26 Mart 2021 Cuma

Yalancı Bahar

 

Bahçedeki bahar!

Sende mi kandın 

Bir gülüşle güneşi satın alırım sandın...

Umudu sol cebine koyan!

Sırtında kışları taşısa da

Umudu  yüreğine sarıp

Ilık rüzgarların esintilerini,

Günü gelir güneşin doğuşunu kucaklar mı sandın...

DS

Tüm dünya ‘vazgeç’ dediğinde umut fısıldar:..Bir kez daha dene..

17 Mart 2021 Çarşamba

Satrançtan Hayat Oyununa

Siyah&Beyaz
Resim Kağıdı üzerine Karakalem
30X42 Şubat,2021   
   
    Satranç; hayatın 64 kareye indirgenmiş prototipidir. Oyununun oynandığı satranç tahtası 32 Siyah ve 32 beyaz karelerden oluşur. Aynı hayat denen oyunda olduğu gibi, bu siyah beyaz kareler, yaşamın siyahları beyazlarıdır. Beyaz; iyiyi, aydınlığı, masumiyeti ve saflığı ifade ederken, siyah kötüyü, karanlığı ve acıyı temsil etmektedir.Biri diğerinin nedeni olarak vardır. Yunan düşünür Herakleitos'a göre iyiliğin varolması için kötülüğün, ışığın varolması için karanlığın, tokluğun varolması için açlığın olması gereklidir. Bu diyalektik anlayış, temel düşünesini Kant’tan alan ve Hegel'in geliştirdiği ''gerçekleri oluşturan kavramların her biri karşıtını kendi içinde taşır'' felsefesini yaşamın merkezine koyar.

    Eski bir Kızılderili hikayesinde, birbirleriyle boğuşup duran biri beyaz, diğeri siyah iki kurt köpeğini izleyen çocuk, yaşlı reise kabileyi korumak için neden bir köpeğin yeterli olmadığını, ikinci köpeğe neden ihtiyaç olduğunu sorar. Reis onların iyiliğin ve kötülüğün simgesi olduğunu, iyiliğin ve kötülüğün de içimizde sürekli mücadele edip durduğunu, hangisini daha iyi beslersen, onun kazanacağını söyler.

    Evrende hareket olması için zıtlıkların varlığına ihtiyaç vardır 

    1759 yılında Adam Smith ‘Ahlaki Duygular Kuramı’ kitabında  diyalektik felsefeyi temel alarak 'ben' ile 'diğer ben' arayışını irdeler. Ona göre insan, kendisini diğeri ile paylaşmak, kendisini diğerinde inşa etmek ister.  
      
    Resim yapmayı çocukluğumdan beri çok severim. O günlerden hatırladığım en  mutlu olduğum zamanlar annemin önüme koyduğu rengarek boyalar, boyama defterleri, kağıtlar kalemler arasında geçirdiğim zamanlardır. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bütün bir gün resim yapardım. İlk atkuyruklu kız çocuğu resmi yaptığım günü hatırlıyorum. O resim hafızama kazılı.
       
    İlkokul 1. sınıfta  okuma yazmayı söktüğüm o gün 4 ekim günü hayvanları koruma günüydü ve ben bir kedi resmi yapıyordum. O kedi de hafızamda tüm güzelliği ile duruyor. 

    Uzun bir süre ara vermiştim çok sevdiğim resim yapmaya. Elim ne kalem ne de fırça tutamadığı onca karanlık yılın ardından, resme geri dönme zamanının gelmesini bekledim durdum. 


Resim Kağıdı üzerine Karakalem
30X42 Şubat,2021
     Stefan Zweig Satranç oyunundan, 'dünyaya hangi tanrının getirdiği kimsece bilinmeyen tek oyundu' diye bahseder.  

'İki Ben’imden her biri, yani Siyah Ben ve Beyaz Ben birbirleriyle rekabet etmek zorundaydılar ve her biri kendi adına galip gelmek, kazanmak için kendini bir tutkuya, sabırsızlığa kaptırıyordu…” 

    Satranç oyununda da, hayat oyununda olduğu gibi yenmek yada yenilmekten daha önemli olan mücadelenin içinde olmaktır. Yenilgilerimiz bize bunu öğretebilecek en büyük güçtür. 

    


Bunca yıl sonra geriye dönüp baktığımda hayat oyununun bana öğrettiği en büyük ders, kendi içine bakmanın, hünerlerin en büyüğü özündeki kusurları , yanılgıları bulmanın, görmenin , bilebilmenin ise en büyük erdem olduğuydu,


Resim Kağıdı üzerine Karakalem
30X42 Şubat,2021
Resim Kağıdı üzerine Karakalem
30X42 Şubat,2021











 

13 Mart 2021 Cumartesi

Ekmek Kavgası



Tuval üzerine yağlıboya 50X70- ©Şubat 2021
   
     Ekmek Kavgası
                                                                     Tuval üzerine yağlıboya 50X70 ©Şubat 2021                                     

''Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı.  Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.''


Richard Bach, Martı kitabında Jonathan Livingston metaforu üzerinden, dayatılmış, kurgulanmış, sınırlanmış bir yaşamın dışında, keşfedilecek, öğrenilecek, sınırları zorlayarak aşılabilecek, özgürleşerek anlam katılmış bir yaşamın yaratılabileceğini, yaşanabileceğini anlatır. Dünyaya gelme amacının sadece balıkçıların attığı ekmekleri yemek olmadığını düşünen ve hep daha iyisini arayan Jonathan Livingston gibi  kalbinin sesini dinleyen, hayata anlam katabilmiş, bu hayatta göründüğünden daha fazlası olduğunu bilen insanlar her zamankinden daha yüksek ve hızlı uçacaklar. 



Hepimizin içinde yaşayan gerçek Martı Jonathan'a