17 Şubat 2011 Perşembe

Çekiç


Sabah erkenden uygunsuz bir tarzla (yaklaşık 20 saniye zile basılı tutarak) kapım çalındı.Gelen elektrik şirketi sorumlusu bir genç, 'elektriğinizi kestik' dedi. Otomatik ödeme talimatıyla bankaya verdiğim elektrik ödemelerimin bir faturasının ödenmemesi üzerine çok sevgili özelleştirilmiş elektrik şirketi benim ödemelerime bakmadan, lonkkkk diye elektriğimi kesiyor. Vay be dedim küçük Amerika olduk, kapitalizmin en son aşamasını yaşıyoruz, çağ atlamışız da haberimiz yokmuş!
Yalvar yakar saat 14:00 e kadar ödenmemiş faturayı faiziyle ödemek koşuluyla açtırdım elektriğimi. Adam azrail gibi, 'saat ikide geleceğim eğer yatırmadıysanız elektriğinizi keseceğim' dedi. Bu arada ihaleyi kazanan şirket kesilen elektriği yeniden açmak işlemini 3 katına çıkarmış. Bankayamı kızayım, elektrik şirketine mi bilemedim. Bu tür işlemleri internetten yaparım hep ama bu sefer dedim elimde resmi bir belge olsun, PTTye gidip ödeyeyim. Söylene söylene gittim. O sırada radyoda dinlediğim, seri halde devam eden tutuklama haberlerine bir yenisinin eklenmesiyle canım daha da sıkıldı. Hele tutuklama sebebi hemen hepsinde olduğu gibi düşünceleri ve söyledikleri ille de bizim istediğimiz gibi olacak diye düşünen çekici elinde bulunduranları rahatsız ettiği için. İktidar sahibi olmak elindeki çekici nasıl kullandığınla alakalıdır. Bir de hangi yolla o çekici eline aldığın. Ama asıl önemli olan, iktidara gelmek, iktidarda kalmak kadar önemlidir. gerçek güç, bulunduğun mevkiden güç almakla sağlanmaz. Gerçek güç, bulunduğun mevkiye donanımlarınla güç katmaktadır. Aksi halde mevkiyi güç olarak görenlerin elindeki çekiç, kafalarına dooonnnkkk diye iner.
Ben bunları düşüne koyarken gelmişim PTTnin önüne. Garibim iki gişede iki gariban memurum kapının dışına kadar uzanan kuyrukla başa çıkmaya çalışıyor.Derken dayanamadı bir tanesi, 'sistem çok yavaş çalışıyor, doğalgaz için gelenler beklemesin, elektrik için gelenler sistem çok ağır işliyor bekleyecek' dedi. Vay be dedim, çağ atlayan memleketimin sistemi ...
Kanal D'de 11.15 sıralarında yayınlanan "Doktorum" programına katılan Yıldız Kenter, söz sırası kendisine geldiğinde konuşmaya şöyle başladı.
"Bu bir canlı yayın. Şu anda söyleyeceklerimi kesemezsiniz. Yayınlamak
zorundasınız. Hapishanede olan Mustafa Balbay bana bir mektup
gönderdi. Aylardır kendisini görmek için Silivri'ye gitmekteydim.
Mektubunu okudum. İnsanları sorgusuz sualsiz hapishaneye tıkıyorlar.
Mustafa Balbay'a destek olmak için buradayım. Bu haksızlığa karşı
çıkmak isteyen herkesi peşimden gelmeye çağırıyorum. Ona destek
olmalıyız..."
Ben artık dayanamıyorum, işlemeyen bir adalet sisteminde, insanın en ilkel duygusu korku salınarak zaten konuşamayan , susturulmaya çalışan insan topluluğunda, kendi geleceğini, çocuklarının ve hatta torunlarının geleceğini üç beş kuruş ekmek parasına ipotek edenlerin, yıllarca çağdaş Türk kadınını layık olduğu seviyeye çıkarma çabalarını bir el darbesiyle tarumar edenlerin arasında, gözleri kapalı, çağ atladık masalıyla uyutulan, bindiği dalı kestiğinin farkında olmayan kalabalığın zekasında yaşamaya isyan ediyorum. İleri demokrasiden bahsedenler, kavram olarak bütün düşüncelere, dinlere, etnik kökenlere, kısacası insanları birbirinden ayıran farklılıklarına rağmen bir bütün olabilmenin ancak ve ancak bu farklılıklarıyla insanlara tahammül etmek olduğunu bilmiyorlar mı? Herkesin düşüncesinin aynı olmasına zorlayan aksi taktirde elinde tuttuğu çekiçle birilerinin kafasını yaranlar, bilmeli ki bir toplumun birlikte yaşayabilmesi ve uzlaşabilmesini sağlamanın temel ayağı, farklı dil,din ırk, cins ve kültürden insanların, din, vicdan ve düşünce özgürlüklerinin olduğu ortamda ileri demokrasiden sözedilebilir, yoksa, zorla aynı düşünce söylem ve eylemde olmaya zorlamayla, korkutarak hiç değil.
Kardeşçe ve sevgiyle kalın,

7 yorum:

  1. Git gide belirsize doğru ilerlediğimizi görüyorum. Çok kaygı verici.. Bugün meclisten canlı yayın programını izledim. Çok mantıklı ve mutlaka araştırılması gereken soru önergeleri muhalefetten geldiği için anında reddediliyordu...

    YanıtlaSil
  2. Defne özür dilerim. Sevgi Soysal'ın kızı olabilirmisin acaba? Onunda Defne ve Funda isimli kızları vardı.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Defne, nasıl bir sabaha uyanamayacağını bilmeden uykuya yatanların ülkesi burası.
    1982 de kızım doğduğunda yemin ettim, a politik biri olucam, çocuklarımı bu kargaşadan uzak tutacağım diye.Yaşadığımız bilinmezlikler işte bu kadar umutsuz yapmıştı beni. Tabi tutmadım sözümü...çünkü apolitik olmak, bir koyun sürüsünün ardına düşüp melemekten farksız.Şimdi bu toz duman içinde yolunu bulmaya çalışan birileri gibiyiz, o şekiç de hep kafamızda.

    YanıtlaSil
  4. Nereden nereye geldiğimizi görünce tüylerim ürperiyor aslında ama,bu ülke hiçbir zaman sahipsiz kalmamıştır.
    Çekiç'e gelince;unutmayalım ki"Keser döner sap döner,bir gün gelir hesap döner."
    Sonuç olarak insanlarda sabır denen bir kavram var ve çatlamaya bir başlar ise,kimsenin önüne geçebileceğini de sanmıyorum.Yüzyıllardır Arap toplumları koyun gibi güdülmeye alışmışlar ama bizim ulusumuz böyle değil,o nedenle umudu yitirmemek gerekiyor.

    YanıtlaSil
  5. Bu ortamda ne kadar kalınırsa

    YanıtlaSil
  6. Hello, Neat post. There is a problem along with your website in internet explorer, may test this?
    IE still is the marketplace leader and a huge section of people will
    omit your wonderful writing because of this problem.
    Check out my website ; legitimate work at home jobs for moms

    YanıtlaSil