14 Nisan 2020 Salı

Umudun Tarifi


"Evren hareketi alkışlar ve destekler" diye yazmiş çok değerli klinik psikolog arkadaşım. Çok doğru tabii ama gel de bu karantina günlerinde 120 m2 lik bir evde bunu gerçekleştir. İşin şakası bir yana salondan mutfağa, mutfaktan küçük odaya, ordan yatak odasına derken bir ay geçmiş. Her ne kadar raflarda okunmuş, yarısı okunup bırakılmış, hiç okunmamış sürüyle kitap varken içimdeki kaygı ve endişenin  açtığı odaklanma problemine yenik düşüyorum.

Karantina günlerinin başladığı günlerde Coldplay’in solisti Chris Martin’in evde piyanosunun başına geçerek verdiği mini konser, dünyanın dört bir yanındaki pek çok meslekten instagram kullanıcılarını da harekete geçirdi. Takip etmek istediğiniz canlı yayınlar müzik, sanat, yemek, terapi, spor, sağlık, sohpet bir çok konuda çoğu zaman birbiri ile çakışsada seçim yapmya zorluyor insanı. 

Geçen gün klinik psikolog arkadaşımın instagramda kısa meditasyon canlı yayınına katilmistim. Meditasyon sırasında "kendinizi bir meyve ağacı olarak düşündüğünüzde  gözünüzde hangi ağaç canlanıyor" sorusu karşısında gözümün önünde beliren kiraz ağacı imgesi beni çocukluğuma götürdü.  Babamın bahçemize benim için diktiği kiraz ağacının büyümesini, nisan ayında bembeyaz çiçeklenerek sanki kar yağmış izlenimi vermesini, çiçeklerinin mis kokusunu, çiçekten yeşile dönen koyu kırmızı napolyon kirazlarının lezzetini,  zarif yapraklarının rüzgarda el sallıyormuşcasına titreşmesini sonra yaşam süresinin sona erişini izleyip kendimle özdeşleştirmiştim sanırım. 
Bir süre bu meditasyonun ben de yarattığı duyguları analiz etmeye uğraştım. Japon kültüründe Kiraz ağacının yaşamın metaforik bir simgesi olduğunu öğrendim.Aslında yaşamın her aşamasında öğreniyoruz. Bize bilgiyi veren yeri geliyor bir bitki, bazen bir hayvan bazen bir kitap, film bazen de bir insan oluyor. Yaşam sürecinde ben de belki de bahçemdeki bu kiraz ağacının bana sessizce anlattıkları gibi doğanın  bilgeliğinden, izlediğim yazdığım ve iletişim kurduğum herşeyden kendi gerçeğime ulaşabilirim diye düşündüm.


Ben bu düşünceler içinde anı, bugünü irdelerken seyretmek için seçtiğim bir film, bazen yaşamın bize ne yapmamız gerektiğini, karşımıza çıkardığı tesadüflerin gücü ile anlatma şekli olduğunu düşündürdü. İşte "Umudun Tarifi" Sweet Bean  filmiyle böyle karşılaştım. Film, yönetmenliğini Naomi Kawase'nin yaptığı Durian Sukegawa'nın aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanmış. Sukegawa’nın kitabından olduğu kadar Kawase’nin kişisel deneyimlerinden de parçalar taşıyan bu film, küçük bir fırın mutfağında Tokue adlı yaşlı bir kadının “an” adı verilen fasulye ezmesini yapmasıyla başlıyor. Hikaye, fırının sahibi Senataro ile Tokue arasında gün geçtikçe gelişen derin bağa odaklanıyor. Hayatın zorlukları karşısında nasıl ayakta kalınabileceğini, umudun, özgürlüğün, mutluluğun, doğa sevgisinin, masumiyetin, inancın,hayallerin, hayatın anlamı üzerine  uzunca düşünmeye sevk eden harika bir film.   
Beni filmde asıl etkileyen kiraz ağaçlarıyla filmin kahramanı arasında kurulan metoforik bağlantı. Filmden spoiler vermek istemiyorum ama bazı satır aralarına saklanmış sihirli sözcükleri de paylaşmak isterim. 


  • "Mezar taşlarımız olmaz bizim. Bu yüzden içimizden biri öldüğünde ağaç dikeriz. Kiraz ağacı konusunda hepimiz hemfikiriz çünkü Tokue kiraz ağaçlarını severdi.Biz dünyaya onu anlamaya ve dinlemeye geldik. Durum buyken başkası olmak zorunda değiliz. Hepimizin, her birimizin hayatına anlam katan şeyler var. 



  • Seni ilk defa havadaki tatlı kokuyu içime çektiğim haftalık yürüyüşümde gördüm. Yüzünü gördüm. Gözlerin üzgün bakıyordu. Bu bakışın yüzünden sana neden acı çektiğini sormak istedim. Çünkü bir zamanlar bende böyle bakardım. Dükkanına doğru sürüklenirken sanki orada duran bendim. Çocuğum doğsaydı şimdi senin yaşında olurdu. O gün dolunay kulağıma beni görmeni istedim o yüzden ışıldıyorum diye fısıldadı. 



  • Fasülye ezmesi pişirirken fasülyelerin anlattığı hikayeleri dinlerim. Bu fasülyelerin gördüğü yağmurlu ve güneşli günleri düşlemenin bir yolu. Fasülye sırıklarının arasında hangi rüzgar esti?Yolculuklarının öyküsünü dinle. Evet onlara kulak ver. İnanıyorum ki bu dünyada herşeyin anlatacak bir hikayesi var. Gün ışığının ve rüzgarın bile. Belki sen onların öyküsünü duyabilirsin. Belki sebep budur, dün gece çobanpüsküllerini aşip da içeri giren rüzgar anladığım kadarıyla bana seninle konuşmam gerektiğini söylüyordu.



  • Hayatlarımızı kusursuzca yaşamaya çalışırız. Ancak bazen dünyanın  cehaleti tarafından eziliriz. Aklımızı kullanmamız gereken zamanlar vardır. Eminim ki günün birinde kendi düşlerini gerçekleştiren dorayakiyi yapacaksın. Kendi yolunda yürüyecek inancın olsun...



  • Sizi mutlu eden şeyi yapmalısınız. Bu özgürlüğe sahipsiniz..."

Sevgiyle ve sağlıkla kalın
DS






5 yorum:

  1. Günlerimiz çok benzer bir döngü halinde geçiyor. Okumaya tam odaklanamama bende de var. Ne olursa olsun içimizdeki kaygının sıfırlanamamasından kaynaklı bence de.

    Japon kültüründe kiraz ağacının yaşamın metaforik bir simgesi olduğunu öğrendiğimde ben de aşırı etkilenmiştim. Öyle ki üç-dört yıl üst üste yılda yalnızca 10 gün çiçek açıp birdenbire dökülen sakura ağaçlarına koştum. Onları gün gün takip edip fotoğrafladım, yaşamı, anlamını, ölümü irdeledim. Bu bağlamda ''Umudun Tarifi'' bana da iyi gelecek, eminim. Teşekkür ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler harika yarum için. Biz birbirimize benzeriz. Sevgiyle.

      Sil
  2. Güzel alıntılar. Hele en sondaki.

    YanıtlaSil