızı, dünyamızı, ışık, iyimserlik ve her şeyden önce iyilik ve güzellik ile doldursun.
Yüzünüzü güneşe çevirin, gölgeler arkanızı takip etsin

3 Şubat 2024 Cumartesi

Elimize alacağımız bir avuç kar yüreğimizde bir dünya sevgiye yer açar.

Benim çocukluğumda hatta gençlik yıllarımda hatta 10 sene öncesine kadar kış aylarında kar yağması en doğal durumdu. Kar tanelerinin doğanın canlılara sunduğu bir mucize olduğunu düşünmüşümdür her zaman.

Bir zamanlar bizim coğrafyamızda karın yağması yılın sadece kış ayında bir ve/veya birkaç kez yaşayabildiğimiz doğa ananın bir ritüeliydi. Yağmaya başlayınca çocuksu bir sevinç duyardım. Kristal taneciklerinin, gün ışığıyla dansının  ortaya çıkardığı o eşsiz güzellik bembeyaz örtüsüyle tüm pisliklerin, sahteliklerin, kötülüklerin üstünü örtermiş gibi gelirdi bana. İçinde inanılmaz mucizeler barındıran kar tanelerinin her biri birbirinden farklı kristaller olarak gökyüzünden yeryüzüne inip, çocuksu saflığın temizliğini sunardı yüreklerimize. Yeni yağmış kar, ses dalgalarını absorbe ettiği için ortamın daha sessiz olmasına,  neden olduğu huzur, sakinlik, güven, teslimiyet hisleriyle doldururdu içimizi. 

Çocukluğumda karın yağmasını, sıcacık kaloriferin üzerine oturup, annemin getirdiği sıcak kakaolu sütü içerek seyreder, karın durmasıyla sımsıkı giyinip, buzdolabında kalan son havucu ve iki zeytini kapıp kardan adam yapmaya,  kartopu oynamaya çıkardık. Yorulmuş ve sırıksıklam olarak sıcacık evimize girdiğimizde, mutluluğu tarifi et deseler galiba o günleri anlatırdım. 

Sonraki nesil için şehirleşmenin etkisiyle karın yağışı ertesi gün okulun tatil olması anlamına gelmeye başladı. Mutluluğun tarifi değişti. Yine de bir kar yağışı vardı ve bu bile insanı mutlu etmeye yetiyordu. Mim ile  gece yağan kar seyretme ritüelimiz vardı. Salonun tüm perdelerini açar, ışıkları söndürüp  mum ışığında dışarıda sakince yağan karı seyrederken hatırlıyorum bizi. Huzuru tarif et deseler sanırım o anları anlatırdım.

Oysa bugün karı beklemek yerine kara gitmeye mecbur kalır olduk. 

Yaşamın gerçekleri doğa kitabında yazılıdır. Okumasını öğrenmeye çalışmak, varoluş gerçeğimize açılan birer kapıdır. Eşsiz bir doğa olayı olan her bir kar tanesi, fraktal yapıdadır. Bu yapı farklı ölçeklerde tekrarlanan ve çok ilginç bir görsel efekt oluşturan geometrik şekillerdir.  Prizmalar, altıgen plakalar, yıldızlar olarak bir araya gelen buz kristalleri, hepsinin altı tarafı olmasına rağmen, her kar tanesini benzersiz kılar. Sıcaklık ne kadar düşükse, kar tanesi o kadar basit ve boyutu o kadar küçük olur. Kar kristalleri doğanın matematiğinin somutlanmış göstergeleridir.

Hem sonra kar sağlık demektir. Soğukluğunun altında bizi hasta eden mikropları öldürür. Kar düşmeden kış sebzeleri lahana, kereviz, pırasa, brokkoli, pancar lezzetlenmez. Kar düşerse gelecek bahara bereket verir, bitkiler, ağaçlar, sebze ve meyveler bol mahsul verir derdi Şaman atalarımız. Ayrıca biriken kar kristalleri arasında oluşan hava transferi az olduğundan kış uykusuna yatan canlılar ve Eskimolar gibi pek çok canlı karın bu yalıtım özelliğinden yararlanır. 


Bu güne gelecek olursak İstanbul'da artık kar yağamıyor. Hava yeterince soğusa bile şehrin kalabalık yapısı binaların, araçların çıkardığı sıcak hava, daha kar tanecikleri yere düşmeden onları eritiyor. Silivri’ye kadar gelip, İstanbul merkezinin kapısına dayanan yağış, kent merkezinde gelindiğinde yağmura dönüşüyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarına göre bu duruma iklim değişikliğinin de etkisi var. Kar yağışı için deniz suyu sıcaklıklarının 8 derecelere kadar inmesi gerekiyormuş. Çünkü biriken enerjinin yani iklim değişikliğinden kaynaklı biriken enerjinin büyük bir kısmını da denizler absorbe ediyormuş. Bu yüzden de deniz suyu sıcaklıkları kar yağışı için gereken derecelere inemiyor. 

Meteoroloji bile bu etkenler sebebiyle tahminlerindc gerçeği yakalayamıyor. Her gün haber başlıklarında ''İstanbul'a Kar Ne Zaman Yağacak?'' cümlesine bakıp umut beslemekten çoktan vazgeçtim. 

Doğan Cücenoğlu Mış Gibi Yaşamlar kitabında ''Biz insanlar doğayla uyum içinde yaşamayı seçip seçmemekte özgür değiliz, buna mecburuz. İnsanlığın geleceği buna bağlı. Süreç çok yavaş olduğu için fark edemiyoruz, ama doğayı yok ediyoruz, yağmalıyoruz. Doğanın tolerans sınırını geçince yine çok yavaş olarak doğa da bizi yok etmeye başlayacaktır. Hem bireysel düzeyde hem de toplumsal düzeyde'' 

Bu gerçek bir saptama. Bence bunun daha da ötesinde doğanın tolerans sınırı çoktan doldu. Sadece bedenlerimiz değil ruhlarımız da köreliyor. Doğanın cömertce sunduklarının değerini bilemeyip, onlardan mahrum kanldıkça biz de bedenen ve ruhen yok oluyoruz.Yere düşen her kar tanesinde yaşam ne kadar temiz ve safsa, yokluğunda o kadar siyah. Lapa lapa yağan kar, yaşamsal bir hediyedir. Dilerim  insanoğlu bu değerli hediyenin öneminin bilincine çok geç olmadan varır...

Çünkü elimize alacağımız bir avuç kar yüreğimizde bir dünya sevgiye yer açar.








8 Ocak 2024 Pazartesi

Bir Kedinin Düşündürdükleri


Ginger
Tuval üzerine Akrilik 50X70 ©Aralık2023  



Albert Schweitzer, "Hayatın sıkıntılarından uzaklaşmak için iki sığınak vardır: Müzik ve kediler." der.   Ne kadar doğru... Son 15 yıldır hayatımın en sadık dostları, en zor zamanlarımda can yoldaşlarım kediler ve unutulmaya yüz tutmuş anılarımın en vefalı dostları  müzikler...   


Gece yarısı
Kaldırımda hiç ses yok
Ay hiçbir şey hatırlamıy­or mu?
Gülümsüyor kendi kendine
Sokak lambası ışığında
Kurumuş yapraklar ayaklarımı­n altında birikiyor
Ve rüzgar inlemeye başlıyor.
Hatıra, ay ışığında yalnız başına

Eski günlerde gülümseyebiliyordum
Hayat güzeldi o zamanlar
Mutluluğun ne olduğunu bildiğim zamanları hatırlıyor­um
Bırak tekrar yaşasın anılar.

Her bir sokak lambası
Kadere baş eğmiş gibi.
Birisi mırıldanıy­or ve lambanın ışığı dağılıyor
Sabah olmak üzere

Gün ışığı, güneşin doğmasını beklemeliyim,
Yeni bir hayat düşünmeliyim
Ve pes etmemeliyim.
Şafak vakti geldiğinde, bu gece de hatıralara karışacak,
Ve yeni bir gün başlayacak

Dumanlı günlerin yakıcı sonları,
Sabahın bayat soğuk kokusu,
Lambanın ışığı sönüyor, 
Bir başka gece bitiyor, bir başka gün doğuyor.

Dokun bana
Aydınlık günlerimin anılarıyla 
Öyle kolay ki beni bırakmak
Eğer bana dokunursan,
Mutluluğun ne olduğunu anlayabili­rsin

Bak işte, yeni bir gün başlıyor...